12 Eylül Darbesinin 40. Yılı

12 Eylül 1980 Darbesinin bugün 40. yılı... Çok tartışıldı, çok konuşuldu. Bugün de konuşulacak. Etkisi bugüne kadar sürdü. Türkiye öncesi ve sonrası çok ağır bedeller ödedi. Darbeden önce son iki yıl içinde 5 bin 242 insanını kaybetti. 14 bin insanını da yaralı ya da sakat bıraktı. Sonrasında da idamlar ve işkenceler yüzünden bin 50 insan ise hayatını kaybetti. Bütün bunlar, Türkiye’nin köklü dönüştürülmesi ve Batı’nın liberal sistemine bağlamak amacıyla yapıldı. Siyasi bağımsızlığı ve ekonomisi büyük yara aldı.

Darbe sonrası siyasi yaşamımız da tepeden dizayn edildi. Dünya Bankası’nın adamı Turgut Özal Başbakan yapıldı. ABD’nin en sadık adamı oldu. İşte bütün bu süreç 15 Temmuz Darbe Girişimi’yle yerle bir edildi. Kaybettiklerimizin geriye getirilme süreci başladı. Türkiye zincirlerini kopardı ve ABD’nin içimizde kurmaya çalıştığı “kontrol etme mekanizması” olan PKK ve FETÖ ihanet şebekeleri yerle bir ediliyor. 40 yıldır örülen ağ, bir gecede yerle bir edildi. Türkiye atağa geçerek kendine dayatılan programları çöpe atmaya başladı. Önü açıldı. 

‘BİZİM OĞLANLAR’ BAŞARMIŞTI

CIA'nın Türkiye istasyon şefi Paul Henze darbe sonrası ABD Başkanı Carter’a ilettiği bilgi notunda "Bizim oğlanlar başardı" dedi. (Ertesi günü ABD ve Avrupa ülkeleri sıraya girerek yeni yönetimi tanıdılar ve destek verdiler…) “Oğlanlar”ın Gladyo olduğu zamanla daha iyi anlaşıldı. Aynı Gladyo 15 Temmuz 2016 darbe girişiminde “mekanizma”yı harekete geçirdi. Ancak bu sefer karşısında Türk ordusu ve milleti vardı. Kaya gibi durdu ve mekanizmayı yerle bir etti. Bu ifadeyi de ABD Dışişleri Bakanı John Kerry, Moskova’da iken Rusya Dışişleri Bakanı Lavrov’a imalı şekilde kullanmıştı. Bilmiyordu ki saatler 16 Temmuz’u göstermeden o güvendikleri “mekanizma” dağılmaya başladı. Bu sefer işler değişmişti. Dünya eski dünya değildi. Türkiye zincirlerinde kurtuluyor ve Asya’nın en önünde Batı’ya karşı bağımsız hareket etmeye başlıyordu. İşte 12 Eylül Darbesinin öncü de bu manada 15 Temmuz gecesi alınmış oldu. Ergenekon ve Balyoz davalarıyla Türk ordusuna tuzak kuranlar onların boşalttığı zindanlara girdiler. Şimdi ABD’nin kurtaracak hali bile yok.

12 EYLÜL İDEOLOJİSİ

27 Mayıs İhtilalinin yarattığı özgürlükçü ortamla serpilen ve gelişen Kemalist-Sosyalist gençlik hareketi, 12 Mart muhtıracılarının “Sosyal gelişme, ekonomik gelişmeyi aştı” sözüyle tırpanlanmaya çalışıldı. Gladyocular tarafından ‘Balyoz’ hareketleriyle öncüler, bireysel teröre itildi ve kırıldı. Bununla da yatinmeyen 12 Martçılar, dar kapsamlı da olsa anayasa değişikliği ve yasalardaki kısıtlamalarla gelişmenin önüne geçmeye çalıştı. Ancak önleyemediler ve toplumsal uyanış giderek arttı. Öyle ki, Bülent Ecevit’in CHP’si 1977 seçimlerinde yüzde 41 oy aldı. Bu oya rağmen Ecevit, hükümet kuramaz oldu. 1977 sonrası Türkiye, tertiplerle 12 Eylül 1980 darbesine sürüklendi.Bunda mihenk taşı da 34 kişinin hayatını kaybettiği 1 Mayıs 1977 katliamıydı… 12 Eylül’ün amacı Türkiye’yi, ABD ve Avrupa’nın isteği doğrultusunda yapı değişikliğine götürmekti. Ekonomisi bugüne göre ‘aşırı devletçi’ olan Türkiye’nin, iç piyasasını 24 Ocak kararlarıyla küresel piyasalara açacaklar ve Kemalist ideoloji yerine de -ABD’nin uzun süredir Sovyetlere karşı uygulamaya çalıştığı ‘Yeşil Kuşak Projesi’ çerçevesinde- ‘Ilımlı İslâm’ı koyacaklardı. Bu paket pragramı uygulamak için de ‘sopa’ lazımdı. O ‘sopa’ da Kenan Evrenler üzerinden, darbe ortamında toplumun kafasına uygulamalarla bir bir indi!

12 EYLÜL’ÜN AĞIR FATURASI

12 Eylül dönemini anlamak için şu rakamları mutlaka göz önünde tutmak gerekiyor: Darbe sonrası 650 bin kişi gözaltına alındı, 1 milyon 683 bin kişi fişlendi, açılan 210 bin davada 230 bin kişi yargılandı, 7 bin kişi için idam cezası istendi, 517 kişiye idam cezası verildi, 50 kişi infaz edildi, idamı istenen 259 kişinin idam kararı TBMM’ye gönderildi, 71 bin kişi TCK’nın 141, 142 ve 163. maddelerinden yargılandı. 98 bin 404 kişi ‘örgüt üyesi olmak’ suçundan yargılandı, 388 bin kişiye pasaport verilmedi, 171 kişinin işkenceden öldüğü belgelendi, 300 kişi kuşkulu şekilde öldü, cezaevlerinde 299 kişi yaşamını yitirdi, 14 kişi açlık grevinde öldü, 16 kişi ‘kaçarken’ vuruldu, 95 kişi ‘çatışmada’ öldürüldü, 73 kişiye ‘doğal ölüm’ raporu verildi, 43 kişinin ‘intihar ettiği’ açıklandı, 14 bin kişi vatandaşlıktan çıkarıldı, 30 bin kişi yurt dışına çıkmak zorunda kaldı, 23 bin 677 derneğin faaliyeti durduruldu, 3 bin 854 öğretmen, üniversitede görevli 120 öğretim üyesi ve 47 hâkimin işine son verildi, 400 gazeteci için 4 bin yıl hapis cezası istendi, 31 gazeteci cezaevine girdi, 300 gazeteci saldırıya uğradı, 3 gazeteci silahla öldürüldü, 937 film sakıncalı bulunduğu için yasaklandı…

GENÇLİK VE AYDIN KIYIMI

Türkiye darbeye giderken çok büyük kayıplar verdi. Bugün pek dile getirilmiyor ancak o dönemki insan kayıpları Büyük Taarruz sırasında verdiğimiz kayıpların iki katıydı… Kayıpların yüzde 90’ı genç insandı. Bu dönemde çok sayıda bilim adamı ve gazeteci de hayatını kaybetti. Bunların içinde Gün Sazak gibi eski Gümrük ve Tekel Bakanı. Prof. Dr. Nihat Erim gibi eski Başbakan da vardı. Hepsi kurulan pusularda katledildi. Dünyada görülmemiş bir gençlik ve aydın kırımı yapıldı…  Türkiye’deki Amerikancı darbe öyle bir gecede gerçekleşmedi. Darbe için ortam yılar öncesinden hazırlandı. İşte o kanlı süreç: 

Türkiye, 1974 Kıbrıs Barış Harekât sırasında ABD ile karşı karşıya geldi. ABD Ada’ya müdahale edilmemesi için çok baskı yaptı. Türkiye dinlemedi… Başarılı harekât yaparak Ada’nın üçte birini aldı. Akdeniz’in en stratejik Ada’sına Türk barışı geldi… ABD’ye göre “Türkiye hizadan çıktı!” İşte bundan sonra Türkiye’ye karşı ABD ambargoları başladı. Aslında ambargo 1 Temmuz 1974 haşhaş ekimi yasağının kalkmasıyla gündeme gelmişti… Kıbrıs’tan sonra bu yürürlüğe girdi. Türkiye hizaya çekilmeye çalışıldı.

1975 yılından itibaren sistematik olarak Ermeni ASALA terör örgütünün diplomatlarımıza yönelik saldırıları başladı. Dünyada böylesine bir saldırı görülmemişti. Bu saldırılar sonucu dünyanın değişik merkezlerinde 31 diplomatımız ve yakını katledildi. Bu saldırılar bir yerden sonra bıçak gibi kesildi. Ardından da yurt içinde sol sağ kavgası görünümlü Gladyo tertip ve cinayetleri başladı. Bu da 12 Eylül gününe kadar acımasızca sürdü. Bu dönemde darbeden sonra Kara Kuvvetleri Komutanlğı'nın hazırladığı bir raporda, son iki yıl içinde 5 bin 242 kişi hayatını kaybetti. 14 bin 852 kişi ise yaralandı. Türkiye adeta kan çanağına çevrildi. Hergün üç beş kişiyle başlayan ölü sayısı son yıl 20-30 kişiye ulaştı. İnsanlar darbeye razı edildi. Son günlerde vatandaşlar “Asker gelse de yönetime el koysa. Böyle gitmeyecek. Evletlarımız sokağa çıkamaz oldu” demeye başladı. İşte Başbakan Bülent Ecevit’in deyimiyle “bir gece düdük çalındı ve… Demirel de yıllar sonra bu durum için “Ne oldu da 11 Eylül günü akan kan 12 Eylül’de son buldu?” değerlendirmesini yapmıştı… Onu başlatan ve durduran Gladyo idi. Amacına ulaşmıştı… 

DARBEDEN ORDU DA ZARAR GÖRDÜ

Darbe sadece topluma zarar vermedi. Türk ordusuna da zarar verdi. 12 Mart 1971 müdahalesinden sonra bin 500 subay, 12 Eylül 1980 darbesinden sonra ise 2 bin subay ve askeri öğrenci TSK’dan atıldı. Bır kısmı işkenceden geçti. Türk ordusunun içindeki fedai geleneği bastırılmaya ve Batıcıların önü açılmaya çalışıldı. Bu da uzun yıllar içinde tutmadı. Türk ordusunun bağımsızlıkçı ve Kemalist ruhu öldürülemedi. Bunu Ergenekon Balyoz tertiplerinde daha iyi gördük. Çok sayıda general ve subay tertiplerle atılarak yerlerine FETÖ’cü Gladyo elemanları yerleştirildi. Bunlar 1 Ağustos 2016 tarihinde yapılacak olan Askeri Şura toplantısında tasfiye edileceklerdi. Bin 700 kişilik liste hazırdı. Onlar da 15 Temmuz gecesi harekete geçti. Türk ordusu bu çeteye uymadı ve darbeyi bertaraf etti. Darbecilerin Türk ordusunda bulunan subay sayısının yüzde 1,5’i olması anlamlıydı…

Bugün 12 Eylül ve darbenin 40. yılı… Artık Türkiye’de rüzgâr Doğu’dan esiyor ve darbenin izleri bir bir silinerek Türkiye özüne dönüyor…

KUTU

İşte Gladyo’nun katlettiği aydınlar

Doç. Dr. Orhan Yavuz (15 Haziran 1977)

Doğan Öz (24 Mart 1978)

Doç. Dr. Bedrettin Cömert (11 Temmuz 1978)

Ord. Prof. Dr. Bedri Karafakioğlu (20 Ekim 1978)

Doç. Dr. Necdet Bulut (8 Aralık 1978)

Abdi İpekçi (1 Şubat 1979)

Cevat Yurdakul (28 Eylül 1979)

Prof. Dr. Ümit Yaşar Doğanay (19 Kasım 1979)

Prof. Dr. Cavit Orhan Tütengil (7 Aralık 1979)

Ümit Kaftancıoğlu (11 Nisan 1980)

Gün Sazak (27 Mayıs 1980)

Prof. Dr. Nihat Erim (19 Temmuz 1980)

Kemal Türkler (22 Temmuz 1980)