Cezaevlerinde tutuklu ve hükümlü gazetecilerin yazılarının yer aldığı Türkiye Gazeteciler Sendikası öncülüğünde hazırlanan “Tutuklu Gazete’nin ilk sayısı Gazeteciler Bayramı’nda çıktı.

Tutuklu gazetecilerin yazdığı “Tutuklu Gazete” 44 bin 950 adet 12 sayfa olarak siyah-beyaz basıldı. Sansürün kaldırılışının yıldönümünde, 24 Temmuz Basın Bayramı’nda dağıtıldı.

Cezaevlerinde bulunan tutuklu ve hükümlü gazetecileri için Türkiye Gazeteciler Sendikası öncülüğünde hazırlanan “Tutuklu Gazete”nin ilk sayısı çıktı. Tutuklu ve hükümlü 39 gazetecinin yazılarının bulunduğu gazetede şair Hicri İzgören de “konuk yazar” olarak yer aldı. İstanbul, Ankara ve Çanakkale’deki matbaalarda siyah-beyaz olarak 44 bin 950 adet basılan, 12 sayfalık Tutuklu Gazete; Cumhuriyet, Birgün, Evrensel ve Çanakkale Olay gazeteleri tarafından ücretsiz ek olarak dağıtıldı.

Gazetede yer alan yazılardan bazı alıntılar:

- Nedim Şener: “Benim ‘gerçek’ ile ilişkim tutkuludur. Öğrendiğim bir gerçeği herkesle paylaşmazsam yaşayamam. Eğer ben Hrant Dink cinayetinde gerçeği söyleyemeyecek, yazamayacaksam yaşamanın ne anlamı var? Çünkü yaşamak için oksijene ihtiyaç var. Ruhumuzun oksijeni de adalet duygusudur. Benim için, senin için, bizim için hepimiz için, Hrant Dink için adalete ihtiyacımız var!”

- Bedri Adanır: “‘Uçurtmayı vurmasınlar’ diyen çocuklarımız var hala... O halde haydi hep beraber haykıralım:’Uçurtmayı vurmasınlar!” Haykıralım:’Agir’in saçları ağarmasın!” Haykıralım: ‘Düşünenler, kitap okuyanlar hapsedilmesin!’, Haykıralım: ‘İnce Memed’in mağarasını vahşiler basmış’ diyelim. Haykıralım!”

-Ahmet Şık: “24 Temmuz Türkiye’de basında sansürün kaldırılışının yıldönümü. Ne kadar heybetli, insana ne gurur veren bir gün değil mi? 70’ten fazla gazeteci hala cezaevindeyken, geri kalanları sırasını beklerken, herkesler hangi konuda ne kadar yazıp söyleyebileceğinin sırrını biliyorken...”

- Hamdiye Çiftçi: “Bu sene basında sansürün kaldırılışının 103. yıldönümünü kutluyoruz. 103 yılda geçen zaman dilimi içinde Türkiye’de basın alanındaki gelişmelere, özgürlüklere baktığımızda hiç de olumlu bir tablo çizilmediğini göreceğiz. Şu an bu satırları yazarken bile düşüncelerimi sansürlemek zorunda kalıyorum.”

- Soner Yalçın: “Biz Türkiye’nin zorlu bir sürecinde gazetecilik yaptık ve bedel ödedik, ödüyoruz. Bunun tek bir nedeni var: habercilikte ısrar etmektir, hakikate aşkla bağlı kalmaktır.(...) Şimdi Silivri Cezaevi’nde terör örgütüne üye olma iddiasıyla tutukluyum. Bu satırları yazdığım sırada iddianame hala ortada yok.”

- Füsun Erdoğan: “Anti-demokratik yasa ve baskıcı-faşizan uygulamaların hüküm sürdüğü ülkemizde, haksız yere yıllarca hapiste kalmanın, hakkınızda onlarca,hatta yüzlerce yıla varan hapis cezalarının istenmesinin, ağırlaştırılmış müebbet hapisle yargılanmanızın da bir önemi yoktur.”

-Tuncay Özkan: “Birey olarak devlete karşı hangi suçu ne zaman işledim? Yoksa burada bulunmam bana karşı devletin suç işleme durumudur. Ben hak ve ödevlerimi yerine getirip, kurallarına göre yaşarken devlet iradesini bana karşı suç işlemekte nasıl kullanır? Bana suçumu söyleyin!”

- Musa Kurt: “Sosyalist basına yönelik saldırıların bir sonucu olarak gözaltına alındım ve tutuklandım. Düşüncelerimizi ifade etmemizi tutuklayarak engellemeye çalıştılar. Ancak bu onlara yetmedi. Tutsaklığımız sırasında da tecrit uygulamaları ile bizi sindirmeye düşüncelerimizi engellemeye çalışıyorlar.”

-Ali Buluş: “4 yılı aşkın bir süredir cezaevindeyim. Yapılan haberler, çekilen fotoğraf ve video görüntüleri suç sayıldı.”