Dışişleri Bakanı Ahmet Davutoğlu, ''Şunu gururla sizlerle paylaşmak istiyorum, gittikçe artan bir tempoyla, Türkiye'nin uluslararası görünülürlüğü her BM Genel Kurulunda bir kez daha tescil ediliyor, etkinliği bütün taraflarca gözleniyor'' dedi.Bakan Davutoğlu, 66. Dönem BM Genel Kurulu genel görüşmeleri kapsamındaki temaslarının sonunda Türkevi'nde basın toplantısı düzenledi ve toplantılar kapsamında Türkiye'nin etkinliğini değerlendirdi.
 
Davutoğlu, Başbakan Recep Tayyip Erdoğan'la BM Genel Kurulu toplantılarına katıldığını ve yaklaşık 10 gündür New York'ta olduğunu belirterek bu toplantıların pek çok açıdan fırsat oluşturduğunu söyledi.
 
Toplantıların başka şartlarda görüşmenin bazen zor olduğu birçok ülkeyle ikili temas imkanı ortaya çıkardığını, aynı zamanda bu dönemde küresel sorunlarla ilgili çok taraflı toplantıların düzenlendiğini, pek çok inisiyatifin yine BM'de başlatıldığını bildiren Davutoğlu, şöyle konuştu:
 
''Uluslararası toplumda ülkelerin aktiviteleri, varlıkları, görünülürlükleri, biraz da BM Genel Kurulundaki faaliyetleriyle hissediliyor ve değerlendiriliyor. Bu açıdan bakıldığında, şunu gururla sizlerle paylaşmak istiyorum, gittikçe artan bir tempoyla, Türkiye'nin uluslararası görünülürlüğü her BM Genel Kurulunda bir kez daha tescil ediliyor, etkinliği bütün taraflarca gözleniyor.''
 
''Bu kapsamda yabancı gözlemcilere BM toplantılarında 'En aktif ülkeler arasında kimleri zikredersiniz' diye sorulsa, herhalde bunların en önde gelenlerinden birisi ülkemiz olur'' diye konuşan Davutoğlu, 9 yıldır BM Genel Kurulu çalışmalarına katıldığını anımsatarak ''Gittikçe artan bir hızla Türkiye'nin uluslararası etkinliği artıyor'' dedi.
 
Davutoğlu, BM Genel Kurulu toplantılarının daha önce Türkiye'nin sadece ulusal çıkarlarını ilgilendiren bazı temel konularda tutumunu anlatmak açısından bir fırsat teşkil ederken Türkiye'nin şimdi ise hem kendi ulusal meselelerini ikili temelde anlatma imkanı bulduğunu, hem de bölgesel ve küresel pek çok olaya müdahil olduğunu, pek çok toplantıya başkanlık ve eşbaşkanlık yaptığını söyledi.
 
Son genel kurulun da verimli geçtiğini ifade eden Davutoğlu, Başbakan Erdoğan ve kendisinin BM Genel Kurulunda yaptıkları ikili görüşme sayısının 49 olduğunu belirtti. Aralarında Somali zirvesi, Libya Dostlar Grubu toplantısı, nükleer silahsızlanmanın da bulunduğu 22 toplantı ve konferansa katıldıklarını, 7 ayrı konuda da ya başkanlık ya da eşbaşkanlık yaptıklarını bildiren Davutoğlu, bu kapsamda Türkiye'nin eşbaşkanlık yaptığı toplantıların en önemlisinin ''Uluslararası Arabuluculuk Girişimi'' olduğunu, Finlandiya ile geçen yıl başlattıkları bu girişimin ''şimdi ete, kemiğe büründüğünü ve uluslararası bir girişim halini aldığını'' söyledi.
 
Bu yıl ise bu konuda Türkevi'nde önemli bir ara buluculuk toplantısı düzenlediklerini anlatan Davutoğlu, ''Geçen seneden bu seneye kadar olan dönemde bir BM Genel Kurul kararı da çıkarttık ve bu inisiyatifi bugün Genel Sekreterle olan görüşmemizde de bir kez daha ele aldık'' dedi.
 
BM inisiyatifi olarak aynen Medeniyetler İttifakı gibi 'Arabuluculuk Dostları' adında bir grup oluşturduklarını söyleyen Davutoğlu, ''Bu küresel barışa büyük bir katkı niteliği taşıyacak'' ifadesini kullandı.
 
ABD ile Teröre Karşı Mücadele Küresel Forumu'nu da kurduklarını anımsatan Davutoğlu, ''Bu Forumun ilk oturumunda PKK, diğer terör örgütleriyle birlikte açık bir şekilde mücadele edilmesi gereken bir terör örgütü olarak zikredildi'' dedi.
 
Türkiye ve ABD'nin söz konusu foruma iki yıl başkanlık edeceğini kaydeden Davutoğlu, 30'u aşkın ülkenin girişim içinde yer aldığını belirterek şunları kaydetti:
 
''Teröre karşı mücadele bizim milli çıkarlarımız açısından, bölgesel, küresel barış açısından da sahiplenmemiz gereken bir alandır. Türkiye bu konuda da öncülük yapıyor. Bir taraftan bölgesel barışı, küresel barışı temin edecek arabuluculuk girişimine öncülük ediyoruz, bir taraftan teröre karşı mücadeleye öncülük ediyoruz, bir yandan Medeniyetler İttifakı -şu anda BM zeminindeki en geniş girişim niteliği kazanmıştır, 130'a yakın ülke ve uluslararası örgütün yer aldığı- onun başkanlığını yaptık. Böylece birçok konuda Türkiye inisiyatif aldı. Nükleer silahsızlanma konusunda oluşan grubun da, inisiyatifin de içindeyiz, yürütücüsüyüz.''
 
Türkiye'nin 66. dönem BM Genel Kurulu üst düzey toplantıları sırasında Ekonomik İşbirliği Teşkilatı (EİT) bakanlar toplantısına başkanlık yaptığını, EİT-ASEAN toplantısına da eşbaşkanlık yaptığını anımsatan Davutoğlu, ''Bütün Asya'yı kuşatan en geniş ekonomik işbirliği alanı oluşturmaya çalışıyoruz, burada aldığımız kararla ASEAN ve EİT gelecek sene de ya Türkiye'de, ya Azerbaycan'da toplanacak. Böylece ekonomik alanda da büyük bir zemin oluşturuyoruz'' dedi.
 
Davutoğlu, Türkiye'nin dönem başkanlığını yaptığı ve Asya'daki en geniş güvenlik ve işbirliği teşkılatı olan CICA'nın da dün ilk kez bakanlar toplantısını New York'ta yaptığını belirterek, ''Biz bir anlamda BM Genel Kurul zeminini, yıllık bir muhasebe zemini olarak görüyoruz. Küresel toplumun kendisini muhasebe ettiği, tartıştığı, BM sisteminin ne kadar etkin olduğunun ele alındığını bir küresel platform, ayrıca birçok uluslararası bölgesel örgütün toplantı imkanı bulduğu bir zemin, tabii ikili görüşmeler için kapsamlı bir faaliyet alanı'' diye konuştu.
 
Davutoğlu, ''Bu 49 ikili görüşme, 22 çok taraflı konferans, 7 başkanlık ve eşbaşkanlık yaptığımız süreç dışında da 3 tane önemli metne imza koyduk ve BM nezdinde sunduk ve kapsamlı ve yoğun bir görüşme trafiği içinde çok verimli bir hafta, 10 gün yaşadık. Toplam etkinliğimiz 81 oldu'' dedi.
 
İkili görüşmelerin, ABD Başkanı Barack Obama, ya da İran Cumhurbaşkanı Mahmud Ahmedinejad ile yapılan daha uzun görüşmelerin yanı sıra süregiden bazı sorunlarla ilgili de olabildiğini, örneğin Kıbrıs'ta Rum kesimi tarafından başlatılan sondaj çalışmalarının getirdiği yeni durum çerçevesinde birçok ülke nezdinde Türkiye'ye izahat imkanı sağladığını belirten Davutoğlu, bazen de daha az görüşülen ülkelerle yoğun temasta bulunduklarını, Latin Amerika, ya da Afrika, Pasifik adalarında, Asya'daki ülkelerle bu kapsamda görüşebildiklerini söyledi.
 
Arap Ligi, İİT, Afrika Birliği, CARICOM (Karayip Ülkeleri) gibi uluslararası örgütlerle de görüşmeler yaptıklarını belirten Davutoğlu, ''Türkiye'nin takip ettiği yoğun ve etkin diplomasinin, bütün uluslararası toplumda büyük bir ilgiyle izlendiğini'' belirtti. Davutoğlu bu kapsamda örneğin Somali konusunda BM'de düzenlenen iki zirvede de Türkiye'nin konuşmalarının büyük ilgiyle takip edildiğini bildirdi.
 
Davutoğlu konuşmasında şunları kaydetti:
 
''Bu tempomuz gittikçe artacak, bundan sonra her zeminde, gerek ekonomik alanda, gerek siyasal alanda uluslararası barış, adalet, istikrar noktasında her türlü katkıyı yapacağız. Türkiye çok geniş bir alanda BM'nin gündemine ağırlığını koydu, bu gündemin yürütülmesinde, yönetilmesinde çok belirgin şekilde kendi varlığını hissettirdi, bundan sonra da her BM Genel Kurulu Türkiye'nin uluslararası etkinliğinin çıtasını daha da yükselttiği bir zemin olacak.''
 
Dışişleri Bakanı Ahmet Davutoğlu, Kıbrıs Rum yönetiminin sondaj çalışmalarına ilişkin, ''Kimsenin doğal kaynaklarında gözümüz yoktur, ama herhangi bir taraf da bizim garantör olduğumuz bir devletin doğal kaynaklarını tek taraflı olarak kullanmaya kalkarsa buna karşı da tabii tavır geliştiririz'' dedi.
 
Bakan Davutoğlu, Türkevi'nde düzenlediği basın toplantısında soruları yanıtladı.
 
''Türkiye'nin bir yandan arabuluculuk ve Medeniyetler İttifakı gibi etkinlikleri bulunurken diğer yandan Güney Kıbrıs'ın sondaj çalışmalarına, ya da İsrail'e karşı sert tavır aldığı'' hatırlatılarak bu iki tutumun birbiriyle çelişip çelişmediğinin sorulması üzerine, ''Hayır bunlar çelişmiyor, biz bir hayal dünyasında yaşamıyoruz, reel uluslararası politik alanda yaşıyoruz. Değerlerle realiteler arasında dengeler kurmak zorundayız'' yanıtını verdi.
 
Uluslararası barış girişimleri, arabuluculuk ve Medeniyetler İttifakının, Türkiye'nin savunduğu değerlerin uluslararası platforma yansıması olduğunu belirten Davutoğlu, Türkiye'nin yakın çevresindeki sorunlara verdiği tepkilerin ise bu değerlerle gerçeklikler arasında bir denge kurma çabası olduğunu söyledi.
 
Devlet olmanın kudret ve şefkat eline aynı anda sahip olmak olduğunu ifade eden Davutoğlu, şöyle konuştu:
 
''Bizim savunduğumuz değerler açıktır. Bunlar insan hakları, demokrasi, özgürlük, istikrar, barıştır. Bunu tehdit eden, bunları göz ardı eden, bunlara karşı tavır alan ülkelere dönük olarak da tabii her türlü güvenlik tedbirini, her türlü engelleyici tutumu da almak zorundayız. Aksi takdirde sadece o değerler etrafında bir dış politika geliştirme şansı olmaz.
 
Türkiye kimsenin hukukuna tecavüz etmez, kimsenin mal, can emniyetine karşı tutum almaz. Biz çok güçlü bir devlet geleneğine sahibiz, ama bizim vatandaşımızın can güvenliğini açıktan tehdit eden ve yok eden bir taraf varsa da buna karşı aciz olmaz. Bizim kurduğumuz denge bu ve bu dengeyi de en iyi şekilde yürütmek durumundayız. Kimsenin doğal kaynaklarında gözümüz yoktur, ama herhangi bir taraf da bizim garantör olduğumuz bir devletin doğal kaynaklarını tek taraflı olarak kullanmaya kalkarsa buna karşı da tabii tavır geliştiririz, dolayısıyla bunlar birbirleriyle çelişkili değil.''
 
-FİLİSTİN-
 
Türkiye'nin Filistin'e nasıl destek verdiğini sorulması üzerine Davutoğlu, ''Biz her zaman Filistin halkının yanında olduk. Filistin'in haklı taleplerini destekledik. Şu anda da Filistin Devleti'nin tanınmasını destekliyoruz'' dedi. Filistin'e desteğin artması konusunda çaba da sarf ettiklerini belirten Davutoğlu, bu süreçte Filistin Devlet Başkanı Mahmud Abbas ve ekibiyle, Arap Ligi'yle, İslam İşbirliği Teşkilatı (İİT) ile çok yakın temasta bulunduklarını söyledi.
 
''Çünkü biz Filistinlilerin devlet hakkına sahip olmasını en vazgeçilmez, en onurlu talebi olarak görüyoruz'' diye konuşan Davutoğlu, BM Genel Kurulunun da uluslararası toplumu temsil eden nihai topluluk olduğunu, bu kapsamda Genel Kurulun, (BM'ye devlet olarak tam üyelik isteyen) Abbas'ın konuşmasını desteklemiş olmalarının da önemli bir işaret olduğunu belirtti.
 
Filistin'in İsrail'le eşit şartlarda devlet olarak tanınmış olmasının barışı zorlaştırıcı değil, kolaylaştırıcı bir unsur olduğunu düşündüklerini belirten Davutoğlu, ''Filistin'in BM'de devlet olarak tanınması Ortadoğu barışını zorlaştırmaz, kolaylaştırır'' diye konuştu.
 
ABD, BM, AB ve Rusya'dan oluşan ''Ortadoğu Dörtlüsü''nün ise Ortadoğu'dan gelmediklerinin altını çizen Davutoğlu, Dörtlü'nün açıklamasını yakından takip ettiklerini, açıklamanın barış perspektifi açısından doğru unsurlar barındırdığını, ancak Filistin'in şu anda yeni vaatlere değil, çok somut neticelere ihtiyacının olduğunu, bu kapsamda da Dörtlü'nün açıklamasının yine yeni vaatler içerdiğini kaydetti.
 
Davutoğlu şöyle dedi:
 
''Ortadoğu'da şu anda yeni vaatlere değil çok somut eylem planlarına ihtiyaç var, çünkü yeteri kadar sıkıntı bölgede var, biz Filistin devletinin kurulmasının bu sıkıntıların aşılmasına katkıda bulunacağına inanıyoruz ve bunun uluslararası toplum için de bir sınav niteliği taşıdığını düşünüyoruz.''
 
Davutoğlu bu kapsamda Ortadoğu Dörtlüsü'nün açıklamasının ''Filistin devletinin tanınmasını ikame edecek bir açıklama olarak görmüyoruz. Filistin devleti tanınır, Quartet'in de yol haritası da uygulanabilir'' ifadesini kullandı.
 
-PALMER RAPORU-
 
Davutoğlu, Palmer raporunu BM Genel Sekreteri Ban Ki-mun ile nasıl değerlendirdiklerine ilişkin bir soru üzerine, bu konunun hem kendisinin hem de daha önce Başbakan Recep Tayyip Erdoğan'ın Genel Sekreterle yaptığı görüşmede ele alındığını söyledi.
 
Davutoğlu, şunları kaydetti:
 
''Sayın Genel Sekreter bunun bir BM raporu değil de bir bağımsız komisyon raporu olduğunu bize tekrar teyit etti. BM'de onaylanmış bir rapor değil bu. Bu komisyondan bir görüş talep edilmiştir, bu görüş aktarılmıştır, bir komisyon bile değil, iki kişilik bir panel, yani bu daha önce Uluslararası İnsan Hakları Konseyi'nin ürettiği şekilde alana giderek, delilleri inceleyerek üretilmiş bir rapor değil. Aksine Türkiye ve İsrail'in verdiği veriler ışığında kendi yorumlarını kattıkları bir rapor. Bu raporun zaaf tarafı raporun pragmatik şekilde Türkiye ve İsrail arasındaki ilişkileri düzeltme gibi bir hedef gözetmesi. Bunu Sayın Genel Sekretere de ifade ettim, bizim bu rapordan, ya da BM'den beklentimiz objektiflik ya da arabuluculuk değil, beklentimiz adalet, talebimiz de adalet. Biz istiyoruz ki yapılan çalışmalarda yanlış ile doğru, zalim ile mazlum, öldürenle öldürülen açık bir şekilde tanımlansın. Dolayısıyla BM Genel Sekreterinin rapora bu anlamda mesafe koymuş olması da doğrudur, bu bir BM raporu bu anlamda değildir.''
 
Türkiye'nin Gazze ablukasını mı, Mavi Marmara saldırısında ölen vatandaşların durumunu mu Uluslararası Adalet Divanına götüreceğinin sorulması üzerine ise Davutoğlu, İsrail'in deniz ablukasının meşruiyetini Divan'a götüreceklerini, diğer konunun özel hukuka girdiğini, uluslararası ceza mahkemesinde ya da ulusal mahkemelerde gündeme getirebileceğini söyledi.
 
''İsrail'in yaptığı saldırıda vatandaşlarımızın mağduriyetini başka hukuk platformlarına götüreceğiz, Divan'a götürülecek olan ambargonun legal olup olmadığı sorusudur, bunu da BM Genel Kurulundan geçirerek -yani Kurul Divan'dan soruyla soracak ve yanıt alacak-, bu şekilde bir müracaatımız olacak'' dedi.
 
BM'de Filistin'in tanınması gibi önemli bir konunun gündemde olması nedeniyle bu konuyu daha sonra, sadece Türkiye'nin sunduğu bir tasarı olarak değil, Arap Ligi ve İİT gibi diğer ülkelerle birlikte ortak tasarı şeklinde sunmak istediklerini söyleyen Davutoğlu, ''Bu konu sadece Türkiye ve İsrail arasında bir mesele değil, İsrail ile uluslararası toplum arasında bir meseledir'' dedi.