İmralı'da hapis yatan Abdullah Öcalan'ın geçen Çarşamba günü avukatlarıyla yaptığı görüşmede söyledikleri örgüte yakın internet sitesinde yayınlandı.
 
Öcalan, devletin, Kandil'in ve BDP'nin bütün sorunları üzerine yıktığını ve Kürtlerin kendisinden "pratik önderlik" beklediğini savundu.
 
Abdullah Öcalan, kendisiyle en son görüşen heyete, "Silahlı mücadele yönteminin devre dışı bırakılıp, silahsızlanma sürecinin de içinde olduğu demokratik çözüm yöntemini" önerdiğini söyledi.
 
Öcalan şunları söyledi:
 
"Bir yeşil ışık bekliyorum. Ben bu yapacağımız görüşmede heyete daha somut, pratik öneriler sunacağım. Böylesi bir durumda sorumluluktan kaçmam da söz konusu olmaz. Böylesi bir durumda daha rahat çalışma yürütebilmenin koşullarının oluşturulması gerekecek. O zaman şimdiki gibi haftada bir saatlik görüşmelerle bu işler yürütülemez. Sorunun aktörleriyle, BDP ile herkesle görüşmeler yapacağım. Sonuç alıcı iletişim koşulları oluşturulmalı ki, ben de burada rolümü daha iyi oynayabileyim. Bu koşulların sağlanması durumunda gün gün burada ben barış çalışmaları yapacağım, çalışma yürüteceğim, buradaki tüm zamanımı bu çalışmalara ayıracağım.
 
Ben 15 Haziran'da çekileceğim derken üç nedenden dolayı çekileceğimi belirtiyorum. Bunlar, AK Parti'nin kendi hegemonik iktidarını bana dayandırması, benim üzerimden kendi iktidarını yaşatmaya çalışması, Kürt siyasetinin ideolojisiz, örgütsüz siyaset anlayışı. Askeri stratejik-taktik yöntemlerle alakası olmayan, bağdaşmayan gerillacılık tarzı. Bu üç nedenle mevcut koşullarda rol almamın bir önemi olmadığı gibi, artık üzerimdeki bu düğümlerin çözülmesi ve omzumdaki bu yüklerin atılması gerekiyor. Ben 15 Haziran'da çekileceğim derken bunu kastediyorum, yoksa kimseye 15 Haziran'dan sonra gidin, vurun, kırın, dökün demiyorum.
 
Sonuç almamız durumunda 15 Haziran'dan itibaren yeni bir süreç başlayacak ve silahlı yöntemin devre dışı bırakılmasıyla birlikte sorunun silahsız demokratik çözümü sürecine girilecektir. Olumlu gelişmeler olmazsa 15 Haziran sonrası herkes için farklı olacak, bu böyle bilinmelidir. Herkes bu durumda kendi rolünü oynamalıdır. Devlet bu konuda adım atmazsa, demokratik çözüm seçeneğinin hayat bulmaması durumunda ortaya iki yönetimli çatışma süreci çıkacaktır. Birinci yönetim, demokratik özerklik yönetimidir. İkinci yönetim ise, AK Parti'nin hegemonik iktidar yönetimidir. Demokratik çözüm şansının yitirilmesi durumunda bu iki güç arasında, yani demokratik özerk güçler ile AK Parti'nin iktidar güçleri arasında çatışma kaçınılmaz olacaktır. Ben burada tehdit etmiyorum, sosyolojik bir tespit yapıyorum. Bu ortaya çıkan çatışma bir Türk-Kürt çatışması olmayacaktır. AK Parti'nin iktidar güçleriyle demokratik özerk güçlerin çatışması olacaktır. Bu ikili yönetim gücü savaşı esnasında CHP, MHP, Ergenekon nereye savrulur, nasıl konumlanırlar, nerede dururlar bilmiyorum. Bu meseleyle de çok ilgilenmiyorum. Ergenekon diye bir güç var mı, ne yapar? CHP, MHP'nin pozisyonları ne olur, ne yaparlar net bir fikrim yok, umurumda da değil."
 
Dünyabülteni