Almanya’da mevcut anayasal düzeni tanımama, darbe gerçekleştirmek suretiyle yıkma ve imparatorluğu yeniden tesis etme amacıyla hareket eden Reichsbürger (İmparatorluk Vatandaşı) hareketinin varlığı 1980’li yıllardan beri biliniyor. 2000’li yıllarda itibaren ise bu hareket pek çok küçük örgütlenmeye ve "krallığa" bölündü ve daha sıklıkla gündeme gelmeye başladı. Örneğin 2012’de hareket mensubu Peter Fitzek isimli kişinin Wittenberg’de isteyenin ücret karşılığı vatandaş olup "Kral 1. Peter" (Fitzek) imzalı nüfus cüzdanı aldığı bir krallık da kurduğu biliniyor.

Bu marjinal girişimler dışında Reichsbürger ve aşırı sağcı örgütlerin, ordu ve polis teşkilatı başta olmak üzere diğer devlet kurumlarına da sızdığı ve anayasal düzeni yıkma amacıyla örgütlendikleri uzun süredir medyada geniş yer buluyor. 2010 yılından bu yana Alman ordusuna ait onlarca tabanca, on binlerce mühimmat ve patlayıcı kaybolmuş ve bulunamamıştı. Örneğin 2017’de Alman ordusu Bundeswehr içinde Üsteğmen Franko A’nın darbe yapmak ve siyasilere suikast düzenlemek üzere örgütlendiği gün yüzüne çıkmıştı. Bu olayların ardından 2018’de Reichsbürger üyelerinin silah ruhsatı almaları yasaklandı; 2021 sonuna kadarsa 1050 Reichsbürger üyesinin silah ruhsatı iptal edildi. Ancak 500 Reichsbürger üyesinin hala silah sahibi olduğu biliniyor.

Darbe planlama iddiasıyla tutuklanan üyelerin baskın sabahı Telegram üzerinden büyük bir değişim ve darbe gerçekleşeceği yönündeki mesajları da darbe planını ifşa eden veriler olarak basında yer aldı.

Baskında yakalanan üyeler Reichsbürger adlı harekete aitler. Reichsbürger ideolojisi pek çok kesim ve grubu içinde barındıran bir yapılanma. Bu yapılanmayı aşı karşıtı "Querdenker" hareketinin de desteklediği biliniyor. Alman iç istihbarat örgütü Verfassungschutz raporlarına göre Reichsbürgerlerin sayısı 21 bin. Bunların içinde aşırı sağcıların sayısı ise bin civarında. Hareket homojen değil ve aşı karşıtlarından AfD üyelerine ve aşırı sağcılara kadar uzanan bir yelpazeye sahip.

Çarşamba sabahı düzenlenen Schatten (Gölge) operasyonuyla silahlı bir darbe girişimi planlamak suçlamasıyla tutuklanan örgüt üyeleri arasında Alman soylu sınıfından hanedana bağlı bir Prens, aktif görev yapan eski AfD milletvekillerinden bir hakim, aktif görev yapan bir asker ve Alman ordusunun eski üyeleri yer alıyor. Tutuklanan kişilerin Rus vatandaşı olan bir üye hariç tamamı Alman vatandaşı. Reichsbürger harekatı üyesi olan bu kişiler anayasal düzeni yıkmayı, Alman Meclisine silahlı baskın düzenlemeyi ve iktidarı ele geçirmeyi planlamak suçlamasıyla tutuklandı. Resmi makamların iddialarına göre örgüt üyeleri olası silahlı bir darbe ve Meclise baskın girişiminde ölümlerin olacağını da planlamış ve göze almışlar. Nitekim tutuklanan kişilerin olası darbe girişimi sonrası bir konsey kurarak bakanlıkları aralarında paylaştıkları bilgisi de kamuoyuyla paylaşıldı.

Operasyonda tutuklanan kişilerin de üyesi olduğu Reichsbürger ideolojisi Federal Almanya Cumhuriyeti devletini tanımıyor, tüm resmi kurum ve yapılanmaları reddediyor. Bu harekete göre 2. Dünya Savaşı sonrası Almanya hala işgal altında ve mevcut siyasilerin ve devlet görevlilerinin vatana ihanetten ikinci bir Nünberg mahkemesinde yargılanması gerekiyor. Almanya'nın şu an derin bir devlet tarafından yönetildiğine inanan örgüt ayrıca Holocaust’u da inkar ediyor. Örgüt taraftarları, 1871 Alman İmparatorluğu’nun 1871 yılı itibariyle geçerli sınırlarını baz alıyorlar. Hiçbir resmi evrakı tanımayan örgüt üyeleri, kendi kimliklerini, ehliyet ve tapu belgelerini kendileri oluşturuyor. Polis ve yargı güçlerini de tanımadıkları için sıklıkla suç işlemeye meyilliler.

Kendi aralarında başta telegram olmak üzere dijital mecralar üzerinden iletişim kuran ve İmparatorluk bayrağı olarak siyah beyaz kırmızı renkleri sembol olarak kullanan örgüt üyeleri daha ziyade Almanya’nın kırsalında örgütlenmiş durumda. Alman makamlarına göre Alman yargı sistemi, ordusu, polis teşkilatı ve AfD üzerinden parlemento içine sızabilmesi örgütü daha da tehlikeli hale getiriyor.

54 kişinin suçlandığı, 25 kişinin tutuklandığı terör karşıtı Schatten operasyonu, Almanya tarihinde RAF terör örgütünden sonra gerçekleştirilen en büyük anti terör operasyonu olarak nitelendiriliyor. 3 bin memur ile aynı anda 150 ev, daire, depo ve bir kışlaya baskın düzenleniyor. Böylesi kapsamlı bir operasyon için uzun bir hazırlık yapıldığı anlaşılıyor. Nitekim Federal Başsavcılık 2021 Kasım ayından beri örgütün takip edildiğini ve nihayetinde baskının düzenlendiğini ifade etti.

Operasyona yönelik çeşitli mecralarda dile getirilen en büyük eleştiri operasyonun medya eşliğinde yapılması ve detaylarının çeşitli medya organlarıyla günler öncesinden paylaşılmış olması. Nitekim Sol Parti Milletvekili Martina Renner, operasyonun düzenleneceğinin iki haftadır bazı medya organlarınca bilindiğini ve bu durumun böylesi ciddi ve büyük çaplı bir güvenlik operasyonu için güvenlik riski oluşturacağını iddia etti. Renner, kendisinin de geçen hafta ortasından itibaren operasyonun yapılacağını bildiğini ifade ederek, bu bilgi paylaşımlarını, Reichsbürger üyelerinin de önceden uyarılarak önlem almalarına neden olabileceği yönünde eleştirdi.

Başta Cumhurbaşkanı Steinmeier olmak üzere tüm siyasiler darbe planını Alman demokrasisine ve anayasal düzenine karşı girişilmiş ciddi bir tehdit olarak nitelendirirken karşıt sesler de olduğu gözlemleniyor. Eski Almanya İçişleri Bakanı Otto Schily darbe planı iddialarının abartıldığını ve bu grubun devlet için gerçek bir darbe tehdidi ve tehlikesi oluşturmadığını iddia etti. Benzer şekilde Almanya’daki aktif aşırı sağ mecraları da bunun aşırı sağ hareketlerin ve aşı karşıtlarının ifade özgürlüğünü kısıtlamaya ve baskıyı artırmaya yönelik hükümet kontrolünde tiyatrovari bir sözde operasyon ve medyanın eşlik ettiği bir PR çalışması olduğunu iddia ediyor. Hükümetin AfD üzerindeki baskıyı artırmak için kullanacağı iddiaları da aynı mecralarda dile getiriliyor. Alman kamuoyunda operasyonun gerçekleştirilme biçimi ve medya-polis işbirliği ve bunun yarattığı olası risklere yönelik eleştirilerin tartışılmaya başlandığı görülüyor.

AA/Zeliha Eliaçık