AK Parti çözülüyor mu?

Her şey fani. İktidarlar da. Gelecekte bir gün AK Parti iktidarı da sona erecek. Peki, ne zaman? İşte bu soruyu sormaya başlarsanız, sonun başlangıcındayız demektir.

AK Parti saflarında bir dağınıklık görülüyor. Bu dağınıklığın sebebi rakipsizlik. Saflar, düşmanlara karşı sıkılaştırılır. Türkiye, Cumhuriyet tarihinin en güçlü ve rakipsiz iktidarı tarafından yönetiliyor. Gücün zaafı kendisidir. Siyasette güç temerküzü, gücün sahibine zarar veren bir yıpranma süreci başlatır.

Her şey akışta, hiçbir şey duruşta değil. Bir tek faktör siyasetin bütün dengelerini alt-üst edebilir. İstikrarlı, güçlü ve güven veren bir iktidarın ellerinde iken Türkiye birden kaosa yuvarlanabilir. Mümkün mü? Demokratik siyasette hiçbir şeyin garantisi olmadığına göre pekâlâ mümkün. Peki nasıl? Bu soruya cevap bulabilmek için değişenlere bakalım.

AK Parti geniş bir iktidar bloku olarak yükseldi. Ezilenler, horlananlar, soyulanlar, zulme uğrayanlar AK Parti'nin siyasî elitlerinin peşine takılarak haklarını aradılar. Muhafazakâr seçkinler, üstlendikleri temsil görevini hakkıyla yerine getirdiler. Toplumsal adaleti tesis ettiler. Ülkeye düzen ve istikrar getirdiler. Özgürlükleri genişlettiler. İnsan haklarını güvenceye aldılar. Ekonomiyi iyi yönettiler, ülkeyi zenginleştirdiler.

Mümtaz Turhan Sosyal Bilimler Lisesi'nde öğretmenlerin Milli Eğitim Bakanı'nı protesto etmeleri, bu temsil misyonunun muhafazakâr kadrolar için bile sona erişinin işareti olarak görülmeli. Başbakan yargı için, "devlet içinde ayrı bir güç gibi hareket ediyorlar" diyor. Yargı devlet içinde ayrı bir güç değil mi?

Siyasetin temel kuralıdır: Kimse gücü paylaşmak istemez. Paylaşılmayan güç ise her zaman tehlikelidir. Siyaset bizim toplumumuzda kanlı bir oyun olarak süregeldi. Taht için mücadele edilen şehzadelerin Fatih'ten önce sadece gözlerinin dağlandığı anlatılır. Kör bir padişah olamayacağı için, şehzade oyun dışı kalır. Eski metinlerde bu göz dağlama işlemi "tutuldu ve gönül gözü açıldı" diye zarif bir üslupla anlatılır. Yani? Güç mücadelesi insanın gönül gözünü kapatır.

AK Parti kendisini bugünlere getiren en değerli varlığını, düşmanını kaybetti. Safların sıkı durmasına, sürekli tetikte bulunmaya artık gerek yok. Meclis 'te üçüncü dönemini sürdürdüğü için siyasete ara verecek olan, zorlu işlerde pişmiş çok sayıda rical var. Önümüzde iki turlu bir cumhurbaşkanlığı seçim i duruyor. Siyasî sistem değişiyor. Yeni ittifaklara, bloklaşmalara gebe bir siyasî iklime giriyoruz. AK Parti gücünü yönetici elitlerine borçlu. AK Parti'nin gerçekten yetenekli ve kariyerleri etkileyici elitleri var. Güçlü elitler, hiçbir zaman tek bir güce boyun eğmez.

AK Parti'yi iktidarda tutan temel dinamik rakipsizliği. Rakipsizlik ve güç temerküzü, bir siyasî partiyi bir arada tutan sıkı bağların gevşemesini getirir. Muhafazakâr elitler toplumun ezici çoğunluğunu temsil yeteneğine sahip. Ama toplumun ezici çoğunluğu muhafazakâr elitlerin dünyası içinde yaşamıyor. Temsil görevi düzen, istikrar ve zenginleşme umudu ile sınırlanıyor.

250. madde tartışması bu güç temerküzünün yol açacağı dağılmayı göstermek için çok önemli bir vesile. Yargının özel yetkiler kullanarak peşine düşeceği suçlar kalmadı mı? AK Parti Meclis grubunun ezici çoğunluğu bu soruya "hayır var" cevabını verecektir. AK Parti'den neden farklı sesler çıkıyor?

AK Parti güçlü bir terkip. Bu terkip şimdi cüzlerine ayrılıyor mu? AK Parti çözülüyor mu? Özel yetkili mahkemelerle ilgili tartışmalar bu sorunun cevabını ararken sağlam bir fikir verecek. AK Parti grubunun, yargı paketi görüşülürken verilecek bir değişiklik önergesine sorgusuz sualsiz "evet" demesini bekliyor musunuz? 

Mümtaz'er Türköne - Zaman