Aydın Tabip Odası Yönetim Kurulu Başkanı Eralp Atay, Dünya Gıda Günü dolayısıyla yaptığı açıklamada, Dünya genelinde 1 milyar 20 milyon kişinin açlıkla mücadele ettiğini, Türkiye"nin de her geçen gün artan nüfusuna karşın gıda ihtiyacının nasıl karşılanacağı yönünde şimdiden planlama yapması gerektiğini söyledi.
Birleşmiş Milletler Gıda ve Tarım Örgütü (FAO) 1979 yılında kuruluş yıldönümü olan 16 Ekim tarihini Dünya Gıda Günü olarak belirlediğini hatırlatan Aydın Tabip Odası Başkanı Atay, “FAO rakamlarına göre, 2006 yılında dünyada 850 milyon kişi açlıkla boğuşurken, 2009 yılında bu sayı 1 milyar 20 milyona ulaşmıştır. Bu rakam son 40 yılın en yüksek düzeyidir. Bazı çevreler, açlığın nedeni olarak, hızla artan nüfusa karşılık, gıda maddeleri arzının aynı hızla artmamasını göstermekte ise de, durum belirtildiği gibi değildir. Dünyada, gıda talebi yetersizliğinden kaynaklanan bir açlık sorunu yoktur. Açlığın tek nedeni gıda üretiminin kutuplaşması ve dağıtımındaki adaletsizliktir. Dünyada yeterli üretim yapılmakta ancak yoksul ve aç insanlar bu gıdaya ulaşamamaktadır” dedi.
1980 yılında 44.5 milyon olan Türkiye nüfusunun, bugün 72 milyona ulaştığını ve Türkiye"nin orta dönemde 90 milyonun üzerindeki bir nüfusla, Avrupa"nın en kalabalık ülkesi olacağının öngörüldüğünü kaydeden Aydın Tabip Odası Yönetim Kurulu Başkanı Eralp Atay açıklamasında, “Bu aşamada artan nüfusun doğuracağı ek gıda talebinin nasıl karşılanacağına yönelik planların bugünden yapılması gerekmektedir. Ne yazık ki, Türkiye"de nüfus artışına paralel bir üretim artışı yakalanamamıştır. 2002-2008 döneminde temel tarımsal ürünlerde büyük üretim kayıpları olmuştur. TÜİK"in rakamlarına göre, son 6 yılda buğday üretimi yüzde 8.8, arpa yüzde 28.6, kırmızı mercimek yüzde 78.8, nohut yüzde 20.3 ve kuru fasulye yüzde 38 oranında azalmıştır. Sanayi bitkilerinden şeker pancarı üretimi yüzde 6.3, pamuk üretimi %yüzde 28.4, tütün üretimi ise yüzde 34.6 oranında gerilemiştir. Patates üretimi yüzde 19 oranında, kavun-karpuz üretimi ise yüzde 10 düşmüştür. Dış ticaret rakamları da Türkiye"nin giderek artan ölçüde dışa bağımlı bir konuma geldiğini göstermektedir. TÜİK verilerine göre 2008 yılında 2007"ye göre tarımsal ihracat yüzde 5,4 artarak 3 milyar 928 milyon Dolar, ithalat ise yüzde 37,7 artarak 6 miyar 392 milyon Dolar olarak gerçekleşmiştir. 2007 yılında 916 milyon Dolar olan tarım ürünleri dış ticaret açığı, 2008 yılında yüzde 169 oranında artarak 2 milyar 464 milyon Dolara yükselmiştir. Bu, 85 yıllık Cumhuriyet tarihinin rekorudur. 2000-2008 dönemi ortalaması da Türkiye"nin tarımsal hammadde dış ticaretindeki net dışalımcı konumunu göstermektedir. Tarım sektörü ve gıda sanayi, tüm ülkelerde olduğu gibi, ülkemizde de stratejik öneme sahip bir sektördür. "Tarladan sofraya gıda güvenliği"" kavramı çerçevesinde, konu gerek üretici ve sanayici, gerekse tüketiciler açısından büyük önem taşımaktadır. Ulusal bağımsızlığımız ancak; Tarım sektörümüzün bütün unsurlarıyla sürdürülebilirliğinin sağlanması, biyo çeşitliliğimiz dahil doğal ve insan gücü kaynaklarımızın ülkemiz menfaati doğrultusunda kullanılarak gıda güvencemizin teminat altına alınması ile mümkündür. Ülkemiz tarımsal ve gıda politikalarının dışsal dayatmaların yönlendirmelerine bağlı olarak değil ulusumuzun ihtiyacına ve stratejik planlamalarımıza bağlı olarak planlanması ve uygulanması kaçınılmazdır. Ülkemizde de altyapı sorunlarının çözümü ile üretim maliyetlerinin düşürülmesi için tarım sektörüne yılda en az 10 milyar dolar kaynak transferi zorunludur” ifadelerine yer verdi.