Mart 1971, hafızamda İlk kez İstanbul’a gittiğim ve ilk kez Askerin siyasete müdahalesine şahitlik ettiğim bir zaman dilimi olarak yer almıştır. O dönemde yapılan askeri bir darbeyle, halkın seçtiği Süleyman DEMİREL görevinden alınmış yerine CHP'den istifa ettirilen Kocaeli milletvekili Nihat Erim ülkenin başbakanı olarak atanmıştı. Bu değişimden fevkalade memnun olan ABD'nin Türkiye’deki büyük elçisi'' “Türkiye açısından emsali bulunmayan bir hükümet ve bir başbakan” değerlendirmesi yapmıştı. CIA ise o günlerde Başkan Nixon'a sunduğu gizli raporuna ''Başbakan Nihat Erim uluslararası hukuk uzmanıdır, Desteği alınabilir, ayrıca gerçekten ABD taraftarıdır ve siyasi tabanı sağlamdır. Demirel'in yaptığı gibi, Amerikan çıkarlarına hizmet ettiği suçlamaları karşısında cayması çok daha zayıf bir olasılıktır” şeklinde not düşmüştü.
Hiç te demokratik olmayan bu değişime bazı solcuların sırf Demirel gitsin diye destek vermiş olması, o zamana kadar “Go home Amerika” sloganları atan bendenizin kafasında soru işaretlerinin oluşmasına neden olmuştu. Solculuğun yazıldığı gibi okunmadığını ta o zaman anlamıştım. Tarih tekerrürden ibaretmiş. Günümüzde de ''Tayyip gitsin de nasıl giderse gitsin anlayışında pek çok sosyal demokrat var ne yazık ki.. Oysa sol literatürde her darbe kötüdür ve karşı durmak gerekir.
İstanbul ziyaretimin ikinci günüydü. Boğazın hırçın suları üzerinde seyretmekte olan irili ufaklı gemileri, Gökyüzüne uzanan ecdat yadigârı minareleri ve Bizans’ın korku abidesi surlarını seyrede seyrede Eminönü'ne geçiyordum. Bir tabloyu andıran, dünya şehri İstanbul muhteşem güzel görünüyordu.
Eminönü İskelesine ulaştığımızda, hiç alışık olmadığım bir manzarayla karşılaştım. Eminönü insan kaynıyordu. Herkes bir yerlere ulaşmanın telaşında hedefli hedefsiz farklı istikametlere doğru yürüyordu. Az ilerde ,elinde iki kırmızı birde siyah renkte üç iskambil kağıdı bulunan biri, bul karayı al parayı yapıyordu. Gariptir ki; benim tahmin edebildiğim karayı, benim dışımda bilebilen olmuyordu. Bu üstün(!) yeteneğimi fırsata çevirmem gerektiğini düşündüm.. Ve malum son. Tüm paramı kaybettim. Bu arada cüzdanlarımız da aynı gurubun tırnakçıları tarafından cebellezi edilmişti.
Yapılanın, profesyonelce icra edilmiş bir soygun senaryosu olduğunu epeyce sonra anlayabilmiştim. İnsanların dikkatini belli bir hedefe odaklayarak, asıl yapılmak isteneni tereyağından kıl çekercesine hayata geçirmek. Bu yöntem günümüzde de sıklıkla kullanılıyor.
28 Şubat'ta bizler, Aczimendi mollalarının Kızılay’daki şalvarlı, sarıklı görüntülerini seyredip, ülkenin İran olacağı korkusuyla, laiklik nöbetleri tutarken, birileri devletin kasasındaki bütün paraları bir gecede indiregandi etmemiş miydi? Muhtıranın muhataplarından, zamanın başbakanı Tansu ÇİLLER bakın durumu nasıl özetliyordu; “Bu darbenin ekonomik faturasının 251 milyar TL olduğu, resmi kayıtlara geçmiştir. Bu rakam milli gelirimizin 1,5 katıdır. Ekonomik kriz ve banka boşaltmalar bu darbenin sonucudur”
17-25 Aralık ta yapılanın da bundan pek farkı yoktu. Dikkatlerimizi ayakkabı kutuları üzerine yoğunlaştıranların asıl amaçlarının, Cumhurbaşkanını tutuklayarak, ülkeyi FETÖ eliyle Amerika’ya teslim etmek değil miydi? Bunu anlayabilmek için 15 Temmuz darbesine kadar beklemek zorunda kalmadık mı?
Bayram değil, seyran değil, yıl dönümü değil, ay dönümü hiç değil. Geçtiğimiz hafta, Amerikan Elçiliği, Nihat ERİM'in 19 Mart 1971 tarihinde Başkan NİXON ile yaptığı buluşmanın fotoğraf karesini sayfasına koydu..
Başbakanımızın “zevzeklik” olarak nitelendirdiği bu fotoğraf, Türkiye kamuoyunda, özellikle de Sosyal Medyada yoğun biçimde eleştirildi. Halen de eleştiriliyor.. Elçiliğin bu hamle ile neyi amaçladığı farklı yorumları beraberinde getirdi..
Kimilerine göre Amerika Erim benzeri bir başbakan istiyor.
Kimilerine göre ise, 19 Temmuz 1980 tarihinde gerçekleştirilen Nihat Erim Suikastı, 12 Eylül 1980 darbesine zemin hazırlayan önemli bir olaydı. ABD bu resmi göstererek hem Erdoğan'a gözdağı veriyor hem de askeri müdahaleye zemin hazırlamaya çalışıyor.
ABD gerçekten bu yönde mesajlar mı vermeye çalışıyor?
Yoksa bizler mi senaryo yazıyoruz. Bunu zaman gösterecek.
Sağlıkla kalın.
Aydınpost ANDROID'de TIKLA İNDİR! Aydınpost APPSTORE'da TIKLA İNDİR