Osmanlı İmparatorluğu’nun 17. Yüzyılın sonlarında başlayan gerileme dönemi 19. Yüzyıla gelindiğinde büyük bir çöküşe evrilmiştir. Bu dönüşüm imparatorluğun bağımsızlığını tehlikeye sokmuş, ülke “Hasta adam” olarak adlandırılmaya başlanmıştır. Coğrafi Keşifler ile başlayan gerileme dönemi Sanayi Devrimi ile devam etmiştir.Osmanlı mali açıdan zora düşünce toprak sisteminin temeli olan “Tımar Sistemi” iflas etmiştir. Ama en büyük yıkıcı etki Kapitülasyonlar olmuştur.

1854 yılında Kırım Savaşı ile dışarıdan alınmaya başlayan borçlar kısa sürede imparatorluğu Düyun-u Umumiye koşullarına getirmiştir. Bu sarsıntı ekonomiden devlet kurumlarına kadar her alanda bir gerilemeye neden olmuştur.İmparatorluğu yöneten Padişahların giderek yetersiz yönetim göstermeleri yıkımın daha da hızlanmasına neden olmuştur.Yıllarca süren ve çoğunlukla da yenilgiyle sonuçlanan bu savaşlar Osmanlı Devleti açısından maddi ve manevi büyük kayıplara neden olmuştur.

Osmanlı Devleti’nin içinde bulunduğu ekonomik sıkıntılar ve halka karşı yönetimde yaşanan adaletsizlikler, Osmanlı topraklarındaki toplumsal istikrarı bozmuş ve gerilemeyle birlikte Osmanlı Devleti, birçok toplumsal içerikli ayaklanmayla baş etmek zorunda kalmıştır.Ayrıca ekonomik düzenin bozulması, köy ve kasabalarda devlet otoritesinin zayıflamasına yol açarak eşkıyalık gibi birtakım asayişsizlik olaylarının çoğalmasına yol açmıştır.Osmanlı topraklarında yükselen milliyetçilik, Avrupa’da başlayan “Aydınlanma Devrimi” ve Kültürel Emperyalizm süreci hızlandıran diğer etkenlerdir.

Özellikle belirtmeliyiz ki uzun yıllar süren savaşlarda alınan yenilgiler Osmanlı Topraklarının hızla kaybedilmesine neden olmuş, özellikle Birinci Dünya Savaşı’nda alınan yenilgi ülkeyi parçalanma noktasına getirmiştir. Üstelik ülke parçalanma noktasına gelmiş olmasına rağmen ülkeyi yönetenler acizlik göstererek İngilizlere teslim olmuşlardır. Böylece altı yüz yıldan fazla süren Osmanlı dönemi Mondros Mütarekesi ile fiilen sona ermiştir.

Koca imparatorluk sona ermek üzereyken başta Mustafa Kemal Paşaolmak üzere bir avuç insan bağımsızlığa inanarak İstanbul’dan Anadolu’ya geçip çoban ateşini yakmışlardır. Mustafa Kemal Paşa’nın19 Mayıs 1919’da Anadolu’da yakmaya başladığıçoban ateşleri dalga dalga yayılıp 23 Nisan 1290’de Millet Meclisi’nin açılmasıyla özgürlük ateşine dönüşmüştür. O zamanın zor şartlarında, dört bir taraftan ülkemizi işgal edenlerin yanında İstanbul’da bulunan Osmanlı Yönetimi bile bu ateşin yanmaması için elinden geleni yapmış, hatta yönetimde olanlar ülkemizi parçalamak isteyenİngiliz Muhipleri Cemiyeti’ne bile üye olmuşlardır.   

27 Aralık 1919 tarihinde Ankara’ya gelen Mustafa Kemal Paşave yanındakiler dört aylık bir çalışma sonucu 23 Nisan 1920 tarihinde Millet Meclisi’ni açmışlardır. O zamanın şartlarında yokluk içinde açılan meclisin öğleden sonra 13.45’te başlayan ilk toplantısında Meclis Yönetimi ve Komisyonlar oluşturulmuştur. 45 dakika süren ilk meclisin ilk yasama yılının ilk gün toplantısı saat 14.30’da sona ermiştir.

Reisi Sin Sinob Mebusu Şerif Beyin Meclisi açma nutku:

“Huzzarı kiram! İstanbul'un muvakkat kaydiylekuvayi ecnebiye tarafından işgal olunduğu ve bütün esasatiyle makamı hilâfet ve merkezi Hükümetin istiklâli iptal edildiği malûmunuzdur. Bu vaziyete serfüru etmek, milletimizin teklif olunan ecnebi esaretini kabul etmesi demekti. Ancak istiklâli tam ile yaşamak azmi katisinden olan minelezel hür ve serazad milletimiz esaret vaziyetini kemali şiddet ve katiyetle reddetmiş ve derhal vekillerini toplamaya bağlıyarak Meclisi Âlinizi vücuda getirmiştir. Bu Meclisi Âlinin Reisi Sinni sıfatiyle ve tevfikiilâhi ile milletimizin dahilî ve harici istiklâli tam dâhilinde mukadderatını bizzat deruhte ve idare etmeye başladığını bütün cihana ilân ederek Büyük Millet Meclisini küşadeyliyorum. Mebuuakdesimiz olan bütün müslümanların halifesi ve Osmanlıların Padişahı Sultan Mehmed Ham Sâdis Hazretlerinin kuyuducenebiyeden tahlisine ve ebedî payitahtı saltanatı seniye olan İstanbul'umuz ile işgal altında ve envai mezalim ve fecayi içinde maddeten ve manen bilâinsaf imha edilmekte bulunan bilcümle vilâyatımazlumemizinistihlâsına muvaffakiyet ihsan buyurmasını Cenabı Allahtan nıyaz eylerim.”

Reisi Sin Şerif Beyin konuşmasından sonra kürsüye gelen Ankara Mebusu Mustafa Kemal Paşa’nın Meclisin hangi azalardan teşekkül edeceğine dair beyanatı:

“Meclisi Âliniz malûmu âlileri salâhiyeti fevkalâdeyi haiz olarak yeniden intihabedilenMebusanı Kiram ile duçarı taarruz olan makamı, saltanattan tahlisi nefis ile buraya gelen Mebusanı Kiramdan mürekkeptir. Tahlisi nefsedipgelebicek olan mebusan ile birlikte bir Meclisi Ali vücuda getirilmesi ancak yeni intihabedilen tarzı intihabdamevzuubahsolmuştur. Bu anda Meclisimiz münakittir. Evvelce intihabedilenmebusanın dahi aynı derecei salâhiyette ifayı vazife etmesinin mebusanın tarzı intihabından daha ziyade şümullü olduğu için bunun muvafık olacağı kanaatindeyim. Bu hususu teyidetmek isterim.”

Dahasonra meclisi oluşturan üyelerin Mazbataları Tetkik Encümeni Kurulmasına geçilmiş:

Ankara Mebusu Mustafa Kemal Paşa:

“Mebusların mazbatalarını tetkik etmek üzere encümen teşkili tensibolunursa o meseleye geçilsin.”

Reisi Sin Sinob Mebusu Şerif Bey:

“Yalnız mazbatalar mı tetkik edilecek?”

Ankara Mebusu Mustafa Kemal Paşa:

“Efendim, diğer bir şeyi hatırlatmak istiyorum. Encü­men teşkilini arz etmiştim. Bu hususta gençlerden iki kâtip zatıâlinize muavenet eylerse... (Muvafıktır, muvafıktır sadaları) Zaten bu iş ile iştigal etmiş olan Muhiddin Baha Bey birisi olabilir zannederim.” (Diğeri de Cevdet Bey olsun, sesleri)

Reisi Sin Sinob Mebusu Şerif Bey:

“Burayı teşrif etsinler.” (Bursa Mebusu Muhiddin Baha Bey ile Kü­tahya Mebusu Cevdet Bey kitabet mevkiine geldiler.)

Bursa Mebusu Kâtip Muhiddin Baha:

“Mazbataların tetkiki için iki encümen tefrik olunacak: On beşer kişilik.” (Kur'a keşidesine başlanıldı.)

Bir Mebus:

“Ne yapıyorlar, anlıyalım?”

Diğer Bir Mebus:

“Kur'a çekiyorlar, birer tane alıyorlar, fakat Reis Beyefendi Hazretleri iki kâtip birden zatıâlinize muavenet eylerse...” (Muvafıktır, sadaları.)

Kırşehir Mebusu Müfid Efendi:

“Henüz burada ispatı vücudetmiyenlerin ismine isabet edenler geçilecek mi?”

Bursa Mebusu Muhiddin Baha:

“Mevcudolmıyanlar yazılmasın, zabta geçmesin.”

Çorum Mebusu Ferid Bey:

“Mevcudolmıyanlar da zapta geçsin.”

Bursa Mebusu Muhiddin Baha:

(Kur'a ke­şide ederek)

Ankara mektupçusu Esad Bey. (Nâmevcut, sesleri.)

Diyarbekir evkaf başkâtibi Mustafa Bey. (Nâmevcut, sesleri.)

Hüsrev Sami Bey (Eskişehir). (Mevcut, sesleri)

Darende Kaymakamı Süleyman Sırrı Bey (Yozgad). (Mevcut, sesleri)

Bidayet Âzasından Abdülgani Efendi (Muş). (Nâmevcut, sesleri)

Hacı Hasan AğazadeRüşdü Efendi (Çardaklı). (Nâmevcut, sesleri)”

Reisi Sin Sinob Mebusu Şerif Bey:

“Mevcudolmıyanları yazmayın. Kur'a neticesinde tetkiki mezabit encü­menlerine ayrılan zevatı mevcude:

Birinci encümen:

Hüsrev Sami Bey (Eskişehir), Süleyman Sırrı Bey (Yozgad), Necib Efendi (Denizli), Abdülhalim Çelebi Efendi Hazretleri (Konya), Şerif Bey (Sinob), Refik Bey (Konya), Şeyh Seyfi Efendi (Kütahya), Halil Bey (Ertuğrul), Ferid Bey (Çorum), Nebil Efendi (KarahisarıSahib), Miralay îsmet Bey (Edirne), Hacı Mustafa Bey (Gümüşane), Mehmed Şükrü Bey (KarahisarıSahib), Haşim Bey (Çorum), Mehmed B. (Eskişehir).

İkinci encümen:

Mustafa Kemal Paşa Hazretleri (Ankara), Şemsettin Efendi (Ankara), Haydar Bey (Kütahya), Sabit Bey (Kayseri), Şevket Bey (Sinob), Hafız İbrahim Bey (İsparta), Cevdet Bey (Kütahya), Sırrı Bey (İzmit), Eyüb Sabri Bey (Eskişehir), Halil İbrahim Efendi (Eskişehir), Hakkı Behiç Bey (Kır­şehir), Müfid Efendi (Kırşehir), Yusuf Bey (Denizli), Hamdi Efendi (Diyarbekir), Tevfik Efendi (Kângırı).

Yarın saat onda tecemmü edilmek üzere müzakereyi tatil ediyorum.”

İşte bu Millet Meclisi milletin makûs talihini yenip yok olmak üzere olan ülkeyi bağımsızlığınakavuşturmuş, hepimizin bugün özgür olarak yaşamasını sağlamıştır.

“Hakimiyet Kayıtsız Şartsız Milletindir.” (Mustafa Kemal Atatürk)