Bu insanların yüzde 10"unun yaşamlarının bir bölümünde hastalığa yakalanacağının tahmin edildiğini ifade eden Karaer, “Türkiye"de ise yaklaşık 22 bin kayıtlı verem hastası bulunuyor” dedi.
Dünyada her yıl 9 milyon kişinin verem hastalığına yakalandığı yönünde tahminlerin yapıldığına işaret eden Baki Karaer, çoğunluğu Asya, Afrika ve Latin ülkeleri olmak üzere veremden her yıl yaklaşık 1,6 milyon insan öldüğünün söyledi. Türkiye"de ise 2007 verilerine göre kayıtlı 21 bin 663 verem hastası bulunduğunu ve bu hastaların yüzde 73"ünde akciğer tüberkülozunun tespit edildiğini belirten Karaer, “Verem dünyada bir tek etkene bağlı tedavisinin olmasına rağmen en çok ölüme yol açan hastalıktır. Türkiye"deki hastaların yüzde 65,1"i erkek, yüzde 34,9"u kadındır. Ülkemizde görülen verem türleri akciğer, lenf bezleri, plevra, kemik, böbrek ve beyin tüberkülozudur. Veremin etkeni Mycobacterium tuberculosis basilidir. Verem basilinin kaynağı hasta insandır. Basil hava yolu ile bulaşır. Tüberküloz, bildirimi zorunlu bir hastalıktır. Bir hafta içinde İl Sağlık Müdürlüğüne bildirilir.
Tanı konulan verem hastaları gizlilik kuralları içinde dispanserde kaydedilir” diye konuştu.
Veremin teşhis ve tedavisinin ücretsiz olduğunu hatırlatan Baki Karaer, hastalığın tedavisinin standart olduğunu ve tedavinin hastanede yada dispanserde aynı şekilde düzenlendiğini kaydetti. Tedavide kullanılan ilaçların dispanserlerden ücretsiz olarak verildiğini beyan eden Karaer, şöyle konuştu: “Tedavide verilen ilaçların düzenli içilmesi çok büyük önem taşır. Çünkü hastaların bir kısmı tedaviyi terk etmekte ve toplumda basil saçmayı sürdürmektedirler. Hastanın ilaçlarını içtiğinden emin olmak için her doz ilacı bir sağlık personelinin gözetiminde içirtmek en uygun yoldur. Buna doğrudan gözetimli tedavi (DGT) denilir. Tedavinin verem savaşı dispanseri (VSD) yada hastanede başlanması gerekir. Aylık takiplerinin de VSD"de yapılması uygundur. Tedaviyi sonlandırana kadar özenle sürdürmek gerekir”