Ertürk Yöndem tek kanallı, siyah beyaz televizyon döneminde sunduğu 'Perde Arkası' adlı programla tanındı. TRT'de 1979'da yayına başlayan program 2002'ye kadar aralıksız sürdü. Program PKK'nın silahlı ilk eyleminin gerçekleştiği 1984'ten itibaren, Türk Silahlı Kuvvetleri'nin 'psikolojik savaş silahı' oldu. Yöndem, programın şablonunu 12 Eylül İhtilal Konseyi'nin oluşturduğunu söyledi.

İşe ilk başladığı 1971'den bugüne tam 38 yıldır TRT'de görev yapan, kimilerince 'Kahraman', kimilerince 'Irkçı' diye nitelenen Yöndem, AKŞAM'a konuştu.

TRT yönetiminden söyleşi izni alarak konuşan Yöndem, darbenin komutanı Kenan Evren'le olan ilişkisinden, Abdullah Öcalan'ın yakalandığı süreçte dönemin Başbakan'ı Bülent Ecevit'e yaptığı ilginç öneriye kadar anılarını paylaştı.

- 'Perde Arkası' programınız neden bu kadar konuşuldu?
Halkın gerçeklerine en yakın biçimde, samimi şekilde ve yine halkın yararına yaptığım için sanırım. İnsanımız bu programda kendisini buldu. Bu nedenle çok ses getirdiğini düşünüyorum.

- Programın bağımlıları olduğu kadar, eleştirenleri de çoktu. Sizce, sizden nefret eden mi çok yoksa seven mi?
Beni ve programımı sevenlerin, nefret edenlerden daha fazla olduğuna inanıyorum. Beni ve programımda dile getirdiklerimi sevmeyenler açıktı, netti. Bunlar, programımın hedefinde olan kişilerdi.

ESİR DÜŞTÜM ECEVİT KURTARDI
- Ciddi sayılabilecek tehditler aldınız mı?
Her kesim terör örgütünden tehdit aldım. İdeolojik örgüt, dinci örgüt, ayrılıkçı örgüt ve hırsız, vurguncu, soyguncu örgüt. İsmim, PKK'nın hazırladığı ölüm listelerine de kondu.

- Korktunuz mu?
Korkmamak mümkün değil, hepimiz insanız. Ama ben, Allah'ın takdirine inanırım. Bunu kabullendiğim için, içim rahattı. Ben, Türkiye'nin ilk resmi savaş muhabiriyim. Kıbrıs Barış Harekatı'nda TRT adına savaş muhabirliği yaptım. Esir de düştüm. 5 gece, 6 gündüz Limasol zindanlarında kaldım. Dönemin Başbakanı Bülent Ecevit, Dışişleri Bakanı Turan Güneş ve Hükümet Sözcüsü Bakan Orhan Birgit'in girişimiyle kurtuldum. Başka savaşlarda da görev aldım. Bu yüzden korkularımı aştım.

- Eşiniz, çocuklarınız, 'Programı bırak' demedi mi?
Sadece eşim ve çocuklarım değil, diğer aile bireyleri ve hatta kendi kurumum TRT'de idareci konumundaki arkadaşlarım 'Yeter, daha fazla düşman kazanma' diye çok söyledi. Ama her işin bir riski var. Bu riski göze aldım. Nazım'ın dediği gibi 'Ben yanmasam, sen yanmasan, biz yanmasak nasıl çıkacak karanlıklar aydınlığa'. Hep bu düşünceyle hareket ettim ve hiç pişman olmadım.

- Şimdi tehdit alıyor musunuz?
Hala var ama çok ciddi değil. Her telefonu açmıyorum. Tanıdığım, bildiğim telefon numaralarına cevap veriyorum.

EVREN'İN İSTEDİĞİNİ YAPTIM
- Programlarınızı yaparken, askerlerden, Genelkurmay'dan talimat, telkin alıyor muydunuz?
Eğer öyle bir talimat olsaydı, ben o işi çoktan bırakırdım. Çekinmeden de çıkıp açıklardım.

- Ama bir dönem '12 Eylül darbecilerine destek verdiğiniz' söylendi.
12 Eylül öncesini yaşamış biriyim. Her türlü olayı yaşadım. Hem yayıncı hem de vatandaş olarak gözlemledim. Bu ülkedeki acıları yaşamış biri olarak söylüyorum; 12 Eylül harekatı olmalıydı ve oldu da.

- Kenan Evren'le ilişkileriniz nasıl?
Kenan Paşa'yı çok severim. Her zaman da ilişki içerisindeyiz. İhtilal döneminde, onların istediği doğrultuda programlar da yaptım. 'Geçmişi Unutma' adlı yapım, bu programlardan biridir. Programın şablonunu İhtilal Konseyi oluşturdu ben de zenginleştirdim. Yine 12 Eylül'ün yıldönümü programlarını da bu şekilde hazırladım.

- Peki, askerlerle bugünkü ilişkileriniz nasıl?
Samimi olarak söylüyorum, şimdi askerle hiçbir ilişkim yok. Programım bitti, varlığımız çöpe atıldı.

DARBEYİ ARTIK HOŞ KARŞILAMAM
- Sizce Türkiye'de bir daha darbe olur mu?
Darbeler dönemi bitmiştir. İletişim teknolojisinin geliştiği, Avrupa ile bütünleşme sürecinin yaşandığı bir dönemde TSK'nın kalkıp da benzer bir harekat yapmasını doğru da bulmam. Asker ne zaman darbe yapar, Anayasa'da bellidir. Ülkenin birliği-bütünlüğü tehlikeye girerse, dış düşmanlara ülkeyi istilaya kalkarsa, iç barışı bozan tehlikeler olursa asker sanırım o zaman bunu yapabilir. Ama şu ortamda öyle bir tehlike görmüyorum. Şu koşullarda yapılacak bir darbe hem ülkeye hem de Silahlı Kuvvetlere çok büyük zarar verir. Zaten askerin de böyle bir şey düşündüğüne inanmıyorum. Bu çok büyük tehlike olur. Bunu görmemek için de kör olmak lazım.

- Hükümet'in 'Kürt açılımı' programına nasıl bakıyorsunuz?
Programlarımda sürekli, PKK'nın nasıl bir örgüt olduğunu, kimlerin desteklediğini, amaçlarının ne olduğunu vurgulamaya çalıştım. Bunlara bilen bir yayıncıyım ve aynı zamanda bu konularda uzman olduğuma inanıyorum. Eruh Baskını'ndan bu zaman kadar geçen 25 yıllık zamanda devletime ve halkıma hep şunu söyledim; güvenlik kuvvetleri teröristle savaşıyor ama devletimiz terörizmle savaşma yöntemini bilmiyor ve hata yapıyor. Böyle yaptığı için de hiçbir zaman sonuç alamaz...

- Nedir o hatalar?
Güvenlik güçlerinin hedefi teröristi öldürmektir, ele geçirmektir. Ama terörizmle mücadele farklı bir konu. Bunun gereği yapılmadı ve bu yapılmadığı için de bugünkü acılar çekiliyor. Meclisi'yle, basınıyla, sivil toplum örgütleriyle, üniversiteleriyle, hükümetiyle, kurumlarıyla biraraya gelip mücadele yöntemini belirmek gerekir. Kürt kökenli vatandaşlarımızın isteği Kürtçe üniversite, Kürtçe eğitim, Kürtçe yayın veya gazete çıkarmak değil. Bundan eminim. Bunları sadece ve sadece taşeron örgüt istiyor. Arkasındaki güçler istiyor. Birçok AB ülkesi, ABD ve Ermenistan istiyor.

ANNELER AĞLAMASIN
- 'Kürt açılımı' konusundaki tavrınız nedir?
Terörün durdurulması için herkesin faaliyet içerisinde olması lazım. Ama şöyle ama böyle... 70 milyon insanımız bu kanın durdurulması için bir şeyler yapmalı. Hükümetin bu adımı atması bile bir faaliyettir. İyi mi kötü mü, doğru mu yanlış mı bunu zaman gösterecek. Somut adımlar ortaya çıktıkça bunu göreceğiz. Ama yola çıkılması bile bir faaliyettir. Akan kanın durması için herkesin bir şeyler yapması lazım.

- Sonuç alınır mı?
Bu ülkede herkes demokrasiyi oynuyor. Kimse demokrasiyi yaşamıyor. Ben, PKK'nın silahlı mücadelede inişe geçtiği 1993'lerde devletime sürekli şekilde 'Ey devletim, PKK siyasallaşma konusunda müthiş hamleler yapıyor. Terörizmle mücadeleyi hemen başlatın' diye seslendim. Ama ses çıkmadı. Dediğim noktaya da geldik. PKK, siyasallaşıyor.

- Başbakan'ın 'Ne şehit anası ağlasın, ne de dağdaki PKK'lının annesi' mesajı konusunda ne düşünüyorsunuz?
Kesinlikle doğru. Kimsenin anası ağlamasın.
Şehit anası da ağlamasın, dağda oğlu ölen
PKK'lının anası da.

- Siz 'Kürt sorunu' diye bir kavramı kabul ediyor musunuz?
Eğer 'Kürt sorunu' diye bir sorun olsaydı bugün Meclis'te Kürt kökenli milletvekillerimiz olmazdı, Kürt bakanlarımız olmazdı, Kürt generallerimiz hatta cumhurbaşkanımız olmazdı.

ÖCALAN MİTİNGİ İSTEDİM
- Programlarınız için 'aşırı militarist' eleştirileri yapıldı. Sizce Abdullah Öcalan idam edilmeli miydi?
Abdullah Öcalan yakalandığı zaman dönemin Başbakanı Bülent Ecevit'e
dilekçe yazdım. Dedim ki, 'Sayın Başbakan. Öcalan'ı sakın asmayın. O'nu programa çıkartalım. Hatta Doğu ve Güneydoğu bölgelerinde açık hava mitingleri yapsın' diye yazdım. İdam edilmesini Apo yakalandığında 'Bana imkan verilsin, devlete yardımcı olayım' dediği için istemedim. Ecevit'ten, Apo'nun Doğu ve Güneydoğu'da mitingler düzenleyerek halka gerçekleri
anlatması teklifini götürdüm.

- Bu önerinize yanıt aldınız mı?
Hayır. Röportaja bile yasak geldi. Dediğim olsaydı çok şey aydınlığa kavuşurdu. Apo bölgede o mitingleri yapsaydı, PKK'nın siyasi kanadı da çökerdi.

- Hala aynı fikirde misiniz?
Bugün de aynı düşüncedeyim. Apo asılmamalıydı, asılmadı. Bu aşamadan sonra doğru da olmaz. Apo asılacak bir yere gömülecek ve orası birilerinin rant yeri haline gelecek, adeta mezarı Kabe gibi olacaktı. Ayrıca, bu kadar kan dökmüş birinin o kapalı alanda işkence çekmesini istiyorum.

- Kürtler dilini kullanabilmeli mi?
Herkes dilinde serbesttir. Ben programımda Kürtçe türkü söyletmiş biriyim. İnsanlar nasıl yaşıyorsa yaşasınlar, hangi dille ibadet ediyorlarsa etsinler. Ama birlik-bütünlüğümüze, devletin kutsallarına kimse ihanet etmesin.

- DTP'yle temasınız oluyor mu?
DTP'lilerle değil de, Meclis'ten atılan DEP'lilerle olmuştu. Mesela Orhan Doğan vardı vefat etti. Bir kan davası programı yaparken Orhan Doğan'ı da çıkarmıştım yayına. Bizim kapımız herkese açıktır. Yeter ki devletimize düşman olmasınlar.

ADI ERGENEKON DAVASINA GİRDİ
- Ergenekon davasına ne diyorsunuz?
Ergenekon İddianamesi'nin bir yerinde benim de adım geçiyor. Ben ne yapmışım biliyor musunuz? Mustafa Özbek, sözde benim PKK terör örgütüne dolaylı destek verdiğimi söylemiş. Güya PKK yandaşlarına ya da ona sempatiyle bakanları TRT'de işe almışım. Ben daha ne diyeyim buna? Devlet beni PKK'ya karşı korumak için tarafıma koruma tahsis etmiş.

- Kaç korumanız var?
İki korumam var. Ben istemedim. Ama devlet bastırdı, ille de koruma alacaksın, dedi.

- Eşiniz Reyhan Hanım, yeniden programlar yapmanızı istiyor mu?
Perde Arkası programımdan dolayı, eşim, çocuklarım çok stresli günler geçirdi. Onlara da yürekten teşekkür ediyorum. Acılarıma, sıkıntılarıma, beklentilerime ortak oldular. Reyhan Hanım ev hanımı. Şimdi ben de eskisi gibi çalışmıyorum, eve gidiyorum. Doğam gereği çok konuşuyorum. Reyhan da dayanamıyor 'Çık git TRT'ye başımı şişirdin' diyor.

- Emeklik planlarınız var mı?
Birkaç ay içerisinde emekli oluyorum yaş haddimden. Ama boş durmayacağım. Özel televizyonlara programlar yapabilirim./akşam