BBC muhabiri Natalya Antelava
Türkmenistan'a dair objektif bir gözlem yazısı kaleme aldı.
İşte o yazı ile Türkmenistan;

Türkmenistan, yıllarca eski Cumhurbaşkanı Saparmurat Niyazov'un sıradışı uygulamaları ve özgürlüklere gelen kısıtlamalarla dünya gündemine geldi.

Ama Türkmenistan'ın içi, dışarıdan görüldüğünden çok daha farklı...

Aşkabat'ın merkezinde, Türkmenistan Ulusal Havayolları'nın aydınlık bürosundayım. Çalışanlar canayakın ve kibar. Kasada oturan hanım, pasaportuma bakıyor ve özür diler gibi bir tebessümle dönüp;

"Çok üzgünüm!" diyor. "Yabancı ülke vatandaşı olduğunuz için, biletiniz daha pahalıya gelecek."

Nefesimi tutuyor, en kötüsüne hazırlıyorum kendimi.

"Toplam on dört dolar..." diyor kadın.

On dört dolar mı? Türkmenbaşı'na, yani başkentten 700 kilometre uzak bir kente gidiş dönüş bileti için hem de?

"Peki, ucuz bilet ne kadardı ki?" diye soruyorum.

"Ah, Türkmenistan vatandaşları için bir dolar altmış sent

..." diyor. Gülüyor.



Bir dolara bir depo benzin

Başkentin kenar semtlerinde, yeni apartman dairesinde oturan 36 yaşındaki Tatyana neden ülkeden asla ayrılmak istemediğini anlatıyor bana.

"Komşularımıza bak..." diyor, "Afganistan'da kaos var, kan gölüne dönmüş. İran her an bombalanabilir. Özbekistan o kadar yoksul ki, herkes ülkeden kaçıyor. Burada biz ise barış içinde, istikrar içinde yaşıyoruz. Yarın ne olacağını biliyoruz."

Bir süpermarketin yöneticisi olan Tatyana, ayda 200 dolar kazanıyor.

Kulağa öyle çok bir para gibi gelmiyor bu belki ama, ülkede bir otomobil deposu da sadece bir dolara doluyor. Elektrik, gaz, su ve ulaşım bedava. Konut kredileri çok düşük faizlerle veriliyor. Ve ülkede isteyen herkes istediği yere uçakla iki doların altına gidebiliyor.

"Siz Batıdakilerin anlamadıkları şey şu:" diyor Tatyana, "Niyazov sadece kendisinin altın heykellerini diktirmedi, bizim için de rahat, iyi bir sistem yarattı."

Aşkabat'ın iki yanı ağaçlarla dolu geniş caddelerinde arabamızı sürerken, bir meslektaşım "İyi işler bir otokrasi, iyi işlemeyen bir demokrasiden daha iyidir." diyor.

KENDİNE ÖZGÜ VATAN YARATTI

Eskiden kendisi gibi Sovyetler Birliği'ne bağlı olan komşularının aksine, Türkmenistan demokrasiyi hiç denemedi.

Niyazov seçimleri gözlemeleri için Avrupalı gözlemcileri ülkeye davet etmedi, medyanın özgürlüğü üzerine nutuklar atmadı ya da kendisini dünyanın tek bir süpergücüyle müttefik olmaya zorlamadı.

Doğal gaz zengini ülkesinin etrafına sıkıca kendi demir perdesini gerdi ve onu dış dünyadan uzak tuttu.

Yabancılara hep derin bir şüpheyle yaklaştı, Sovyet tarzı güvenlik sistemini modernize etti, ekonomiyi sübvanse etti ve Lenin'in heykellerinin yerine kendininkileri dikti.

Ama organize suçun kökünü kurutarak ve küçük işletmelerin gelişmesine izin vererek Sovyet sistemini bir şekilde geliştirdi de. Ölümünden bir yıl sonra, Türkmenlerin büyük bölümü siyasi ve basın özgürlüğünün eksikliğine karşın, Niyazov'un çabalarını övgüyle anıyor.

RUHNAME OKUNUYOR

Okullarda onun yazdığı Ruhname isimli kitabın okutulması hakkında? ABD'de eğitim görmüş 20 yaşındaki Irina'ya sordum bunu.

Omuzlarını silkti. Eee, ne olmuş yani? Ne var bunda?

"Buna tarihin bir parçası gözüyle bakıyoruz. Benim anne-babam Lenin'in, Marx'ın yazdığı birçok kitabı okumuş. Benim de tek bir kitabı, Ruhname'yi okumam gerekti."

Buradaki birçok kişi gibi, o da Türkmenistan'ın yeni cumhurbaşkanıyla birlikte yavaş yavaş değişmesinden memnun olduğunu söylüyor.

Niyazov'un halefi, ülkenin eski sağlık bakanı. Batı dünyası için aradaki tek fark, telaffuzu neredeyse imkânsız olan ismi... Kurbankulu Berdimuhammedov...

Ancak Aşkabat'taki bazı diplomatlara göre, yeni cumhurbaşkanı bir vizyon adamı. Selefinin hatalarını yavaş yavaş ve büyük bir dikkatle tamir etmeye çalışıyor.

Bazı tasvip edilmeyen kararları geri döndürdü bile: Mesela kırsal kesimlerdeki kütüphaneler ve hastaneler yeniden açıldı, internet üzerindeki yasak kaldırıldı ve çocuklar artık yabancı dil öğrenmeleri ve ülke dışında eğitim görmeleri için teşvik ediliyor.

Türkmenistan için bunlar devrim niteliğinde değişimler. Ancak, ülkenin batı tarzı bir demokrasiyi kucaklamaya hazırlandığı anlamına gelmiyorlar.

Cumhurbaşkanı Berdimuhammedov belki ülkeyi dışarı açmak istiyor olabilir ama Sovyet tarzı otokrasiyi de sağlam tutmaya söz verdi. Zaten, buradaki pek çok kimse de bunu istiyor gibi görünüyor.