Geçen haftaki meclis toplantısında her şey gözümüzün önünde oldu.
CHP %50 indirim önergesi verdi,
Özlem Çerçioğlu da hiç çekinmeden
"%50 yetmez, %70 yapıyorum" dedi.
Bu cümleyi söyleyen AK Partili Büyükşehir Belediye Başkanı…
Ve o sırada salonda oturup bunu birebir duyan da
AK Partili İl Başkanı Mehmet Erdem.
Ama önerge komisyona gidince
bir anda ortaya garip bir tablo çıktı:
Masada yine %50 konuşuluyor.
Sanki o %70
mecliste değil de
hepimizin gördüğü bir rüyanın içindeymiş gibi yok sayılıyor.
CHP’liler de haliyle diyor ki:
"Biz %50’yi önerdik ama sizin başkanınız %70 dedi.
Biz %70’e varız."
Karşı taraftan hâlâ ses yok.
%70 yok.
Cümlesi yok.
Sahibi var ama hatırlayanı yok.
Sonra sahneye Mehmet Erdem çıkıyor.
Mecliste duyduğu o %70’i unutmuş gibi
apansız bir açıklama yapıyor:
2026 da suya zam da yok indirimde
Bir belediye başkanı %70 diyor,
bir il başkanı “yok öyle bir şey” diyor,
komisyon ise %50’yi sakız gibi çiğniyor.
Ve ortada kalan tek gerçek şu:
Aynı partide üç ayda bir tane ortak cümle çıkmadı.
Rozetin rengi değişti ama
AK Parti’nin Aydın’daki frekans ayarı hala yapılmadı.
Kimin ne dediği başka,
kimin neyi duyduğu başka,
kimin neyi görmek istemediği bambaşka.
Aydın artık AK Parti’de ama
AK Parti’nin kendi içinde Aydın’a dair
ortak bir kararı, ortak bir duruşu, ortak bir sesi yok.
Ve insan ister istemez soruyor:
Aydın siyasetinin üç ayı böyle geçtiyse,
geri kalan yıllar meclis tartışması gibi
bu karmaşayla mı sürecek?
Son cümleyi de yerine bırakalım:
İndirim gelir mi bilmem… ama sözler şimdiden şebekeye karışmış gibi.
Aynı Koridordan Geçeni ‘Yandaş’ Sandılar
Polat Bora Mersin, Ömer Günel’in basın toplantısına katılan gazetecilere “yandaş” demiş.
Oysa toplantıdaki isimlere bakınca insanın aklına ister istemez şu geliyor:
Demek ki bazıları, kendi evinin önündeki kalabalığı bile tanıyamayacak kadar hızlı konuşuyor.
Aydın basınının büyük kısmı zaten yıllardır aynı kapıya girip çıkıyor;
birilerine “yandaş” demek için önce kapının hangi tarafa açıldığını bilmek gerekir.
Aydın Büyükşehir Gazeteciler Cemiyeti, mesleğin onurunu hatırlatan net bir duruş sergiledi de, kentte basın adına hala birilerinin nefes aldığını gördük. Aksi halde o sessizlik, "Acaba kapı hangi tarafa açılıyordu?" sorusunu daha da büyütecekti.