Bu konudaki eleştirilerin başında Rektörlük Makamı tarafından medya boyutuna daha fazla önem verildiği olayın içeriği ve de halka dönük yönünün pek kaleye alınmadığı geliyor.

***

Eylül ayı içersinde Adnan Menderes’i yakından ilgilendiren iki önemli gün var.

BİR:17 Eylül 1961 idam edilişi,

İKİ:21 Eylül 1945 Cumhuriyet Halk Partisi’nden ihracı,

Bazıları soruyor:

Üniversite tarafından düzenlenen etkinlikler 17 Eylül’de yapılmadı da niye 21 Eylül’e denk getirildi, bu seçimin ayrı bir anlamı mı var?

Yanıtını Rektör Prof.Dr. Osman Selçuk Aldemir’e sorduğumda etkinlik programında yer alan maratonda yarışacak milli atletler de bulunuyordu.

Ayrıca ölüm yıldönümünde anma içerikli bir program dışında maraton yarışının uygun olmayacağı kanaati bizde uyandı.

Bu düşünceden hareketle maratona halkın ilgisini çekmek, düzenlenecek panele katılmak isteyenlere kolaylık sağlamak ayrıca her iki etkinliğin kentte, çarşıda halkın yoğun olduğu Salı pazarının kurulduğu bir günde yapmak daha isabetli olur, diye düşündük.

Yoksa bunun dışına 21 Eylül gününün seçilmesinde özel bir anlam yoktur, aranmamalıdır da, dedi.

18’i milli toplamda yaklaşık 60 atletin yarıştığı maratonda birincilik kupasını emekli polis memuru Nevzat Kaya kazandı.

Yarışta en ilginç ansa bitiş noktasına 25-30 metre kala Nevzat Kaya’nın takatsizlikten yere yığılması, sürünerek bitiş çizgisine ulaşmasıydı.

***

Diğer etkinlik öğleden sonra Üniversite Kongre Merkezi’ndeki paneldi.

Oturuma Söke İşletme Fakültesi Dekan Vekili olan Prof. Dr. Turan Akkoyun başkanlık etti.

Panelde Prof.Dr. Nuri Karasakaloğlu ve Prof.Dr. Ahmet Can Bakkalcı birer bildiri sundular.

Bu etkinlikte ilginç olansa her zamanki gibi panelin sönük geçmesiydi.

Salondaki izleyici sayısı oldukça az olunca konuşmacılar adeta boş koltuklara hitap etti.

Her nedense Adnan Menderes Üniversitesi organizasyonlarının çoğunda sürekli bu tür eksiklikler, aksaklıklar yaşanıyor:

İki yıl önce mezuniyet törenini Adnan Menderes Stadı’nda yaptı, öğrencileri ve velileri stat almayınca yağan yağmurla birlikte tören, törene benzemedi. (10.Haziran.2019)

Yine iki yıl önce Yörük Ali Efe Uluslar arası Halk Kültürü Araştırmaları Sempozyumu düzenlendi oldukça sönük geçti.(28.29.30,Kasım 2019)

Bu konudaki eleştirilerin başında yapılan organizasyonlarda Rektörlük Makamı tarafından medya boyutuna daha fazla önem verildiği, olayın içeriği ve de halka dönük yönünün pek kaleye alınmadığı geliyor.

Aydın’da adına düzenlenen bir etkinliğe Adnan Menderes’in siyaset yaptığı Demokrat Parti İl Başkanı’nın davet edilmemesi, sivil toplum örgütlerinin katılımı için çaba harcanmaması bu eleştiriyi yapanları haklı çıkarır nitelikte.

Bu konuda Rektör Prof.Dr. Osman Selçuk Aldemir yazılı davetiye ulaştırmada bazı aksaklıklar olabilir ancak biz her etkinlikte olduğu gibi bunda da davetiyeleri üniversitenin internet sitesinde yayınladık, dedi.

Ama demek ki, internet sitesinde yayınlamak yeterli olamayabiliyor.

Davet konusunda insanlara ulaşmak için başka çarelere başvurmak gerekiyor ki, bunu gerçekleştirecek olan da üniversitenin organize kurulu ya da komitesidir.

Komite görevini ciddiye almak ve eksiksiz yapmak, Rektör Yardımcısı da takip etmek, yeri geldiğinde hesap sormak zorunda kalırsa aksaklık giderilebilinir.

Ayrıca bir üniversite yönetiminin bu tür konularda birinci önceliği halkın ilgisi ve katılımı olmalı.

Zira bir kentte üniversite ile odalar, sanayi kuruluşları, kamu kurumları, şirketler, siyaset kurumu ve yerel yönetimler arasında ahenk olmazsa ne üniversite kendinden bekleneni yerine getirebilir ne de o kent kalkınabilir.

İlişkileri geliştirecek olan da bu tür davetler ya da karşılıklı ziyaretlerdir ki, iyi ilişkiler sonunda işbirliğine dönüşür.

Aydın bu konudan en fazla muzdarip olan kentlerin başında geliyor, dense yeridir.

Buna da en büyük neden de küçük düşünmektir.

Yani her kurum yöneticisinin olumlu icraatlarıyla emsalleri arasında kurumunu yarıştıracağı yerde bir sonraki seçim için merkeze kendi sanal başarısını koyma çabasıdır.

Hâlbuki büyük düşünse hem kendi hem de kurum dolayısıyla ülke kazançlı çıkacaktır.

Bunu sağlamak için  her kurum amiri sadece koordinasyon görevini yerine getirse işler yolunda gider, fazlasına gerek yok.

Bu koordinasyona da barındırdığı muazzam potansiyel nedeniyle ilk başta ihtiyacı olan üniversitedir.

Kaldı ki, bu birlikteliği sağlamada her şey hazır.

Rektör yardımcıları, dekanlar, daire başkanları ve devasa personel ne güne duruyor.

Aynı zamanda bu koordinasyonu yapmak bir rektörün asli görevidir.

Bu konuda fazla emek harcanmasına da gerek bulunmuyor, her görevli sadece kanunla belirlenmiş görevlerini eksiksiz yapsa yeterli.

Kısaca helva yapmak için ellerine teslim edilen unu, şekeri kendilerinden istendiği şekilde karmaları hem kendileri hem de üniversite için yeterlidir.

Artık Aydınlının tek istediği üniversite’nin kendi asli fonksiyonuna dönmesi, bir İşçi Bulma Kurumu gibi görülmekten kurtarılması, rektöre de bir siyasetçi muamelesi yapılmaktan vazgeçilmesidir.

Bunun yanında rektörün de asli görevinin dışında bir siyasetçi gibi davranmamasıdır.

Zira mevcut durumda hem üniversite hem Aydın hem de akademi cephesi kaybediyor.

Bu gidişata dur demek de Rektör Prof.Dr. Osman Selçuk Aldemir’in elindedir.