Ankara basınının tanınmış isimlerinden Gazeteci Hikmet Çiçek, kısa süre sonra hapishanedeki dördüncü yılını tamamlayacak, ancak Çiçek’in tutuklanma gerekçesi kendi iddianamesinde yok, ayrıca yargılandığı suçtan da bir tutuklama kararı bulunmuyor.

İşçi Partisi Genel Başkan Yardımcısı Bülent Esinoğlu, yaptığı açıklamada Ankara basın camiasının tanınmış isimlerinden, 25 yıllık gazeteci Hikmet Çiçek’in hukuksal durumundaki garabeti gündeme getirdi.


-HAKİM’E GÖRE O BİR "TUTUKSUZ TUTUKLU"-


Gazeteci Hikmet Çiçek, 25 Mart 2008 tarihinden bu yana 1. Ergenekon davasından dolayı tutuklu bulunuyor. Çiçek, "devletin güvenliğine ilişkin belgeleri hile ile elde etmek" suçunu düzenleyen TCK’nın 326/1. Maddesinden dolayı tutuklandı. Ancak, 14 Temmuz 2008 tarihinde Mahkemeye sunulan iddianamede, bu suçtan dolayı hakkında dava açılmaması gibi bir gariplik yaşandı. Ceza Yargılması Hukuku’na göre böyle durumlarda davayı açan savcının, sanığı doğrudan tahliye etme yetkisine sahip olduğunu belirten İşçi Partisi Genel Başkan Yardımcısı Esinoğlu şu görüşü savundu:
"Oysa, Hikmet Çiçek, savcılıkça tahliye edilmediği gibi, 27 Temmuz 2008 tarihinde iddianameyi kabul eden İstanbul 13. Ağır Ceza Mahkemesi de tahliye kararı vermeyerek hukuksuzluğu sürdürmüştür.
Hikmet Çiçek, Ergenekon örgütü üyeliği suçundan yargılanmakla birlikte, hakkında bu suçtan dolayı tutuklama kararı bulunmuyor. Nitekim, yargılandığı İstanbul 13. Ağır Ceza Mahkemesi’nin önceki Başkanı Köksal Şengün, 2009 yılından başlayarak Bolu’ya atandığı 2011 tarihine kadar her celse, Hikmet Çiçek’in hakkında tutuklandığı maddeden hakkında ceza talep edilmediğini, cezalandırılması istenen maddelerden ise hakkında tutuklama kararı bulunmadığını, kısaca ‘tutuksuz tutuklu’ olduğunu vurgulamıştır.
Ayrıca, Hikmet Çiçek’in çoğunluk oyuyla tutukluğunun sürdürülmesi kararına yaptığı itiraza, İstanbul 14. Ağır Ceza Mahkemesi’nin Başkanı da aynı gerekçelerle muhalefet etmiştir. "
Esinoğlu, gazeteci Hikmet Çiçek’e karşı yapılan önemli hukuksuzluğun daha fazla sürdürülmemesini talep etti.


-HİKMET ÇİÇEK KİM?-


Ankara Üniversitesi Siyasal Bilgiler Basın Yayın Yüksek Okulu’nda eğitim gören, 1988 yılından itibaren siyasi dergi ve gazetelerde muhabirlik, müdürlüğü, temsilcilik görevlerinde bulunan Çiçek başkent basın camiasının tanınmış gazetecilerinden biri. Tutuklandığında haftalık Aydınlık Dergisi’nde haber araştırma müdürlüğü yapıyordu. Çiçek aynı zamanda İşçi Partisi Basın Bürosu Sorumluluğu görevini yürütüyordu. Sarsıcı bir çok haberin yanı sıra çok sayıda makale, araştırma ve yayınlanmış kitabı bulunan Hikmet Çiçek’in yapıtları arasında şunlar bulunuyor: İrticaya Karşı Genelkurmay Belgeleri (1997), Hangi Hizbulah (2000), Dr.Bahattin Şakir (2004-2007, I. ve II. Baskılar), Bütün Yönleriyle Susurluk (1998, katkı).
Hikmet Çiçek’in 17 Nisan 1922 günü Almanya’da Ermeni çetecilerin kurşunlarıyla son nefesini veren Teşkilat-ı Mahsusa’nın kurucularından Bahattin Şakir incelemesini yaptığı kitap, tarihçilerden övgü aldı. Faili meçhul cinayetlerin aydınlanması için yıllarını veren Hikmet Çiçek, Gazeteci Soner Yalçın ile 7 yıl birlikte çalıştı ve Binbaşı Cem Ersever ve Behçet Cantürk cinayetleri ile ilgili araştırmaları birlikte yürüttü. 7 Haziran 2009 günlü Hürriyet’te Soner Yalçın, 15 yılını dolduran üç adet faili meçhul cinayetle ilgili bir yazı kaleme almış, Hikmet Çiçek için de iddianame eklerinde geçen kayıtları irdelerken, şu satırları yazmıştı:
"Ey suçlu Gazeteci Hikmet Çiçek!
Öyle ya... kimse kılını bile kıpırdatmazken faili meçhul cinayetlerin aydınlatılması için yıllarını harcarsan, işte böyle kodesi boylarsın. Hak ettin!
Sana ne Kontrgerilladan, Susurluk Çetesi’nden, Gladyo’dan..."


-FİHRİSTTE EMEKLİ SUBAY VAR ASKERİ KANATTAN SORUMLU-


Gazeteci Hikmet Çiçek’in avukatı Ayşegül Şahin, gazeteci müvekkilinin haber kaynakların ifşa etmek zorunda olmadığını, bunun kanuni koruma altında bulunduğunu belirterek, müvekkilinin telefon fihristi içindeki kayıtlı kişilerin özel bilgilerin mahkeme sürecinde deşifre edildiğini bildirdi. Şahin, "Telefon fihristinde bir başlık atılmış, emekli subayların bilgileri bulunuyor, öyleyse örgütün askeri ayağı H.Çiçek’ten sorulur, denmektedir. Fihristin tamamına bakıldığında; mesleklere göre siyasiler, sendikacılar, meslek odaları, v.d. bilgiler tasniflenmiştir. Bu suç mudur? 355. klasörde ’Ergenekon Palavrasının Perde Arkası’ başlıklı yazı ile Aydınlık Dergisinde çıkacak yazının birer örneği Behiç Gürcihan’a ve Güler Kömürcü’ye e-posta yoluyla gönderilmiştir. Hikmet Çiçek meslektaşlarına dilerseniz yayınlayabilirsiniz, diyor. Bu yazışma suç delili olarak gösterilmiştir. Haber paylaşımı ne zamandan beri suç olmuştur?" diye sordu.
Ayşegül Şahin, müvekkilinin İşçi Partisi yöneticisi olmadığını, Basın Sorumlusu görevinde bulunduğunu, Aydınlık Dergisi Haber Araştırma Müdürü olduğunu belirtirken "İşçi Partisi (Ankara) Genel Merkez binasında -Yedi katlı binada - yasadışı aramada tertipçiler tarafından oraya buraya serpiştirilen belgelerden sorumlu tutulamaz. Ceza hukukunun temel prensibi suçun şahsiliğidir. Şüpheli, iradi olarak zilyedi bulunduğu, bağlantılı olduğu belgelerden sorumlu tutulabilir" dedi.
Şahin İstanbul 13. Ağır Ceza Mahkemesinin 2008/209 E. sayılı davada, resmi kurumlardan alınan bilgilere göre "Ergenekon Terör Örgütü" isimli bir örgütün bulunmadığını karara bağladığını da anımsattı. Mahkemenin, bu kararı doğrultusunda ilgili kurumlar ile yazılı ve görsel medyaya uyarıda bulunulmasına karar verdiğini kaydeden Avukat Ayşegül Şahin, "Silahlı Terör Örgütü iddiasıyla açılan davada örgüt yoktur. Sözde örgütün; irade birliği, amaçlanan hedefleri, eylem birliği, devamlılığı, silahlı gücü yoktur. Lideri, yönetim kadrosu yoktur. Sözde Danıştay bağı çökmüştür. Hikmet Çiçek de, sözde terör örgütünün tutsaklarından biridir. Tutsaklık süresi: 3 yıl 9 ay’dır. Derhal özgürlüğüne kavuşturulmalıdır" dedi. (ANKA)