Seçimleri yeni yaptık.

Seçimlerden sonra 2023 seçimlerine kadar önümüzde dört yıl seçimsiz sürecin bizi beklediğini ve üst üste yaşadığımız seçimlerden sonra rahatlayacağımızı düşünüyorduk.

31 Mart seçimlerinin İstanbul Büyükşehir sonuçlarının, Ak Parti tarafından itirazı ve YSK’nın aldığı seçim yenileme kararı, tansiyonu bir anda yükseltti.

Yükselen tansiyon sonrasında yapılan seçim, Millet İttifakı adayı İmamoğlu’nun zaferiyle sonuçlandı.

Ve Ak Parti beklemediği şekilde seçimi kaybetti.

Seçim sonuçlarının kabulü, demokrasimiz üzerinde oluşturulmak istenen yargının yersizliği ve spekülasyonların buharlaşmasını sağladı.

Böylece, iktidar üzerinden yapılan demokrasi karşıtlığı tezlerinin yalan olduğu meydana çıktı.

Ülke demokrasisi için bu tablo, muhalefetin ayıbı olarak kayıt altına alınmalıdır.

Muhalefetin bu ayıbı ise, iktidarın sevinmesi için yeterli olmadı.

Zira seçim sonuçlarında yaşanan yaklaşık %10 fark, Ak Partinin sinirlerinin gerilmesine sebep oldu.

Alınan sonuç, Ak Parti'de parti politikaları ve kullanılan üslubun yargılanmasının önünü açtı.

En tepedeki yöneticilerden, en alttaki partiliye kadar herkes suçlu arama çabasında...

Bir takım partililer sorumluyu bulmuş ve ölçüsüz bir şekilde sorumlu gördüğü partililer hakkında yargıda bulunmak için sınır tanımıyorlar...

"Hain, nankör, işbirlikçi, ülkemizi diz çöktürmek isteyen küresel güçlerin maşası vs...vs."

Bunlar yaşanan kaybı içerideki nankör ve hainlere(!) bağlayanların iddiaları..

Bu partililere göre, parti yönetimi, hele Reis hiç hata yapmadı.

Ne yapıldıysa hep "Nankörler, hainler ve küresel güçler tarafından" yapıldı.

Kısacası AKP’liler, Ak Partiye ihanet etti...

Partinin içini boşaltı...

Teşkilatlar AKP’liler tarafından işgal edilmiş durumda...

Reis bunlar tarafından yanıltılıyor ve aldatılıyor...

Yani Reis artık önünü göremiyor(!) ve aldatılıyor…

Hem de kendi atadığı insanlar tarafından…

Hem de kendi atadığı insanlar tarafından.

Peki çözümleri ne?

Reis bunları değiştirmeli, yoluna sadıklarla devam etmeli.

"Sadıkları nasıl bilecek?" diye sorduğunuzda, soru havada kalıyor.

Oysa çözüm parti içi demokrasinin işletilmesinde.

Yani bu tarihten sonra, partide bütün il ve ilçe başkanlarıyla yönetimleri, parti içi adil ve yarışa açık seçimlerle göreve gelmelidir.

Yine aynı şekilde, milletvekili olacaklar ve belediye başkan adayları da, partili üyelerin katıldığı ön seçimle belirlenmelidir.

Bunun için, derhal Genel Merkez olağan üstü kongre kararı almalı, kongrede parti içi demokrasiyi güçlendirecek tüzük değişiklikleri ve Genel Başkan seçimi yapılmalıdır.

Bu kararlardan evvel, Cumhurbaşkanı tarafından kırgınlar ve küskünlerle gerek doğrudan, gerekse görevlendireceği yol arkadaşları aracılığıyla iletişim kurulmalı, yeni dönemle ilgili bilgi verildikten sonra davet-çağrı yapılmalıdır.

Bütün bunlar yapılırken Cumhurbaşkanımız parti genel başkanlığı ve 2023 adaylığından feragat dahil, her konuya açık olacağını deklare etmelidir.

Bu iyi niyet ve samimiyet olmadan parti yönetimine kırgın ve küskün olan insanlarımızla psikolojik bağ kurulamaz.

Herkes bildiği gibi davranmaya devam ve birliğin sağlanması temenniden öteye gitmez.

Efendim, “Kurulacağı dillendirilen partilerin seçmen tarafından tutunma şansı yoktur” gibi yaklaşımlarla “Oylarımızı bölmekten başka işe yaramazlar” diyerek töhmet altına sokmak doğru olmaz.

Aksine bu tür söylemler yeni kopuşlar ve kırgınlıklar meydana getirir.

Bize göre; durumun ciddiyetini gören partililerde, mevcut durum sinirleri germekte ve öfke dili tercih edilmektedir.

Bülent Arınç gibi tecrübeli bir siyasetçi, Cumhurbaşkanlığı Danışma Kurulu üyeleri için yapılan %40 zamma getirilen eleştirilere “Edepsizlik” olarak ifade etmeyeceğini gayet bilir.

Zira, eleştiriler için kullandığı “Edepsizlik” tanımı, en başta kamuoyunun bildiği Bülent Arınç’a yakıştırılmayacak bir üsluptur.

Tekrar etmekte fayda var.

Demokrasiler güçlü liderleri pek sevmez.

Hele yönetmek yerine, tahakküm etmeyi tercih edenleri hiç sevmez.

Milletimiz, dışarıya karşı yöneticilerinin haysiyetli duruşunu sever ve bundan gurur duyar.

Bu durum lidere itibar kazandırır.

Ama aynı yöneticinin vatandaşına karşı "Efelenmesini çağrıştıran üslubunu" hoş görmez.

Ülkemizin güçlü liderinin, Erdoğan’ın yaşadığı sıkıntı bu üslupta gizlidir.

Sıkıntıyı aşmanın yolu içeride tevazu, adalet ve merhamet dilini kullanmaktır.

Önümüzdeki hafta nasip olursa, bazı kesimler tarafından küçümsenen yeni arayışlar hakkındaki düşüncelerimi yazacağım.

Selam ve dua ile...

Aydınpost ANDROID'de TIKLA YÜKLE!   Aydınpost APPSTORE'da TIKLA YÜKLE!