Değerli okuyucularım değerli bir dostum olan AK PARTİ eski milletvekili, eski il Başkanı şimdi HAYKOOP MERKEZ BİRLİĞİ GENEL BAŞKANI (TÜRKİYE HAYVANCILIK KOOPERATİFLERİ BİRLİĞİ) Ahmet Ertürk ile sohbet ettim.

Süt, et ve yem konularında HAYKOOP, Türkiye’de çok önemli çalışmalara imza atmakta ve devlete öneriler sunmaktadır.

Sayın Ertürk, Türkiye özellikle Aydın yöresi olarak süt üretiminde neredeyiz?

Süt ve et insan gelişiminin en önemli besin kaynaklarından biridir.

Süt içmeyen ve et yemeyen nesiller beyin yapıları ve vücut yapıları gelişemez. Süt içen çocuklar ve et yiyen çocuklar beyin yapıları kemik yapıları çok gelişir. İnsan yapısının daha güçlü olmasını sağlar, corona virüsten hastalıklardan korunur et ve süt besini. Özellikle kemik erimesini önler. Süt ve et emsalsiz bir besindir.

Süt, et üretimi ve hayvancılık konusunda çeşitli sorunlarımız var. Bunun için Dünya Süt Günü dolayısıyla, Ankara’da 1 Haziran’da video konferans şeklinde toplantı yapacağız. Burada Sütün her türlü konusunu konuşacağız.

Orman Bakanlığının düzenlediği üretici örgütleri ve süt sanayicilerinin konuşmacı olduğu etkinlikte ben de Haykoop-Türkiye Hayvancılık Kooperatifleri -Merkez Birliği Başkanı olarak bir sunum yapacağım.

Haykoop, ülkemizde 1163 sayılı kooperatifler yasasına göre kurulu bulunan tarımsal kalkınma kooperatiflerinden faaliyet konusu hayvancılık olan kooperatiflerin üst birliğidir.

Ankara’da Hükûmete ve Tarım Bakanlığıyla ve ilişkili olduğu Ulusal Süt Konseyi, Et Süt Kurumu, İp-Art Kırsal Kalkınma ve Destekleme Kurumu gibi kuruluşlarla üreticilerimizin sorun ve beklentilerini takip eder çalışmalar yaparız.

Aydın ilimizin hayvancılık potansiyeli yüksektir. Türkiye’de Konya, İzmir, Balikesir, Erzurum’dan sonra sut üretiminde, 5. sıradadır. Hayvan varlığında da yukarıdaki illere ilaveten Kars ve Ankara’dan sonra 7. sıradadır.

Sayın Ertürk, Aydın ilinde jeotermal üzerinden kıyametler kopuyor. Jeotermalin süt üretimine hayvancılığa etkisi var mı?

Aydin ili hayvancılıkta önemli bir ildir.

Üreticilerimiz genellikle hayvanlarını doyurmak için yem bitkisi ekerler. Yonca, fiğ, arpa, tritikake, yem bezelyesi, sudan sorgum melezi ve silajlık mısır ile muhtelif otlar ekilip biçilip hayvanlar beslenmekte bir kısım mera arazilerimizde de otlatılmaktadır. Jeotermal akışkanın ve buharının ot ve yem bitkisi ekimine verimine üretimine hasadına hiç bir zararı yoktur.

Ancak reenjeksiyon yapılmadığı takdirde sulama sularının akışkanla kirleneceği algısı vardır. Dolayısıyla keotermalin süt ve et üretimin de hiçbir sakınca ve zararı yoktur.

Hatta mandıralara ve tarımsal kalkınma kooperatiflerimize akışkan aşanjörle verilirse süt kap kazan ve tanklarının hijyeni ve peynir yoğurt ayran tereyağı üretimi daha ucuza mal edilebilir.

Keza etlik besi piliç kümesleri ve yumurta tavuk kümesleri de jeotermal ıssıyla buluşturulabilirse üretim girdilerinden enerji masraf ve maliyeti de kömüre elektrikli cihazlara göre daha da ucuzlar, girdi temininde alternatif fırsatlar yaratılmış olur.

Ayrıca,

Ülkemiz enerji üretimin de, küçük de olsa önemli bir pay yenilenebilir jeotermal enerjiye aittir.

Ancak enerji uretiminin ötesinde jeotermalden daha farklı beklentiler vardır.

Şehirlerimizin ısıtılması, termal turizm, fabrikaların ısıtılması, tarımsal sanayiye ham madde; sera, tarım işletmelerinin ısıtılması, broiler beyaz et, besi, süt işletmelerinin ve mandıraların ısı ve sıcak su temini, meyve sebze kurutmaciligi, okul hastane kres huzurevi adliye gibi kurum ısıtmaları.

2007 yılında 5686 sayılı jeotermal kaynaklar ve mineralli sular yasası çalışmalarında bu ve benzer hususların yasa metninde olması için zamanın vekilleri siyaset kurumu valilerimiz caba harcadık ancak tüm beklentilerimizin tamamı yasa metnine girmedi.

Aydın’da ovada kültür bitkileri pamuk mısır soya ayçiçeği buğday hayvanlarımız için yem bitkileri, çilek sebze meyve narenciye bostan, eteklerde incir zeytin ile tarıma çok elverişli olmayan taşlık çalılık eğimli engebeli arazilerde de jeotermal akışkanla istilan ve soğutulan seralar; bir tarım ussu, tarimsal ihracatımızın omurgalarından bir il hayal etmiştik.

Ovada sıkıntı olmadı ekim dikim devam ediyor, meyve sebzede devam ediyor, jeotermalin bunlara bir zararı yok.

Ancak termal turizm, jeotermali seralar, organize alanlar yapılmaması jeotermali kullanamayışımız. Bize hayal kırıklığı yaşattı. Yasadan beklentilerimiz böyleydi ve maalesef olmadı.

Ne şehirler, konutlar, okullar, hastaneler ısıtıldı, ne tarım işletmelerine ısıtma ve kurutma için enerji verildi ne de seralar kuruldu.

Aydın’da jeotermale karşı bir direnç ortaya çıktı. Halkımız bunlar bizim değerlerimizi aldılar kullanıp zenginleşiyorlar. Bize ne faydaları var diyorlar.

Haklıydılar da. Halbuki bu dışarıdan ithal ettiğimiz doğalgaza petrole karşılık milli bir enerjiydi ve bu kaynaklara sahip bütün dünya devletleri bunu kullanıyordu.

İşletme hakki alan firmalar çok hoyrat davrandılar, ellerine gecen fırsatı iyi kullanamadılar, doğaya ve çevreye gerekli özeni göstermediler, tesisi kurup işletirken de gürültü, kötü koku, reenjeksiyon, desarj aşamalarında da özensiz kaldılar, kötü koku ve gürültü konusunda filtre baca gibi hususlara ciddi yaklaşmadılar.

Savruk ve vurdumduymaz davrandılar. Tesis kurdukları bölge insanlarıyla iyi ilişkiler kuramadılar.

Çevre elden gidiyor, ağaçlarımız kuruyor verim düşüyor kanser olguca intiharlar jeotermalden oluyor hepimiz öleceğiz söylemlerine duyarsız kaldılar, yasadan aldıkları gücü hoyratça kullandılar.

Bu kötü durumu düzeltmek mümkün müdür?

Enerji firmaları mahallinden personel teminini sürdürmeli, ihtiyaçlarını o mahalleden temin etmeli.

Halkımızın okul, hastane, cami, yerel yönetimlerimizin park bahçe temiz ve yaşanılır kentler ihtiyaçları için kaynak yaratmalı, gençlerimize spor tesisleri ve malzeme temini gibi fırsatlar sunmalıdırlar.

Kısacası tesis kurdukları bölge insanı ve onların örgütlü gücü yerel yönetimlerle kucaklaşmalı hemhal olmalıdırlar.

Mesela bu sezon incir ve zeytin harikaydı. Hem rekolte arttı hem de kalite. Jeotermal bu yıl izinli miydi, faaliyetine ara mı vermişti?

Hâlbuki reenjeksiyon öncesi bedeli mukabili şehir ve tesis ısıtılması seralar kurumu için ilgililer ve talepte bulunanlarla görüşmeliler.

Hatta bazı çevreler uzun yıllardan beri süregelen zeytin, kestane gibi jeotermal kaynakların olmadığı yerlerde de kurumaya meyilli bir iletim bozukluğu olan vercillum solgunluğu denilen ağaçlardaki damar tıkanıklığını jeotermalden oluyor diye yanlış algı yarattılar.

Bunları insanlarımıza anlatmalılardır.

Tarıma kaynak ve katkı yaratmalılar, vatandaşımızın beklenti ve taleplerini göz ardı etmemelidirler. Aksi halde daha çok dirençle karşılaşırlar, belki de özenli olmadıklarından.

Yoksa doğal gaz yerine milli enerji kullanmak bizim olmaz ise olmazımızdır. Rusya ve İran doğal gazı keserse biz ne yaparız?