Yüksek yargıdan çıkan kararlar hep statüko ve yasaktan yana oldu. Hesabı sorulamayan kararların bedelini ise millet ödüyor.

Hâkimler ve Savcılar Yüksek Kurulu, Anayasa Mahkemesi, Danıştay ve Yüksek Seçim Kurulu gibi yargı organlarının aldığı sayısız tartışmalı karar var. İlginç olan; kararların neredeyse tamamının 'statüko ve yasak'tan yana olması. Bu kararlar sadece bireyleri değil, kurum ve kuruluşlarıyla bütün ülkeyi etkiliyor. İşte o kararlardan bazıları:

Ecevit suikastı ve Savcı Semih Kaynakçıoğlu olayı: 29 Mayıs 1977'de İzmir Çiğli'ye giden Başbakan Bülent Ecevit'e polis Mehmet Çetin ateş etti. Suikastta kullanılan silahın Özel Kuvvetler Komutanlığı'na ait olduğu belirlendi. Menemen'deki özel yetkili savcı Semih Kaynakçıoğlu, olaya el koydu. Suikast silahı, soruşturma makamlarına verilmedi. Savcı Kaynakçıoğlu, soruşturmayı derinleştirirken dönemin Savcılar Yüksek Kurulu devreye girdi. Kurul, Kaynakçıoğlu'nu sırasıyla Denizli, Diyarbakır ve Siirt'e atadı. Soruşturma, 'tedbirsizlik sonucu adam yaralamak' suçundan dava açılmasıyla son buldu. Şüpheli polis serbest bırakıldı ve suikastın perde arkası ay dınlatılamadı!

Susurluk kazası ve DGM Başkanı Sedat Karagül olayı: 3 Kasım 1996'daki Susurluk kazasından sonra ortaya çıkan kirli ilişkiler Devlet Güvenlik Mahkemesi (DGM)'ne taşındı. Davaya bakan İstanbul 6 No'lu DGM Başkanı Sedat Karagül'ün devlet birimlerinden istediği belgeler gönderilmedi. HSYK, Karagül'ü daha alt bir görev olan İstanbul Adliyesi'ne üye hâkim olarak atadı. Yerine atanan Metin Çetinbaş, yüzlerce klasörlük davayı üç ay içinde karara bağladı. Sadece özel timci Ayhan Çarkın ceza aldı. Çetinbaş, emekli olduktan sonra Ergenekon davası sanıklarından Kemal Alemdaroğlu'nun avukatı oldu.

Şemdinli Davası ve Savcı Ferhat Sarıkaya: Van Cumhuriyet Savcısı Ferhat Sarıkaya, 2005'te Şemdinli'de çıkan olaylarla ilgili soruşturma açtı. Hazırladığı iddianame mahkemece kabul edildi ve sanık astsubaylar 39,5'er yıl ceza aldı. Ardından HSYK, mesleki yeterlilikten uzak olduğu gerekçesiyle Sarıkaya'yı meslekten ihraç etti (20 Nisan 2006), avukatlık yapmasını bile yasakladı. Sarıkaya'nın ihracı dönemin genelkurmay başkanı Yaşar Büyükanıt'ın adının iddianamede yer almasına bağlandı (Büyükanıt, sanıklardan biri için 'iyi çocuktur' demişti). Ancak Sarıkaya Büyükanıt ismini iddianameye koymamış, onunla ilgili belgeleri tefrik ederek askerî savcılığa göndermişti.

Erzurum savcılarının görevden alınması: Erzincan Cumhuriyet Başsavcısı İlhan Cihaner'in Ergenekon Terör Örgütü soruşturması kapsamında tutuklanması üzerine HSYK olağanüstü gündemle toplandı ve yargı tarihine geçecek bir karara imza attı (17 Şubat 2009). Kamuoyunda 'yargı darbesi' olarak algılanan kararla Cihaner'e yönelik soruşturma yürüten Erzurum özel yetkili savcıları Osman Şanal, Rasim Karakullukçu, Mehmet Yazıcı ve Başsavcı Vekili Tarık Gür'ün yetkilerini aldı. Savcıların 'yetki aşımında' bulunduğunu iddia eden kurul, haklarında suç duyurusunda da bulundu.

Kadir Özbek – İlhan Cihaner görüşmesi: HSYK Başkan Vekili Kadir Özbek, 16 Şubat'ta Erzincan Başsavcısı İlhan Cihaner'i telefonla aradı (Erzurum savcıları Cihaner'in makamında iken). Özbek, başsavcının kendisini aradığını söyledi; ancak günler sonra ortaya çıkan görüntüler onu yalanladı. Cihaner'in aramaya karşı direneceğini söylemesi üzerine Özbek'in "Direnme, gerekeni yaparız." dediği ileri sürüldü.

Seyfi Oktay- Kadir Özbek görüşmesi: HSYK'nın son kararnamesinde seçilen tek Yargıtay Cumhuriyet Savcısı (5. Ceza Dairesi üyeliğine getirildi) M.Ş.G. ile eski Adalet Bakanı Seyfi Oktay (SHP), 27 Mayıs 2009'da görüşüyor. Seçimlerin ne zaman yapılacağını soran Oktay'a M.Ş.G, "Sayın Bakanım inşallah sayenizde olacak herhalde temmuz başı gibi bitirecekler. Yani işte Kadir Bey'in tabii bizim için önemi..." cevabını veriyor. Ardından Oktay, "Kadir Bey'in kaçış tarafı yok artık. Bir ara görüştüğümüzde de zaten 'bu sefer olur' dedi." şeklinde konuşuyor.

Savcı Reşat Petek olayı: Eski Yozgat Başsavcısı Reşat Petek de bir HSYK mağduru. 28 Şubat döneminde başörtülü öğrencileri okula almayan Erciyes Üniversitesi Rektörü hakkında dava açan Petek, 3 kez soruşturma geçirdi. HSYK'nın bu baskıları karşısında fazla dayanamadı ve 1999'da kendi isteğiyle emekli oldu. Petek, YÖK'ün kılık kıyafetlerle ilgili genelgelerini eğitim özgürlüğüne aykırı bulan birçok hâkim ve savcı hakkında soruşturma açıldığını ve bu kişilerin sürgün edildiğini söylemişti.

Savcı Necati Özdemir olayı: Bayrampaşa Cezaevi Savcılığı'ndan 1998'de istifa ederek İstanbul Barosu'na kayıt yaptırarak avukatlığa başladı. Ancak HSYK'nın 2001'de aldığı meslekten çıkarma kararı sonucu avukatlık ruhsatı iptal edildi.


Sacit Kayasu olayı: Adana Cumhuriyet Savcısı Kayasu, 28 Mart 2000'de 12 Eylül darbesinin lideri Kenan Evren hakkında iddianame hazırladı. HSYK, gazetecilere açıklama yaptığı ve iddianame sureti dağıttığı gerekçesiyle Kayasu'nun yargılanmasını istedi, ayrıca kınama cezası verdi. Yargıtay 9. Ceza Dairesi, 11 Aralık 2002'de Kayasu'yu 'görevi kötüye kullanmak' ve 'askerî kuvvetleri tahkir ve tezyif' iddialarıyla para cezasına mahkûm etti ve cezayı erteledi. 20 Nisan 2000'de savcılık görevinden uzaklaştırılan Kayasu, HSYK kararıyla da 27 Şubat 2003'te meslekten ihraç edildi.

Hâkim Mustafa Akın olayı: Ocak 2004'te kurulan İstanbul 8. Ağır Ceza Mahkemesi sadece banka suçlarına bakmakla görevlendirildi. Banka hortumcularını ağır cezalara çarptırmasıyla gündeme geldi. Mustafa Akın başkanlığındaki mahkeme heyeti, TMSF tarafından el konulan Etibank'ın sahibi Dinç Bilgin'e 14 yıl hapis ve 500 milyon TL para, Yurtbank'ın sahibi Ali Avni Balkaner'e 16 yıl hapis, İmar Bankası ve Adabank davalarında Bahattin Uzan'a 22 yıl hapis cezası verdi. Fakat HSYK Akın'ın görev yerini değiştirdi.

Oktay Kuban'ın tahliye şovu: Hâkim Oktay Kuban, HSYK'nın 2009 yaz kararnamesi ile Diyarbakır'dan İstanbul'a atandı. Kuban, AKP ve Gülen'i Bitirme Planı'nda imzası bulunan Albay Dursun Çiçek'i Adli Tıp raporuna rağmen tahliye etti. Balyoz soruşturmasında bir günde 19 sanığı tahliye ederek âdeta şov yapan Kuban, Kafes Eylem Planı'nın reddedilmesi yönünde şerh koydu, Amirallere Suikast Planı sanıklarının da tahliyesini istedi.

YÜKSEK MAHKEME'NİN BÜYÜK KARARLARI!

2B arazileri satılamadı: Kamuoyunda 2B Yasası olarak bilinen ve orman vasfını yitirmiş arazilerin kullanıcılarına satılmasını düzenleyen kanun Yüksek Mahkeme tarafından iptal edildi (Mart 2004). Hükümet, binlerce vatandaşın yararlanacağı bu arazilerin satışından 25 milyar dolarlık gelir bekliyordu.

367 sürprizi: Kararın mucidi eski Yargıtay Başsavcısı Sabih Kanadoğlu, aracısı ise CHP idi. Kanadoğlu, Nisan 2007'deki Cumhurbaşkanlığı seçimleri öncesi ilginç bir tez ileri sürdü: Seçimin yapılabilmesi için Meclis Genel Kurulu'nda en az 367 milletvekilinin bulunması gerekir. CHP bu tezi Anayasa Mahkemesi'ne götürerek seçimin iptalini istedi. Mahkeme daha önce hiç aranmamış bu şartı doğru bularak seçimi iptal etti.

AK Parti için Google'dan delil: AK Parti hakkında açılan kapatma davası Temmuz 2008'de sonuçlandı. Mahkeme, iddianamenin bir kısmı Google'dan toplanan tartışmalı delillerine rağmen laiklik karşıtı fiillerin odağı olduğu gerekçesiyle Hazine yardımının yarısını kesme cezası verdi. Davanın Türkiye'ye dolaylı ve direkt maliyetinin 20 milyar doları bulduğu iddia edildi.

DTP de kapatıldı: Uzun süre devam eden dava Aralık 2009'da sonuçlandı ve DTP kapatıldı. İlginç olan, 5 yıl siyaset yasağı, partinin 'şahin' kanadından Emine Ayna gibi milletvekillerine değil, en ılımlı isimlere uygulandı (Ahmet Türk, Aysel Tuğluk). DTP Yüksek Mahkeme'nin kapattığı 27'nci parti oldu.

Eğitim özgürlüğüne engel: Meclis, Şubat 2008'de üniversitelerde eğitim özgürlüğünü genişleten bir düzenleme yaptı. 411 milletvekilinin desteği ile geçen anayasa değişikliği sayesinde, başını örten öğrenciler de üniversiteye gidebilecekti. Fakat CHP'nin başvurusunu değerlendiren Anayasa Mahkemesi, Haziran 2008'de değişikliği iptal etti.

Askere sivil yargı yolu: Meclis, bu yılbaşında CMK'da önemli bir değişiklik yaparak askerlerin darbe, cunta, anayasal düzeni tehdit, terör ve çete gibi suçlara karışmaları durumunda sivil mahkemelerde yargılanmalarının önünü açtı. Mahkeme, yine CHP'nin talebi doğrultusunda karar vererek değişikliği iptal etti.

Anayasa paketinde esasa girdi: Meclis'te yapılan anayasa değişiklik paketi yine CHP tarafından Anayasa Mahkemesi'ne taşındı. Mahkeme, ülkeyi darbe vesayetinden kurtaracak düzenlemelerin bulunduğu paketin referanduma gitmesine izin verdi; ancak üyeler yetkisini aşarak esasa girdi ve kısmi iptal kararları çıkardı.

DANIŞTAY'IN İPTALLERİ

MİLYAR DOLARLARI

ENGELLEDİ

Katsayı zulmü: Yükseköğretim Kurulu, 28 Şubat'ın ürünü olan katsayı adaletsizliğini kaldırdı. Danıştay, bu düzenlemeyi durdurdu (21 Nisan 2010).

Teknik takibe tırpan: Adalet Bakanlığı müfettişlerinin, hâkim ve savcılar hakkında teknik takip talep etme yetkisi Danıştay tarafından tırpanlandı (30 Aralık 2009). Hâlbuki bu yetki, Anayasa'ya dayanmaktaydı.

Şeker fabrikalarına acı karar: Danıştay 13. Dairesi, AK Parti hükümetinin, kamuya ait şeker fabrikalarının özelleştirilmesi kapsamında başlattığı ihalenin yürütmesini durdurma kararı verdi (23 Ocak 2010). Çok sayıda şirket ve konsorsiyumun katıldığı ihalede en yüksek teklifi 606 milyon dolarla Ak-Can Şeker Sanayi ve Ticaret AŞ vermişti.


İGDAŞ'ın satışına taş: Danıştay, doğalgaz şirketi İGDAŞ'ın özelleştirilmesi için İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanı Kadir Topbaş'a yetki veren belediye meclis kararının yürütmesini durdurdu (1 Ocak 2010).

Galataport özelleştirmesi: Galataport projesi olarak da bilinen ve İstanbul Beyoğlu Salıpazarı bölgesinde kruvaziyer yat limanı inşasına ilişkin imar planı değişikliği yargıdan döndü. Danıştay, plandaki değişikliği onaylayan Kültür ve Turizm Bakanlığı işleminin yürütmesini durdurdu. (6 Ocak 2006)

Mayınlı araziler temizlenemedi: Sınırdaki mayınlı arazilerin temizlenmesi de Danıştay'a takıldı. 2005'te hükümet bir kararname çıkararak mayın temizleme işlemini özel firmalara vermişti. CHP kararnamenin iptali için Danıştay'a başvurdu. Danıştay kararnameyi durdurma kararı aldı (16 Nisan 2007).

YSK'DAN SIRA DIŞI

ADIMLAR

120 gün kararı: Anayasa değişikliğiyle ilgili referandum süresini 60 güne indiren kanun değişikliğine rağmen YSK yorum yoluyla süreyi 120 gün olarak belirledi. (13 Mayıs 2010)

Yurt dışındaki seçmene şok: YSK, 10 Nisan 2010 tarihli genelgesiyle 'yurt dışı seçmenlik sıfatının tayininde seçmen kütüğünün esas alınacağını' sessiz sedasız kayda bağladı. Ancak vatandaşların bundan haberi olmadı.

Sürpriz kimlik no uygulaması: Kurul, 29 Mart seçimine günler kala nüfus cüzdanlarında kimlik numarası olmayanların oy kullanamayacağını açıkladı. Bu karar seçmenleri mağdur etti. Nüfus daireleri hafta sonu çalışmasına rağmen bazı vatandaşlar kimlik numarası alamadı. Aynı seçim öncesi siyasi partilerin sandık görevlilerine de başörtüsü yasağı getirilmişti.

Engellilere engel: 2009 seçiminde vasi tayin eden engellilerin oy kullanmayacağı yönünde karar alan YSK, vasi raporu bulunan engellilere seçmen bilgi kâğıtlarını göndermedi.

Belde belediyeleri: Nüfusu 2 binin altına düştüğü için kapatılması öngörülen belde belediyelerinin 2009 yerel seçimine belde olarak katılacaklarına dair kararı kaosa sebep oldu.