Madenci Salih Çağlayan, yarı değerli taşlardan oluşan 10 yıllık koleksiyonunu, müze ya da sergiler aracılığıyla meraklılarıyla buluşturmak için galeri sahiplerinden ve koleksiyonculardan destek bekliyor.

Salih Çağlayan, AA muhabirine yaptığı açıklamada, 15 yılı aşkın süredir madencilik yaptığını, maden sahalarından buldukları yarı değerli taşları iç ve dış piyasada sattıklarını söyledi.

Yurt dışına özellikle akik taşları verdiklerini anlatan Çağlayan, ''Yarı değerli taşlarla yıllar önce madenciliğe başlamadan önce tanıştım. Pikniğe veya araziye çıktığımda gözüm hep yerlerde olurdu. Madenciliğe başlamamda en büyük etken de bu olmuştur'' dedi.

Madenciliği sadece para kazanmak için değil, güzel bir koleksiyon oluşturmak adına da yaptığını ifade eden Çağlayan, sözlerini şöyle sürdürdü:

''Koleksiyonumdaki taşlar son derece nadide taşlar. Hiçbir işlemden geçmemiş, kesilmemiş, boyanmamış taşlar bunlar. Madenden nasıl çıktıysa öyle alınmış temizlenmiş taşlar. Taşların büyük bir bölümü Ankara ve çevresindeki madenlerden bulduğum taşlar ve büyük bir bölümü akik.

Akik taşlarının biri diğerine benzemez, dolayısıyla taşların koleksiyonun yaparken ilk sırada akik taşı geliyor. Taşlar beynime işlemiş, neye baktığınıza, ne aradığınıza bağlı her şey. Bir konuya odaklanıyorum ve taşları öyle arıyorum. Örneğin Allah adının yazılı olduğu bir taş koleksiyonum var yaklaşık 100 taştan oluşan. Bu taşları ararken sadece bu konuyu düşünüyorum, gözüm başka bir şey görmüyor.''

Madenlerden çıkarılan tonlarca taş arasından bir nesneye benzeyenleri inceleyerek bulduğunu belirten Çağlayan, koleksiyonunda akik, kuvars, kalsedon gibi taşlar olduğunu kaydetti.

Yarı değerli taş koleksiyonculuğunun emek ve ilgi istediğini dile getiren Çağlayan, ''10 yıldır yarı değerli taşları biriktiriyorum. Taşların hepsinin bir hikayesi var bende. Bir şeylere, bir nesneye benzeyenleri koleksiyonuma katıyorum. Taşlardan bazılarını sürüngenlere, bazılarını bir hayvana benzediğini görüp bir kenara ayırıyorum. Bu koleksiyonun dünyada tek olduğunu sanıyorum'' diye konuştu.

Bazı özel müzeler ve koleksiyoncu ile yazıştığını bildiren Çağlayan, ''Koleksiyonumun herkes tarafından görülmesini istiyorum. Özel müzelere ve koleksiyonculara sesleniyorum. Bu taşların insanlığa mal edilmesi gerektiğini düşünüyorum. Bu taşların özellikle Türkiye'de sergilenmesi '' dedi.

-KOLEKSİYONDAKİ TAŞLARIN ÖZELLİKLERİ-

Akik Taşı (Agat, Yementaşı), ismini Sicilya'da bulunan Achates Nehri'nden alıyor. En çok bulunan taşlardan birisi olmasına rağmen, renklerindeki ve halkalarının dağılımındaki çeşitliliğin sınırsızlığı nedeniyle her zaman en gözde taşlardan biri olmaya devam ediyor.

Halk arasında çakmak taşı olarak da bilinen kuvars, oldukça saf silisyum dioksit (SiO2) kristallerine verilen ad. Doğada oldukça çok rastlanan kuvars taşı, içindeki yabancı maddelerin cins ve miktarına göre, saydam, renkli, ya da yarı saydam durumda bulunuyor. Kuvars, beyaz (süt kuvars), mor (amotist), pembe kuvars, duman renkli füme gibi çeşitli renklerde olabiliyor.

Kuvars ailesinin üyesi bir taş olan kuvars ise, şeffaf, yarı şeffaf veya donuk olabiliyor. Salkım şeklinde sarkıtlar halinde ve kaya oyuklarının astarlarında oluşan taş, bazı zamanlar küçük bir miktar opal içerebiliyor. Yağımsı bir parlaklığa sahip taşın, fiziksel, zihinsel, duygusal ve ruhsal dengeleyici olduğu belirtiliyor. Hititlerden beri kalsedon taşı, Anadolu'daki yataklardan çıkartılıp kullanılıyordu. Eski kültürlerde kalsedonun ruhu ve inancı olumlu şekilde etkilediğine, uyku sorunlarını tedavi ettiğine inanılıyordu. SAf kalsedonun rengi yarı şeffaf gri veya beyaz olabiliyor.