Genç oyuncu "Çekim yaparken Oktay'la aramızda değişik bir enerji oluyor. Çok duygusal, hüzünlü bir sahne çekerken bile mutluluktan gözlerimizin içi gülüyor" diyor...

Adanalı'nın Yunan kızı Sofia'yı canlandıran Serenay Sarıkaya henüz 17 yaşında ama dizideki rol yeteneğiyle pek çok tecrübeli isme taş çıkarıyor. Yaz aylarında, atv'de yayınlanan 'Limon Ağacı' dizisinde başrol oynayan Sarıkaya; genç yaşına rağmen şimdiden hedeflerini belirlemiş, oyunculuk konusunda çok hırslı... "Oyuncu olmak için yaratılmışım. Serenay Sarıkaya ismini tüm dünyanın öğrenmesini istiyorum" diye konuşan oyuncu, 'Adanalı'nın setinde en iyi anlaştığı kişinin ise Oktay Kaynarca olduğunu söylüyor. Dizide babasını canlandıran Kaynarca'ya karşı oluşturduğu büyük hayranlığını gizlemeyen Sarıkaya şöyle konuşuyor: "İyi ki tanımışım onu. Çekim yaparken aramızda o kadar değişik bir enerji oluyor ki, mutluluktan, gülmekten çekim yapamıyoruz bazen. Değişik bir enerjiyle çalışıyoruz..."


SETTE BENİ OKTAY YÖNLENDİRİYOR

* Bazı sahnelerde Yunanca konuşuyorsunuz. Ders aldınız mı bunun için?

Kısa süreli de olsa bir eğitim aldım. Maria diye bir arkadaşımız var Yunan kendisi. Ama Türkiye'de yaşıyor ve burada okuyor.

* Dizide anneniz rolündeki Maria mı?

Hayır, bu başka biri... Birkaç gün onunla replikler üzerine çalıştık.

* Nasıl? Birkaç günlük çalışmayla mı bu kadar seri konuşuyorsunuz?

Evet... (Gülüyor) Bakın, onun hikayesini de anlatayım. Sete gittiğimde herkeste bir tedirginlik vardı. 'Saatlerce bu kızı bekleriz şimdi' diye düşünmüşler. Ama ben evde saatlerce, kelimelerin vurguları ve söylenişleri üzerine çalıştım. Geldiğim zaman her şeyi 'tak tak tak' diye ilk defada söyledim. Sonradan arkadaşlar itiraf etti, beni Yunan sanmışlar. Türkçe konuşmaya başladığım anda herkes ikinci bir şok geçirdi.

* Sette en iyi anlaştığınız kim?

Tabii ki Oktay Bey (Kaynarca)... İyi ki tanımışım onu. Çok yardımcı oluyor bana. Çok seviyorum kendisini. Çekim yaparken aramızda o kadar değişik bir enerji oluyor ki; mutluluktan, gülmekten çekim yapamıyoruz bazen. Gülmekten yerlere yatıyoruz. Çok duygusal, hüzünlü bir sahne çekerken bile gözlerimizin içi gülüyor mutluluktan. Değişik bir enerjiyle çalışıyoruz ve kendisiyle çalışmaktan çok mutluyum.

* Sizi eleştiriyor mu?

Tabii, çok yardımcı oluyor. Çünkü zaten çok yetersizim. Burada böyle yap, Sofia böyle davranmalı diye yönlendiriyor.

* Peki kendinize örnek aldığınız oyuncular var mı? Mesela, Oktay Bey'in kız arkadaşı Özgü Namal'ı beğeniyor musunuz?

Tabii ki çok seviyorum, çok da iyi bir oyuncu. Tanışma fırsatımız olmadı şimdiye kadar. Ama çok fazla örnek aldığım birisi var diyemem. Tabii ki başarılı insanlar var ama hayalini kurduğum çok 'uçuk' bir şey... O yüzden birini örnek alıp kendimi kısıtlamak istemiyorum.

BEN OYUNCU DOĞMUŞUM

* Sokakta sizi tanıyorlar mı artık?

Bazıları tanıyor. Ben de inceliyorum insanları, göz göze gelmeye çalışıyorum; 'tanınıyor muyum' diye merak ediyorum. Ayrıca zamanımın çok büyük bir bölümünü internet başında harcıyorum. Fan sitelerine bakıyorum. İzleyiciler dizi hakkında ne düşünüyorlar, bizlerden beklentileri neler' merak ediyorum.

* Kendinizi ekranda görmek nasıl?

Çok başka bir duygu... Ama kendimi ekranda ilk gördüğüm anda şunu anladım ki, ben dünyaya bu işi yapmak için gelmişim. İçimi inanılmaz bir hırs sarıyor ve hep 'Daha iyisini yapabilirim, daha iyi olabilirim' diyorum. Henüz kendimi şöhret olmuş saymıyorum, çok erken... Ama başkalarının sizi tanıması, takdir etmesi kendinizi 'özel' hissetmedinizi sağlıyor.

* 10 yıl sonra kendinizi nerede görmek istersiniz?

Çok 'uçuk' yerlerde olacağım. Zirvede... Benim bir huyum var; eğer bir şeyi yapmak istiyorsam, bir şey hakkında karar vermişsem, onun en iyisini yapmadan asla bırakmam. Oyunculukla ilgili de, en iyisi neyse onu yapacağım.

* 'Uçuk' derken... Hollywood'da bir başrol mü hayal ediyorsunuz mesela?

İnşallah... (Gülüyor) Çok isterim, çünkü Türkiye'yle sınırlı kalmak istemiyorum. Serenay Sarıkaya ismini tüm dünyanın bilmesini isterim. Ve bunun için de elimden geleni yapacağım.

EN İYİ OLMADAN BIRAKMAM

* Bu hırs nereden geliyor? Küçük yaşlardan beri böyle miydiniz?

Evet, böyleydim. Voleybola sardım bir aralar, takım kaptanı oldum. Onun en iyisi oydu çünkü. Sonra dansa verdim kendimi. Salsa'da 'A klasman' oldum. Hocalarımlma yarışıyordum. Bir işin peşini, en iyi olana kadar bırakmam. Genetik bir şey. Annem de böyledir.

* Birkaç yıl önce, Dünya Gençler Güzellik Yarışması'nda 4. olmuştunuz. Yaşınız henüz 17, tekrar bir güzellik yarışmasına girmeyi düşünür müsünüz?

İsterim tabii, çünkü çok iyi bir etiket. Ama ondan çok daha önce istediğim, planladıım şeyler var. Bunu hayatıma ne kadar sığdırabilirim, çok bilmiyorum.

* Oyunculukta güzel olmak avantaj sağlıyor mu sizce?

İlk önce avantaj oluyor. Çünkü ilk intiba için güzel, etkileyici olmak gerekiyor. Ama bir süre sonra, işe dışarıdan bakanlar 'Kız sadece güzel olduğu için bu dizide' gibi şeyler söyleyebiliyor. Bir noktadan sonra sanırım dezavantaj...