Sibel Eraslan'ın haberi

Dışişleri Bakanı Ahmet Davutoğlu, Myanmar hükümeti destekli budistlerin  Müslümanlara soykırım uyguladığı Arakan’a giderken İran ve Suriye ile ilgili önemli açıklamalarda bulundu. Davutoğlu, İran Genelkurmay Başkanı’nın ‘Suriye’den sonra sıra Türkiye’de..’ sözlerini İran Dışişleri Bakanı Salihi’(ye sorduğunu belirterek Salihi’nin “İran için Ayetullah Hamaney, Cumhurbaşkanı ve ben konuşurum. Diğer iç politika saikiyle söylenen sözlere önem vermeyin” dediğini kaydetti. Davutoğlu “Onbinlerce insanın ölümünden sorumlu olan yönetime destek vereceksiniz sonra da Türkiye’yi tenkit edeceksiniz. Bunun samimiyetle, dürüstlükle alakası yok” dedi.

- İran Genelkurmay Başkanı’nın ‘Suriye’den sonra sıra Türkiye’de...’ açıklaması...?

İran gibi tarihi ve yoğun ilişkiler içinde olduğumuz bir ülkeden saygı beklemek ve o ülkenin yetkililerinin açıklamalarında Türkiye’ye verilen değeri görmek bizim hakkımız. Ben sayın Salihi’ye bunları söylediğimde “İran için Ayetullah Hamaney, Cumhurbaşkanı ve ben konuşurum. Diğer iç politika saikiyle söylenen sözlere önem vermeyin” dedi. Bizi açıklamalarda rahatsız eden husus Suriye’de olan olayların sorumluluğunu Türkiye’ye yükleme çabası. Onbinlerce insanın ölümünden sorumlu olan bir yönetime destek vereceksiniz sonra da dönüp Türkiye’yi tenkit edeceksiniz. Bunun samimiyetle, dürüstlükle hiçbir alakası yok. Bütün bunları sayın Salihi ile bu açıklıkla konuştum. Suriye’de akan kanın sorumlusu rejimdir ve o rejime destek verenlerdir. Biz bunu hiçbir zaman Türkiye’nin İran’la Rusya ile ilişkilerinin bir parçası olarak görmedik. Ama bir başkası Türkiye ile ilgili böyle bir bağlantı kurmaya kalkışırsa da ona gereken cevabı veririz.

- Esad’ın geleceğiyle ilgili İran ne diyor?

Herşeyi konuşuyoruz tabi ama spesifik gelecek planlaması detaylarına inerek konuşulmadı.

- Suriye’nin kuzeyindeki gelişmeler beklenmedik mi?

Suriye rejiminin unsurlarıyla birlikte Suriye halkına zulmetmiş olan PKK/PYD unsurları fırsatçılık yaparak bu kaostan bir fayda çıkarmaya çalışıyorlar. Başaramazlar çünkü herşeyden önce Suriye halkı bunu görüyor. Her türlü öngörümüz vardı. Kamuoyunda oluşturulmak istenen panik havasına karşı eylem planımız belliydi. Gereken adımlar da atıldı. Bir yazar diyor ki ‘ya bilgisi yok ya yalan söylüyor’. Rejim tarafından oraya götürülmüş bir gazetecinin izlenimi üzerinden bu eleştiriyi yapıyor ve argüman da şu; hükümet Esad’ın kalacağını öngöremedi. Şimdi Esad’ın gideceği belli olunca, bu sefer Kuzey Suriye diye bir harita çıkardılar. Evet, Esad gidecek ama bu hükümet yine öngöremedi, sonrası için ortaya çıkacak senaryoları düşünemediler. Böyle birşey olabilir mi? Benim elimde köy köy nerede Kürt var nerede Dürzi var hepsi mevcut. Veya PYD oraya birşeyler götürecek de Türkiye bundan habersiz olacak. Mümkün mü? Peki Kılıçdaroğlu’na sorulmaz mı siz neden Esad’ın gideceğini öngöremediniz diye. Rusya bile iki günde bir Esad bizim dostumuz değil diye açıklama yapma ihtiyacı duyuyor. Niye Ahmedinejad, Esad ile birlikte fotoğraf vermiyor? Peki biz Esad ile ilişkiyi sürdürseydik dünyanın yüzüne bakabilir miydik? Kim öngörmüş kim öngörememiş?”

 ‘Kardeşim sen neredeydin, Alaska’da mı?’

STAR yazarı Sibel Erarslan’ın CHP lideri Kemal Kılıçdaroğlu’nun kendisine yönelik harekete varan eleştirileriyle ilgili sorusunu da cevaplayan Davutoğlu, şunları söyledi: Kılıçdaroğlu’nun sıralama düşüncesi yok. On ay diplomatik çaba sarfetmişiz, on bin insan ölmüş, Kılıçdaroğlu Meclis kürsüsünden ‘Nasıl oldu da bir sabah kalktık ve ilişkilerimiz bozuldu. Ne güzel eskiden ortak kabine toplantısı yapıyorduk’ diyor. Sanki ortak kabine toplantısını kendisi yapmış gibi. Onu da biz yaptık. Şimdi bizim yaptığımız şeyle dönüp bizi eleştiriyor. Kardeşim sen on aydır neredeydin, Polonezya’da mıydın, Alaska’da mı? Bu dünyada değil miydin? Kılıçdaroğlu için her gün yeni bir dünya doğuyor. O gün o günkü gerçeklik üzerinden bize vuruyor. Bu formasyon eksikliği.”

Etki gücümüz zayıflamadı

- Suriye’nin kuzeyindeki hayali bir tehdit mi?

Biz bunların hepsini öngördük. Panik halinde yorumlar yapılırken biz pek çok üst düzey toplantı yaptık, kararlar aldık, adım adım uygulamaya koyduk. Şu anda Suriye’de herhangi bir yerde, herhangi bir olay üzerinde Türkiye’nin etki gücü zayıflamış değil. Zaten öyle Kamışlı’dan Lazkiye’ye kadar bir Kürt kuşağı yok. O bölgede nerede ne var, hepsini köy köy çıkartırım size. Dara’daki Dürzi’yi de, Haseki’deki Kürdü de Humus’taki Türkmeni de biliriz. Biz bu resim içinde hepsini birlikte tutmaya çalışıyoruz.

- Türkiye’nin isteği o da, hayal değil mi?

Hayali değil. Olacak inşallah. Hayali olmayan şu; Afrin ve Kobani’ye PKK geçti ve Beşar Esad bunlara silah desteği sağladı. Bu hayali değil. Bunu bir tehdit olarak değerlendirdik ve gerekli tedbirleri aldık, alıyoruz. Hayali olan o harita. Kamışlı’dan Lazkiye’ye kadar sanki her taraf aynı Kuzey Irak’ta olduğu gibi Kürtlerden oluşuyor argümanı hayali. Erbil’deki toplantıda sağ tarafımda Suriye Kürt Ulusal Konseyi (SKUK), sol tarafımda Suriye Ulusal Konseyi (SUK) oturuyor. Dedim ki SUK Başkanı bir Kürt, siz de Suriyeli olarak masanın başındasınız, oturun anlaşın. Bizim görmek istemediğimiz şey terör tehdidi. Yani aranızda konuşmadan biri çıkp bu köy benim demesin. Seçilmiş parlamento olduktan sonra aranızda konuşursunuz, buraya özerklik verelim dersin vesaire... O zaman ne yaparsanız o sizin bileceğiniz iş.  Şunu da söylüyorum, önümüzdeki 10 yıl içinde hem Suriye’de, hem Ortadoğu’da her türlü beklenmedik gelişmeye müsait bir tablo var. Bunu hazırlıklı olmak lazım. Burası güllük gülistanlık bir bölge değil. Herşeye hazır olmalıyız. Muhalefet bırakın orada olan kendi başına olsun, sonra Türkiye birşey söyler diyor. Ama öyle olmayacak. Bu dinamik şekilde giden bir süreç. Balkanlar’da sekiz on yıl sürdü. Burada da sürebilir. Riskleri öngörüyoruz. Myanmar’ı öngörmüş, altı ay önce büyükelçi göndermiş bir hükümet Suriye’deki gelişmeleri öngöremez mi? O kaotik durumun içine gireriz ve mümkün olan en doğru yöntemle o kaosun ortadan kalkmasına çalışırız. Başkası gelsin kaosu kaldırsın sonra ben müdahil olayım demeyiz. 

Emine Hanım’dan kritik soru

BAŞBAKAN Recep Tayyip Erdoğan’ın eşi Emine Erdoğan, Davutoğlu ve kızı Sümeyye ile Arakan’a hareket etmeden önce gazetecilerin sorularını cevapladı. Erdoğan, bölgede insanlık dramı yaşandığına dikkati çekerek, “Yerinde görerek tespitler yapacağız. Neler yapabiliriz onlar için onun gayretinde olacağız. Somali’deki gibi daha çok ihtiyaca binaen yardımları yapmak istiyoruz” dedi. Erdoğan, müslüman halkın evlerinden ve yurtlarından zorla uzaklaştırıldığının hatırlatılması üzerine şunları söyledi: “Bu inanılmaz bir şey. Bizde insanlarımızın bile Budist öğretilerini taklit ettiği bir dönemde, örnek aldıkları bir dönemde, din adamlarının bunu yapması beni dehşete düşürdü gerçekten. Bütün dünyanın bunun üzerinde durması gerekir gerçekten. Acaba bir müslüman din adamı bu katliamları yapsaydı dünya nasıl cevap verirdi ama şu anda ben bir şey duymuyorum, siz duyuyor musunuz? Bu çok çarpıcı bir şey. Buraya dikkat etmek lazım. Bir din savaşını mı ortalığa sürüklemek istiyorlar, bilemiyorum. Ama çok büyük bir vahşet. Din adına yapılıyor olması çok acı bir şey. Dünyanın buraya dikkatini vermesi gerekiyor.”

Star