15 Mayıs 1919’da İzmir’de başlayan Yunan işgali 27 Mayıs’ta Aydın’a ulaşmıştı. Yaklaşık bir aylık süreçte işgalcilere karşı asker, zeybek ve halk önemli ölçüde direniş gösterdi. Malgaç Baskını, Erbeyli Baskını, Erikli Baskını, Tellidede Savaşı, Köprübaşı Savaşı ve nihayetinde 28 Haziran 1919 günü Aydın Kent Savaşı başlamıştı. 28 Haziran 2019 günü Yunanlıların bir tabur kadar kuvveti Menderes köprübaşı istikametinde taarruza kalkışmış, Yunanlıların bu hareketi üzerine Tümenin emrini almaya bile gerek görmeden bu çevredeki bütün kuvvetler bu birliğe karşı taarruz düzenlemişlerdi.

 Düşmanın yaylım ateşleri ovayı yakıp kavuruyordu. İlk olarak Bakırköylü Teğmen Kadri Müfrezesi, Muğla milisleri ve Komiser Hamdi Bey komutasındaki Denizli Müfrezesi düşmana taarruz etmişti. Yunanlılar Fransız yolu denilen Aydın- Çine şosesinin doğusunda köprüye doğru ilerlemeye çalışırken ilk çatışma burada cereyan etmişti. Yörük Ali Efe ve Kıllıoğlu Hüseyin Efe’nin kumanda ettiği milisler köprübaşına yetişerek düşmana cephe taarruzu yapmıştı.

aydin-isgali.jpg

Bu esnada Tevfik Ağa Müfrezesi de düşmanın sağ yanına sevk edilmişti. Bu taarruz karşısında Yunan kuvvetleri Tellidede, Emir Köyü kuzey sırtları ve Telsiztepe Sırtlarına çekilip burayı savunmaya başlamışlardı. Muharebe şiddetlenmişti. Tümen Komutanı takviyeye gerek duyarak, Teğmen Şerafeddin komutasındaki makineli tüfek bölüğünü ve sağ kanattan da Komiser Hamdi bey Müfrezesini ileri sürmüştü. Keza Binbaşı Hacı Şükrü'de Köprübaşı'nda kalan diğer kuvvetlerle muharebeye katılmıştı. Köprübaşı'nın hemen yakınında bulunan Baltaköylü kadınlar, gençler, ihtiyarlar evlerinden yiyecek, içecek ne varsa muharebe meydanına taşımış ve muharebe edenlere vermişlerdi. Bu durum, Türk kadınının savaş alanında da erkeğinin yanında olduğunun güzel bir kanıtı olmuştur. Akşama kadar devam eden taarruzlara dayanamayan Yunanlılar savundukları sırtların bir kısmını terk etmek zorunda kalmışlardı.

 

Aydın şehrinin güneyinde Telsiz telgraf tepelerinden doğuya doğru Ilıcabaşı Mevkiine ve Kepez sırtlarına kadar uzayan bir muharebe hattı tesis edilmişti. Bu hattın sol tarafında Teğmen Selami Bey’in Koçarlı Milisleri ile Orhaniyeli Kara Durmuş ve arkadaşları konuşlanmışlardı. Merkezde Eymir Köy tepelerinde Yörük Ali Efe ve Kıllıoğlu Hüseyin Efe milisleri, sağ tarafta ise polis komiseri Hamdi Bey’in kumanda ettiği Denizli Müfrezesi vardı. Daha doğuda ise Bakırköylü Teğmen Kadri’nin komutasındaki Çine ve Muğla milisleri, Çeştepe ve Tepecik köyleri arasında Mesutlu Köyünden Çobanoğlu Mestan Efe ve kardeşi Hasan müfrezesi ile beraber konuşlanmıştı.

 

28 Haziran akşama doğru Umurlu'dan gelen birlikler, Aydın'ın doğusundan yaklaşarak, Kepez ve Ilıcabaşı yöresinde çatışmaya giriştiler. Yunanlıların önceden tahkim ettikleri bu yörede kesin bir başarı sağlanamamakla beraber saldırının ilk günü akşamında Aydın şehri, güney ve doğudan milli kuvvetlerin baskısı altına girmişti.

 

Aydın'daki Yunan kuvvetleri kumandanı, 28 Haziran gecesi General Nider'e çektiği telgrafta; Saat 14.00’den beri Aydın'ın güneyinde müsademe başladığını, saat 14.00'ten beri bu müsademelerin gelişerek hakiki bir harbe dönüştüğünü, saat 20.00'ye doğru şehrin kuşatıldığından bahsetmiş ve takviye edilmeyi beklediğini iletmiştir. General Nider ise bu telgrafa hemen verdiği yanıtta takviyenin gönderileceğini fakat akşamdan önce yetişmeyeceğini belirtmiş; taarruza devamla hiç bir surette mevkiinin terk edilmemesini emretmişti. 28 Haziran muharebelerinde milli kuvvetlerin önemli bir zayiatı yoktu. Bütün telefat bir kaç şehit ve 5–10 yaralıdan ibaretti.

 

29 Haziran 1919 günü muharebeleri;

Aydın çevresindeki milli kuvvetler sabah saat 05.00'den itibaren tekrar taarruza başlamışlardır. O gün Ramazan bayramının da birinci günü idi. Düşmanı şehir içine sürdüler. Öğleye doğru Yörük Ali Efe kuvvetleri Kozdibi mahallesine girmeyi başardılar. Yunanlılar yüksek bina ve minarelere yerleştirilen makinalı tüfeklerle sokakları ve köşe başlarını mermi yağmuruna tutuyorlardı. Özellikle Beycamii minaresine yerleştirdikleri makinalı tüfek çok geniş bir alanı etkisi altına almıştı. Ateşin minareden geldiğini anlayan Yörük Ali Efe kendi kurşunu ile bu makinalı tüfeği susturdu.

 

Bir önceki gün muharebelerde topçu kullanmayan Yunanlılar, bugün milli kuvvetleri topçu mermileri ile ateş altına almışlardı. Şehrin içindeki milli kuvvetler üzerine açılan bu topçu ateşi Müslüman mahallelerinde yedi ayrı yerde birden yangın çıkmasına neden olmuştu. Yangın, rüzgârında tesiriyle Türk mahallelerinden Yahudi mahallelerine de sıçramıştı. Yangından kaçan Türkler üzerine Yunanlıların açtıkları ateş sonucu kadın ve çocuklardan da ölenler ve yaralananlar olmuştu. Türk topçusu ise Kepez ve Topyatağı gibi müstahkem mevzilerde Yunanlıların kâgir binalarını hedef almıştı. Miralay Şefik Bey’in bilgisi dâhilinde Binbaşı Hacı Şükrü Bey Kuvayı Milliyenin komutasını üstlenmişti. Taarruzlar şiddetlenmiş ve Yunan Komutanı General Nider’e gün boyunca içinde bulunulan durumu aktaran 5 telgraf çekmiş, bu telgraflarla takviye kuvvet ve cephane, yiyecek istemişti.

 

Söke'deki milli kuvvetler de Caferaki (Sökeli Cafer Efe)Komutasında Germencik ve Balatçık'taki Yunan kuvvetlerine zayiat verdirici baskınlar düzenlemişlerdi. Fakat yeterli tahrip malzemesi olmadığı için demiryolu tahrip edilememişti. Bu nedenle İzmir’den trenle gelen bazı Yunan takviye kuvvetlerine engel olunamamıştı. Asker yüklü olarak gelen bu katarlardan biri şehrin batısında milli kuvvetlerimizin ateşine maruz kalmış ise de trenin pencerelerinden Yunanlıların açtıkları mukabil makineli tüfek ateşleriyle çemberi yarıp Aydın'a girmeyi başarmıştı. Bu şekilde Yunan işgal güçleri iki bölük kadar takviye kuvveti almış Tire’den gelen cephane ve yiyecekle de ihtiyacını gidermişti.

Bugünkü muharebeler sonucunda yangınlardan ve muharebeden kaçan Türkler akın akın Köprü'ye ve civar köylere göç ettiler. Bunların iaşesi kısmen Tümen levazımından kısmen de köylüler tarafından temin edildi. 29–30 Haziran gecesini Yunanlılar mevzilerinde savunma tertibatı alarak geçirmişti. Türk kuvvetleri de gece taarruzu yapmamıştı.

 

30 Haziran sabahı Türk milli kuvvetleri topçu desteğinde taarruza kalkmıştı. Binbaşı Şükrü komutasında taarruz eden milli kuvvetler sıklet merkezini Kepez sırtlarında tesis etmiş ve öncelikle bu sırtları ele geçirmişti. Yunanlılar Kepez sırtlarından sonra Topyatağı’na çekilmek zorunda kalmıştı. Öğle saatlerine doğru Rum mahallelerinin işgali başlamıştı. Yarbay Mahzar Bey’in 150 kişilik bir gönüllü birliği ile 135’nci Alayın 1’nci Tabur subay ve eratı, iki makinalı tüfekle takviyeli olarak Binbaşı Avni Bey kumandasında savaşa girmişti. Bu birliğe, Yunanlıların çekilme yönü olan batıdan Topyatağı’na saldırması emri verilmişti. Bu birlik saldırıya geçmeden, Yunan birliği Topyatağı’ndan çekilmeye başlamış ve Avni Bey müfrezesinin yan ateşine maruz kalarak önemli kayıplar vermişti. Topyatağı'nda da tutunamayan Yunan kuvvetleri, demiryolu boyunca çekilmişlerdi.

 

Yunan kuvvetleri Aydın'dan geriye çekilirken Aydın'daki Kuvayı Milliye Müfrezeleri hatta Nizamiye Kıtaları düşmanın peşine takılacakları yerde yağmacılığa başlamışlardı. Binbaşı Hacı Şükrü Bey bu yağmacılara engel olmaya çalışmıştı. Fakat tek başına bunun üstesinden gelmesi mümkün olmamıştı. Tümen Komutanı çekilen düşmana takip harekâtını uygulatmak için hem Bağarası'ndan gelen 135’nci Alay 1’inci Tabur Komutanı Avni Bey'e, hem de diğer Tabur komutanı Yüzbaşı Halil’e emir verdiği halde bunların erleri de Aydın’a girer girmez zeybeklerle beraber olup şehri yağmalaya başlamışlardı. Tümen Komutanı da şehirde asayişi sağlamak, özellikle Hristiyan ahaliye zarar gelmesini önlemek maksadıyla Rum mahallesine gitmişti. Çakıroğlu Bahçesi, Fransız Sörler Mektebi ve Kilise'de toplanan üç bin Rum'un emniyetini sağlamak için bazı subay ve zeybekleri görevlendirmişti. Çarşı yağmalanmış, fabrikaların makineleri kırılmış, evler talan edilmiş ve yakılmıştı.

 

Aydın Mutasarrıfını ve Savcısını Yunanlılar 29 Haziran 1919 günü tevkif etmişlerdi. Tümen Komutanı Belediye Başkanlığına Yarbay Mithat Bey’i tayin etmişti. Şehirde asayişi temin etmek için Antalya'dan gelen 176’ncı Piyade Alay 1nci Tabur Komutanı Yüzbaşı İsmet Bey'i Merkez Komutanı olarak görevlendirmişti. Bozüyük’lü Mücahit Hacı Süleyman Efendi’nin yardımıyla Aydın’da millî bir heyet oluşturulmasına çalışılmıştı. Yunanlıların Aydın'a tekrar taarruz edebilecekleri ihtimaline karşı mühimmat deposundaki silâhların hepsi halka dağıtılmıştı. Tümen Komutanı tekrar bir Yunan taarruzu olsa şehri biri Telsiz Sırtları'nda diğeri Topyatağı'nda olmak üzere iki direnek noktasına dayalı şekilde savunmayı ve çekilmek mecburiyetinde kalınırsa Menderes Köprüsü istikametine çekilmeyi düşünüyordu. Şehri savunmak için aldığı tertipte 135’inci Alayın 3ncü Taburunu Telsiz Telgraf Sırtlarında, 176’ncı Piyade Alayı ile 175’inci Alayın 1nci Taburlarını ve bir makineli tüfek bölüğünü Topyatağı'nda; 175’inci Alayın 3’üncü Taburu ve 135’inci Alay 1’inci Taburu ile de Telsiz Sırtları’nın işgalini emretti. Topları da Telsiz Sırtları'nda mevzilendirmişti. Fakat bu Taburların mevcutları pek az idi ve bu yerleri tutacak kuvvette değildi.

 

Şefik Bey, Aydın'ı tekrar ele geçirmeleri halinde Yunanlıların, içinde Rum nüfus olmayan bir kentle karşılaşması amacındaydı. Bunun için 1 Temmuz'dan itibaren, evleri yanan Rumları Nazilli, Denizli, Isparta ve Burdur'a trenle naklettirmeye çalışmıştı. Yunan saldırısına kadar bin kadar Rum nüfus iç bölgelere gönderilmişti.

 

27 Mayıs gününden 30 Haziran gününe kadar 33 gün süren bir Yunan işgalinden sonra Aydın şehri şiddetli çarpışmalardan sonra kurtarılmıştı. Kentin sokakları ceset yığınları ve yıkıntılarla dolmuştu. Kentin ileri gelenleri Yunanlılar tarafından tutsak olarak götürülmüşlerdi. Zafere ulaşan güçlerimiz kentin yanmasını önlemek için düşmanı kovalayamadılar. Kent günlerce yandı. İzmir’den takviye alan Yunan kuvvetleri üç gün sonra Aydın’ı tekrar işgal etmeyi başarmışlardı. Böylece Aydın halkı, 7 Eylül 1922 tarihine kadar Yunan işgali altında yaşamak zorunda kalmıştı.

 

Hatıralara bağlı, hatıraların dışında,

Gecenin içinde:

İnsanlar, âletler ve hayvanlar,

Demirleri, tahtaları ve etleriyle birbirine sokulup,

Korkunç ve sessiz emniyetlerini

Birbirlerine sokulmakta bulup,

Kocaman, yorgun ayakları,

Topraklı elleriyle yürüyorlardı.

N. Hikmet Ran (Kuvayı milliye Destanı)

 

Aydınpost ANDROID'de TIKLA YÜKLE!   Aydınpost APPSTORE'da TIKLA YÜKLE!