Siyasi kulislere göre krizi ciddiye almamak, kavgacı üslubu tercih etmek de bunların arasında AKP"nin 2007 genel seçimlerinde yüzde 46.58 olan oy oranı, 29 Mart yerel seçimlerinin, resmi olmayan il genel meclisi sonuçlarına göre yüzde 39"a geriledi. Bugüne kadar girdiği her seçimden oyunu artırarak çıkan Başbakan Recep Tayyip Erdoğan, “Niçin bu noktaya düştük, bunun değerlendirmesini yapacağız” dedi. Siyasi kulislerde AKP"nin oylarında yaşanan erimenin 9 temel nedeni şöyle sıralanıyor:

1- Almanya"daki Deniz Feneri e.V. davası ile belediyeler ve parti yöneticilerinin isimlerinin karıştığı büyük çaplı yolsuzluk iddiaları karşısındaki tutumu, “hortumları kesmeye geldik” diyen AKP"nin “yolsuzluklara bulaşmayan, yetim hakkı yemeyen, dürüst kadrolar” imajının sarsılmasına yol açtı. Özellikle yolsuzluk iddialarının hedefindeki bürokratlarla belediye yetkililerinin görevde kalması, partinin olayların üstünü örttüğü yolundaki düşünceyi pekiştirdi.

2- AKP kadroları, parti hakkında açılan kapatma davası sürecinden bu yana daha hassas davransa da, iktidar partisi uygulama ve politikalarıyla laiklik konusundaki kaygıları gideremedi.

3- Erdoğan, dünyayı sarsan ekonomik krizi, “Türkiye"ye teğet geçecek” diyerek küçümsedi. Zamanında alınmayan önlemler, krizin etkisinin Türkiye"de daha ağır hissedilmesine neden oldu. Hükümetin krizin etkisiyle artan işsizliğe yaklaşımı da eleştirildi. ABD ve AB"de hükümetler vatandaşlarının işsiz kalmaması dev şirketler için kurtarma paketleri açıklarken, Erdoğan tam tersine krizin etkisinde kalan işadamlarını beceriksizlikle suçladı. Erdoğan, “Efendim, bak şu kadar tekstil fabrikası kapanmış. Şu olmuş, bu olmuş. Anlattıkları gibi de bir şey yok ortada. Yani işini bilmeyen başarısız varsa, kapanmış da olabilir” dedi. Krizin etkilerinin hissedilmeye başladığı bir dönemde, binlerce kişiye istihdam sağlayan dev şirketlerle kavga edildi.

4- Kriz nedeniyle iş dünyasından gelen uyarıları ciddiye almayan Erdoğan, krizin etkisinde kalan işadamlarını beceriksizlikle, kredi kartıyla geçinmeye çalışanları da dürüst olmamakla suçladı. Kredi kartının mağduru olamayacağını kaydeden Erdoğan, “Kredi kartı nedeniyle borçlananları ayrı yere koyuyorum ve dürüst bakmıyorum. Fazlasını kullanma hakkın yok, fazlasını kullanırsan bedelini de ödemelisin. Şimdi diyorlar üzerine çizgi çekin, affedin. Mağdur olmayanların hakkı ne olacak?” diye konuştu.

5- Doğu ve Güneydoğu"da DTP"ye karşı, “seçim yatırımı” olarak nitelendirilebilecek açılımlarla “samimi değil” yorumlarına yol açtı. Seçim sürecinde açıklanan ekonomik yatırımlar ve TRT Şeş gibi bazı kültürel ya da teknik açılımlar bu nedenle etkili olamadı. Hakkâri gezisi sırasındaki “Biz ne dedik? Tek millet dedik, tek bayrak dedik, tek vatan dedik, tek devlet" dedik. Buna karşı çıkanın Türkiye"de yeri yok. Buyursun istediği yere gitsin” ifadesiyle başlayan “Ya sev, ya terk et” polemiği bölge insanını olumsuz etkiledi.

6- Çatışmacı ve kavgacı bir üslubu tercih etti. Bu durum, şimdiye kadar oluşturduğu “mağdur” imajının “tek adam” imajına dönüşmesine yol açtı. Medyaya, muhalefete ya da iş dünyasına yönelik sert ifadeler ters tepti.

7- Tunceli"de gerçekleştirilen buzdolabı ve kanepe yardımlarının seçim öncesi başlatılması, AKP"nin samimi olmadığı yorumlarına neden oldu. Ayrıca Erdoğan"ın, belediyelerin gerçekleştirdiği kömür ve yiyecek yardımları konusundaki tartışmalara ilişkin “Sadaka kültürü diye bir şey tutturmuşlar bu ara. Arkadaşlar bizim kültürümüzde sadaka meşrudur. Belediyenin yaptığının tabii bununla bir alakası yok” sözleri tartışma yarattı.

8- “Bize oy vermezseniz hizmet gelmez” yaklaşımı, Şanlıurfa"da olduğu gibi “Ceketi koysam seçtiririm” tavrı ya da halkın işaret ettiği isimlerin aday gösterilmemesi de, seçimlerde kayıpları beraberinde getirdi.

MİLLİYET