Devlet bize karışacağına 15-16 çocuk doğuranları kısırlaştırsın

Asuman Dabak bundan 4 yıl önce ara kanama şikayetiyle jinekoloğuna gidiyor, rahim kanseri çıkıyor. Kendisine 6 ay ömür biçiliyor. Rahmi alındıktan sonra 14 yıllık sevgilisinden ayrılmak istiyor. Sevgilisi cevap olarak ona evlenme teklif ediyor. Asuman Dabak-Ümit Birsel çifti şimdi çocuk istiyor. Bunun için tek yol taşıyıcı anne. Yeni tüp bebek genelgesinde taşıyıcı annenin t"si bile geçmiyor. Bu röportajı yapmak istememin iki nedeni vardı. Birincisi ülkemizde yok sayılan bir uygulamanın, bir çiftin hayatını nasıl değiştirdiğini anlamak... Diğeri de dünyada kadınlar arasında en sık görülen ikinci kanser türü olan rahim ağzı kanserini yaşayan birinin ağzından dinlemek... E dinleyelim o zaman...

* Rahim ağzı kanseri olduğunuzu ne zaman fark ettiniz?

4 yıl önce... Hayatımıza bir bomba düştü. Günlük koşturmacalara kendimizi kaptırmışken, dünya gaileleriyle uğraşırken, aldığımız bir telefonla her şey değişti. Yediğimiz, içtiğimiz, önem verdiğimiz her şeyin içi boşaldı.

* Herhangi bir belirtisi olmuş muydu?

Küçük ara kanamalar ve sancılar oluyordu. Jinekoloğuma gittim ben de...

* Doktorunuz durumu nasıl açıkladı?

Haberi önce onun yüzünde gördüm. “Burada bir hücre bozulması görüyorum Asuman” dediğinde bir şeylerin ters gittiğini anladım. “Parça alalım, patolojiye gönderelim” dedi. Hemen ertesi gün parça alındı.

* Sonra?

Patolojiden test sonuçları iyi gelmedi. “Rahim kanseri” teşhisi kondu.

* Hangi evredeydi?

Son. Rahmin içinde üç yere sıçramış. Sadece rahim ağzı olsa belki rahmi almadan bir temizleme yapmak mümkün olacaktı. Ama bu durumda tek çare rahmin alınmasıydı.

* Ne hissettiniz?

Önce kadınlığımın elimden alındığını hissettim. Zamanla kadınlığın rahimle alakalı olmadığını öğreniyorsunuz. Algınız değişiyor. Rahiminiz varken, kenarda kalmış ve aslında çok önemli olan duygularınızın, becerilerinizin farkına varıyorsunuz. Kadın olmanın çocuk üretmekle ilgili olmadığını anlamam uzun sürdü.

* Peki ilk anlarda?

Müthiş bir hayal kırıklığı tabii. Kendinizi eksik, yarım hissediyorsunuz. Ama bu partnerinizin size yaklaşımıyla da çok alakalı bir şey.

* Sevgilinize “Sana çocuk veremeyeceğim, ayrılalım” dediniz mi?

Ayrılmak istedim tabii. “Bu iş bitsin” dedim. Kafamda çarpıyı koydum. Ama o bana “Ben seninle ev arkadaşı olarak da olsa beraber yaşamak, yanında olmak, seninle yaşlanmak ve ölmek istiyorum. Bir gün hazır olursan beni sevgili olarak tekrar hayatına alırsın” dedi.

* Ne hoş adammış.

Öyle... O ruh halinden çıkmam için çok sabır gösterdi. Hayatımda o olgunlukta bir adam olduğu için gerçekten şanslıyım.

Türkiye"de çok kasap doktor var

* Peki, başka doktorlardan da görüş aldınız mı?

Tabii ki. Elimizde test sonuçları en az altı yedi doktora gittik.

* Hepsi de aynı şeyi mi söyledi?

Evet. Ama Türkiye"de çok kasap doktor var. Çok ruhsuz, çok duygusuz...

* Kötü bir deneyim yaşadınız galiba?

Sorma. Saat ikide bana “Kansersin” dendi. Akşamüstü yediye bir profesörden randevu aldık. Baktı, baktı “Ne olduğunu biliyorsun değil mi bunun?” dedi. “E-evet” dedim. Gevrek gevrek “Ben diyeyim altı ay, siz deyin beş ay” dedi. Eşimle kalakaldık. Bir de adamın özel muayenehanesine gitmişiz.

* Bir ton da para veriyorsunuz.

Üstelik! “Boğaz Köprüsü"nü düşünün. Onun üstünü insanla doldurun. Ben hayatımda o kadar ameliyat yaptım. Sizinkini de yapalım ama işte en fazla altı ay...” diye devam etti. Ümit"in tırnaklarının derime geçtiğini hissettim sinirden.

* İnanamıyorum.

Dur daha bitmedi. “Bunları almışken yumurtalıkları da alalım” dedi. “Niye, orada bir şey yok ki...” diyecek olduk. “E şimdi bunu alacağız, iki ay sonra oraya sıçrayacak. Başımıza bela olmasın” dedi. Nasıl bir âdâpsızlıktır, anlatamam sana... İlk tostladığımız yere bakar mısın?

* Üff çok kötü bir giriş olmuş.

Kapıdan çıkarken hâlâ ameliyat fiyatı şu kadar diyordu. Rezil bir adam yani... Neyse konuştukça olayı yaşıyorum. Şimdiki doktorumdan bahsedeyim.

* Bahsedin.

Günde iki üç doktor dolaşmaya devam ederken canım doktorum Prof. Dr. Tevfik Tugan Beşe"ye rastladım.Ona kendimi teslim edebildim, güvendim. Ve hemen rahim alındı.

* Sonrasında radyoterapi, kemoterapi gördünüz mü?

Allah"tan ona gerek kalmadı. Lenflerim temiz çıktı.

* Ameliyattan önce ne hissettiniz?

Çok kanamalı bir ameliyat olacağı söylendi. Kan aranıyor. Tüm çevrem donör olmak için seferber oldu. Ameliyattan çıkamayabileceğim söylendi. Jinekoloji ve onkolojide yapılan en zor ameliyatmış bu. Altı saate yakın sürdü.

“6 ay ömrün var” dediler, dört sene oldu

* Ölmekten korktunuz mu?

Benim ölümle ilgili derdim yok. Herkes bir gün ölecek. Zamanını yukarıdaki bilir. Ne oldu altı ay dendi, dört sene oldu. Ama acaba bir daha kiraz yiyebilecek miyim, erik yiyebilecek miyim diye düşündüğümü hatırlıyorum. Ne tuhaf değil mi?

* Tuhaf hakikaten...

Altı ay çok kısa bir zaman çünkü... Kimse de bana “Ya o doktor densizlik etmiş, ne altı ayı” demiyor. Demek durum gerçekten ciddiymiş.

* Sonuçta ameliyattan sağ salim çıktınız. Sonrası?

Ayrı hikâye... Hiçbir şeyinizi kendi başınıza yapamıyorsunuz. Yardıma muhtaç hale geliyorsunuz. Çok komplikasyonu olan bir ameliyat. Anormal sancı yapıyor, kanama yapıyor.

Rahmi alırken sinirleri kestikleri için bir süre idrarınızın geldiğini hissetmiyorsunuz. Ayyy ayyy! Kabus! Hastaneden çıktığımda 40 kiloydum.

* Yumurtalıkları kurtardınız ama değil mi?

Yumurtalıklarımı askıya aldılar. Şu anda kaburgalarımın altında. Onların yeni yerlerine alışması biraz zaman alıyor.

* Onu niye yaptılar?

Işın tedavisi filan gerekirse, yumurtalıklar zarar görmesin diye...

Ameliyat sonrası sörf yaptım, bu hastalığın ilacı moral

* Ne kadar zaman sonra toparlanıp, sahneye çıktınız?

İki ay yatak istirahatim vardı. Ben 21 gün sonra Adapazarı"na turneye gittim.

n* Derdiniz neydi?

Hastalığımı hiç kabullenmedim. Kondurmadım kendime. Bir defa internetin tuşuna basıp, rahim ağzı kanserini araştırmadım.

* Peki oyun nasıl geçti?

Tiyatroya özel minibüsle yatarak gittim. Tabii sahnede iki büklümdüm. Ama doktorumun söylediği bir başka şey daha vardı: “Nerede mutluysan orada ol, o işi yap. Bu hastalığın ilacı moral.” Benim için alkıştan daha büyük bir moral olabilir mi?

* Başka çılgınlığınız var mı?

Evet, ameliyattan iki ay sonra sörf yaptım. Doktorum delirdi.

* Bunların tehlikesi ne?

Dikişlerin açılması ve fıtık. Normal olarak hayatı bu kadar zorlamanın anlamı yok. Ama ben bir an önce hayata karışmak istiyordum. Aman iyi ki de yapmışım. Yoksa bu kadar kısa sürede hastalığımı atlatamayabilirdim.

Eşim öğle aralarında gelip yemeğimi yedirdi, sondamı boşalttı

* Eşiniz bu süreçte size nasıl destek oldu?

Bir an bile yanımda ayrılmadı. İşine gücüne gitmedi, duruşmalarını erteledi. Öğle arasında geldi, yemeğimi yedirdi, ilaçlarımı içirdi. Yeri geldiğinde sondamı boşalttı.

* Çok şanslısınız bu konuda...

Gerçekten öyle... Bunları hepsini çok severek ve isteyerek yaptığını biliyorum -ki o zaman evli bile değildik. Hakkını ödeyemem. O benim başımın tacı.

* Ne zaman evlendiniz?

O da dört yıl önce... Ameliyattan altı ay kadar sonra...

* Ben önce zannediyordum. Hatta 14 yıl sonra evlendiğiniz için, çocuk uğruna bu kararı aldığınızı düşünmüştüm.

Öncesinde de, Ümit hep “Evlenelim” diyordu. O avukat olduğu için biraz daha feodal yaklaşıyordu konuya. Ama ben öyle bağlayıcı şeylerin insanları bir arada tuttuğuna inanmıyordum. İnsan yüreğinden seviyorsa seviyordur. Parmağınıza taktığınız bir yüzük veya attığınız bir imza bunu değiştirmez diye düşünüyordum. Ama değiştiriyormuş. Ters köşe oldum, o konuda!

* Nasıl değiştiriyormuş?

Güven duygusu veriyor. Hastalıkta sağlıkta birinin hep yanınızda olduğunu hissediyorsunuz. Ümit"in hastalığım ortaya çıktıktan sonra, benimle bir yaşam kurma isteği beni çok duygulandırdı, çok etkiledi.

Devlet bizimle uğraşacağına 15-16 çocuk doğuranı kısırlaştırsın

* İyileştikten sonra çocuk sahibi olmak için aklınıza gelen yöntem ne oldu?

Taşıyıcı annelik. Ama eşim araştırdı. Yasakmış.

* Ne düşünüyorsunuz bu konuda?

Tıp bu kadar ilerliyor, ama yasalar ilerlemiyor. Okumuş, eğitimli, görgülü, sanatçı kimliği olan, bu vatana hizmet eden, vergisini ödeyen iyi bir vatandaşım ben. Hangi yasa benim bu hakkımı elimden alabilir? Bir de daha faşizan bir şey çıktı şimdi. Neymiş efendim soy karıştırmak suçmuş.

* Evet. Yeni yasanın çok mağduru var.

Yapmayın Allah aşkına! Soyumu kalmış! Hepimizin dedeleri göçmenlikten geliyor. Savaş döneminde bir yığın kadınımız iğfal edilmiş. Bizimkiler taa Viyana kapılarına kadar dayanmış. Türk soyu her yerde... Ama Hitler gibi düşüneceksek, o zaman Türk soyundan olmayanları katledelim yani...

* Yurt dışında yaptırdığın bir işlem aslında o ülkenin hukukunu bağlarmış. Yani suç sayılamazmış.

Ne yapacaklar ki zaten? Ülkeye girişi mi yasaklayacaklar, vatandaşlıktan mı çıkaracaklar... Aman çıkarırsa çıkarsın. Ne olur? Türk vatandaşı olmayıversin benim çocuğum. Ben Türk vatandaşıyım da ne oluyor? Beni adam yerine koyan mı var?

* Böyle düşününce kızıyorsunuz değil mi?

Ay hem de nasıl. Sokaklar selpakçı, dilenci, tinerci çocuklardan geçilmiyor. O zaman 10 çocuk doğurup da çocuklarını sokağa atanlar doğuramasın. Doğum kontrolü diye bir şey var kardeşim. Bize karışacağınıza bunu öğretsenize köylerde... 15-16 çocuk yapan kadını devlet kısırlaştırsın. Onlar anne baba olabiliyor, biz olamıyoruz. Niye? Yumurtalarım sağlam. Eşimin spermleri sağlıklı... Yapamazsınmış. Sana ne?

Taşıyıcı anne, çocuğumun hayatında "cici anne" olarak hep kalabilir

* Yurt dışında yaptırmayı düşünmediniz mi?

Araştırdık. İstesek gider yaparız, kimsenin ruhu duymaz. Ama bunun benim ülkemde yasak olmasını kabullenemiyorum. Kızsak da yaşadığımız ülkenin kanunlarına saygılı olarak yetişmeyi öğrenmişiz. Babam devlet memuru. Devlete inanarak büyüdük. Eşim avukat, yasaların aksine davranmak istemez. Biz bu ülkenin insanıyız. Burada bir şeylerin değişmesini istiyoruz. Benim gibi anne olma hakkı elinden alınmış tüm kadınlar adına mücadele etmek istiyorum.

* Peki çocuğu taşıyan kişi sonradan “benim çocuğum” diye tutturursa...

Tutturabilir. Çünkü bizim ülkenin yasalarına göre çocuğun annesi, çocuğu dünyaya getiren kişidir. İsterse çocuğu gerçek anne babaya evlatlık verebilir. Önce bunun değişmesi lazım. Sonra taşıyıcı annelere ulaşabileceğimiz ciddi bir sistem kurmak gerek. Bunlar olursa, iş suistimal edilemez.

* Dünyada işleyen sistemin gelmesi lazım yani...

Tabii taşıyıcı annelere ulaşabileceğiniz ciddi merkezler var. Paraya ihtiyaç duyan kadınlar yapıyor bu işi. Sonra mesele soy karıştırmaksa ben onu da yapmıyorum. Benim yumurtam, kocamın spermi.

* Bu yolla çocuk sahibi olabilseniz, çocuğunuza gerçeği söyler misiniz?

Elbette. Akıllı, mantıklı insanlarız biz. O kadın, dokuz ay çocuğumu karnında taşıyacak. Başımın üstünde yeri var. Ona da elimizden geldiğince bakarız. Çocuğumun cici annesi olarak hep hayatında kalabilir. İş yeter ki yasallaşsın. Hadi ben yurt dışında yaptırdım. Parası olmayan ne yapacak?

İstersem yurt dışına gider yaparım kimsenin ruhu duymaz

* Metin Arolat"ın bulduğu taşıyıcı annenin kokainman olduğunu duymuş muydunuz?

Aaaa! Yazııık! Nereye başvurdu acaba? Ama gavurda çok iyi merkezler var. Taşıyıcı anne adayının tüm şeceresini döküyorlar.

* Yeni yasada taşıyıcı annenin t"si bile yok biliyor musunuz?

Evet. Biz soyumuzu devam ettirmek istiyoruz ama... O da yasak.

* Evlat edinmeyi düşündünüz mü?

Açıkçası düşündüm. Ama o da bir mesele... Zor bir prosedür olduğunu biliyorum.

* Ümit Bey avukatmış. Genelgeye itiraz etmeyi düşünüyor mu?

Düşünüyoruz. Bu yasanın değiştirilmesi için birilerinin liderlik yapması gerekiyor.

Vatan