Ergenekon davasına ışık tutabilecek birçok hususa değinen Aygan, yargılanması gereken; ama şu an dışarıda bulunanların varlığına işaret ediyor. Karadeniz'deki JİTEM yapılanmasından da bahseden Aygan, Veli Küçük'ün orada görev yapmasından, Hırant Dink cinayetine kadar uzanan sürece değiniyor. Ayrıca, Musa Anter'in katilini JİTEM-Ergenekon'un yurtdışına çıkartarak PKK'ya infaz ettirdiğini vurguluyor. İşte Aygan'ın ilginç açıklamaları:
- JİTEM'in maddi kaynakları, işleyişi hakkında bilgi verebilir misiniz?

O dönemler JİTEM'in kara para ticaretinin yoğun yaşandığı, örtülü ödeneklerden yardım alındığı, bunlarla çeşitli alet ve araçların alındığı bir dönem... Bu dönem, JİTEM'in pervasızca hareket ettiği, sadece çocuklarından birisi içeride diye insanların alınıp öldürülüp cesedinin yol kenarına atıldığı bir dönemdi...

YARGILANMAYAN ERGENEKONCU ASKERLER

- Ergenekon davasında yargılananlar var. Peki şu an mahkemeye dahil edilmemiş olan kimseler var mı?

Eğer bu dava gerçekçi yürütülecekse, dışarıda olanlar var: Aytekin Özen, 2000-2001'lerde Albaydı. Ankara Güvercinlik'teki Jandarma Genel Komutanlığı Ana Depo komutanıydı, işte bu adam JİTEM Ana Grup Komutan Yardımcısıydı. Bu adam ta 12 Eylül döneminden beri Mardin, Diyarbakır bölgesinde JİTEM faaliyetleri yöneten bir komutan. Şu an o dışarıda. Cem Ersever'e ne suç isnat ediliyorsa… Bu şahıs, Aytekin Özen Cem Ersever'in yardımcısıydı. Aynı şeyleri beraber, benim yanımda; Mustafa Özer'in arabasını uçururken uzaktan kumandayı kullanmıştı. Mardin Kızıltepe'de bir vatandaşın arabasını uzaktan kumandayla havaya uçuran yine kendisiydi, Aytekin Özen'di. 90'lı yıllardı, Bismil'den sanırım Zahit Turan isimli şahsın alınıp kafasına kurşun sıkılması olayında sorumlu komutan oydu.

- Dışarıda kalan başka isimler…

Zahit Engin var, yüzbaşı olarak. Diyarbakır JİTEM Tim komutanıyken birçok insanı fail-i meçhul etti, kanun dışı iş yaptı şahsen. Mesela Fikri Özgen diye yaşlı bir adam vardı, oğlu dağda diye getirilen 60-70 yaşlarında bir adamdı. Zahit Engin bu adamı da kaybetti ve Zahit Engin halen dışarıda. Hakkı Kaya getirildiğinde yine onun ekibi sorguladı, onun ekibi öldürdü. Bilemiyorum, niye böyle…

VELİ KÜÇÜK GEZİP DURUYORDU

- Çalıştığınız o dönemde Veli Küçükle karşılaştınız mı hiç?

Veli Küçük ile bir sefer karşılaştım, Urfa'da gördüm. Görevli olarak denetlemek için gelmişti. Sıfatı, Ankara'daki JİTEM gruplar komutanıydı. Urfa'daki JİTEM'i denetlemek için gelmişti. Fakat doğru dürüst JİTEM'e de gelmedi, alayın oralarda gördüm, geziyordu. Artık ne işler çeviriyordu bilmiyorum.

- Bir yerde Malatya olayını anlatıyorsunuz. Veli Küçük gibi generallerin resmiyeti bitince bu gibi işlerde kullanıldığından bahsediyorsunuz. Resmiyetin bitmesi derken neyi kastediyorsunuz?

Resmiyetin bitmesi derken, bir general de neticede bir memurdur, resmi memur. Bu resmi görevi bitince bunlar resmi görevdeki imkânlarıyla, devletten aldıkları güçle birçok ağlar kuruyorlar. Sanki bir maden damarı bulur gibi birçok irtibatlar kuruyorlar. Birçok insanla tanışıyorlar veyahut bilgiler alıyorlar. Daha sonra sivilleşince, o resmi görevleri sona erince bu irtibatlarını kendi çıkarları ve amaçları doğrultusunda organize ediyorlar, o düzeni devam ettiriyorlar. Sonra yok güvenlik birimiymiş, yok bilmem hangi isimlerle paravan şirketler adı altında yapıyorlar bunu.

KANUNSUZ İŞLER TERS GİDİNCE ASTLARIN SIRTINA BİNİYORLAR

- Bildiğiniz böyle başka generaller var mı, Veli Küçük gibi?

Yok fakat benim genel tespitim; bu faili meçhuller, JİTEM davaları gelip gelip üç beş uzman çavuşa, itirafçıya yıkılmaya çalışılıyor. Mesele bu kadar basit değil ki. Hiçbir uzman çavuş, hiçbir itirafçı hatta hiçbir tim komutanı bile kendi başına iş yapamaz kardeşim! Askeri disipline ve kanuna tâbi bir insan, üstten, en üstünden emir ve yetki almadıktan sonra hiçbir kanun dışı iş yapamaz.

- Ergenekon ve JİTEM ile ilgili generaller, üst rütbeli subaylar hangi olaylarda kullanılmışlardır?

Yani şimdi, o olaylardan tekrar bahsetmek... Farz edelim, Murat Aslan olayı. Şimdi biz direkt; Ankara Jandarma Genel Komutanlığı'ndaki Şener Eruygur veya Ali Akgöz Paşa yapmıştır diye, diyemeyiz. Ama işin ucu oraya gidiyor. Aşağının oradan aldığı direktif ve cesaretle gerçekleştirdiği bir olaydır, alt rütbedekilerin... Böyle bir bağlantı var yani. Ama maalesef bu her yerde oluyor; iş iyi gidince yukarıdakiler aşağıdakilere takdirnameler veriyorlar, ödül veriyorlar, aferin diyorlar, şu bu... İş ters gittiği zaman da sahip çıkmıyor. Her şey o alt rütbedekilerin, astların sırtına biniyor, günah keçisi onlar oluyor, bütün günahlar onların oluyor. Yukarıdakiler de sütten çıkmış ak kaşık gibi kendilerini gösteriyorlar. Yok, "Biz böyle bir emir vermedik, bunlar kanunsuz iş yapmış, yapmasaydı" diyorlar.

İŞKENCE SERBEST… İNFAZLAR KAYITSIZ…

- JİTEM'de talimatlar nasıl veriliyor, uygulama nasıl yapılıyordu?

Ben kendi gözlemlerimi, tecrübelerimden edindiğim kanaatimi söyleyeyim; farz edelim JİTEM tim komutanı bir görev aldı veya bir duyum aldı. Gerek muhbirlerden, gerekse resmi yerlerden bir duyum, bir ihbar var: "Falan köydeki kişinin evine teröristler geliyor, adam şu yardımları yapıyor, onları şuraya taşıyor, işbirlikçilik yapıyor filan" diye. Şimdi, tim komutanı ne yapıyor; kendi üstü olan grup komutanına iletiyor. Diyor ki mesela: "Komutanım ben gideceğim, bu olayı araştıracağım." Araştıracağım derken, getirip işkence de yapacak. Yani hem operasyon, hem sorgulama, hem de yerine göre yargı görevini üstleniyor burada, kendi onların yerine koyuyor.

Grup komutanının haberi oldu, nihayetinde bu rapor edilecek; kim göreve gitmiş, hangi saatte, nereye gitmiş, bunların hepsi kayıtlı. İdari işler var, orada çalışan 2-3 tane başçavuş, uzman çavuşlar, memurlar var. Bunlar görev durumlarını kaydediyorlar. Ama onlar bilemezler; göreve giden tim adam mı öldürdü, neler yaptı, o işlerin detayına giremez. Onu ancak bazıları bilir. Bu durumları o işe gidenler, bir de üst biliyor. Başka öbürleri bilmiyor.

JİTEM VE ERGENEKON'UN PERVASIZLIKLARINA BİR NOKTADA EMNİYET ENGEL OLDU

- Hayata geçirilen ya da geçirilemeyen; belki geçirilemediği için ertelenen planlardan bahseder misiniz?

Diyebilirim ki, yapmak isteyip de yapamadıkları bazı şeyler; emniyetin karşı olacağını düşündüğünden ve de engellemelerinden dolayı, rahatsızlık duyarak caydıkları şeyler var.

- Polisin bir noktada o bölgelerde caydırıcı olduğunu mu söylüyorsunuz?

E tabii, şimdi JİTEM alıyor adamı öldürüyor, götürüyor Emniyet'in, polisin bölgesine atıyor. Emniyet de buna karşı çıkıyor. Bir de Emniyet adam yakalamış sorgulamış, mahkemeye sevk etmiş, mahkeme serbest bırakmış, JİTEM de bu adamı alıyor öldürüyor, asıyor. Milletin de kaybolan kişilerle ilgili ilk başvurduğu yer emniyet müdürlüğü. Emniyet artık bundan rahatsızlık duyuyor. Ve JİTEMci, bir Emniyetçi kisvesi altında, kendisini sivil polis olarak tanıtarak gidiyor adamı alıyor, arabaya bindirip götürebiliyor. Burada haksızlık yapıyor. Orada gören halk da diyor ki: "Adamı sivil polisler aldı." Sonra Emniyet'e soruyor: "Bizim adamımızın akıbeti ne oldu?" diye.

- Yani bir noktada artık Emniyet'in tavrını koymasıyla bazı planlar tam yapılamadı mı diyorsunuz?

Ya tabii. Mesela, Susurluk olayının patlak vermesi de caydırıcı oldu, bazı işleri askıya almalarına sebep oldu. Bir geri çekilme, o dönemde fail-i meçhul yapmama oldu.

KARADENİZ-JİTEM-VELİ KÜÇÜK-HRANT DİNK


- Karadeniz'deki JITEM varlığına gelirsek… "Birilerinin" yaptığı işlerden bahsediyorsunuz. Kimdir bunlar? Ergenekon ise, söylediklerinizden JİTEM'in de Ergenekon yapılanması tarafından kontrol edildiği sonucu çıkıyor. Bu doğru mudur?

Bahsettiğim o dönemde Veli Küçük orada, Giresun'da bölge komutanı idi, eski JİTEM gruplar komutanı olduğu için. Çünkü düşündüm, beni normal bir birliğe göndermeyebilirler, kendi kontrollerinden çıkmamı istemezler. Çünkü birçok sırlarına vakıf olmuşum, birçok çalışmalarında bulunmuşum. Yani normal tayinime razı olmayabilirler diye.

Ama, "Veli Küçük'ün bulunduğu bir birliğe tayinimi yaptırırlar" diye düşündüm. Bu yüzden tayinimi istedim ama vermediler, göndermediler. Daha sonraları çok uzun zamanlar uğraştım, ısrar ettim oradan gitmek için, Diyarbakır bölgesinden kalkmak için. En son da Burdur'a verdiler.

OGÜN SAMAST'LARIN ÇIKMASI TESADÜF DEĞİL

- JİTEM'in Karadeniz yapılanmasının mahiyeti konusunda başka neler söylenebilir?

Şimdi son olaylara bakıyoruz; Hrant Dink olayında, başka olaylarda Karadeniz'de bazı gençler sanki devşirilmiş gibi, belli hedefler için organize edilmiş, belli ideolojilere kafaları doldurulmuş ve istenilen belli hedeflere yöneltilmiş gibi. Bunlar hep belli bir çalışmanın ürünüdür. Bu işler için sıradan ülkücüler kullanılsaydı; Adana'dan, Kozan'dan, Osmaniye'den, Yozgat'tan daha fazla ülkücü var. Onlar bu tür şeyleri yaparlardı veya Alperenler yapardı. Ama yok! O zaman tesadüf müdür; Veli Küçük'ün görev yaptığı yerlerden böyle gözü kara bir şekilde gidip vurması, Ogün Samastların filan ortaya çıkması bir tesadüf müdür? Hiç de değil.

Silopi'de Cindi Salu gibi insanların gözü kara bir şekilde, insanı tara ile kesecek şekilde çocukların çıkması da tesadüf müdür? Değildir. Silopi'deki JİTEM Komutanlığı'nın yaptığı çalışmalar sonucu, sivil bir unsuru oradaki oluşuma kazandırmışlar, yeri geldiğinde verecekleri görevi yapsın diye, pis görevleri yapsın diye. Karadeniz'dekiler de tesadüf değildir, bunlar uzun süreli çalışmanın ürünleridir. Orada Veli Küçük gibi daha önceden JİTEM gruplar komutanlığı yapmış kimselerin geliştirdikleri ilişkilerle. Ve sadece Veli Küçük de değil, orada görev yapan başkaları da olmuş orada, Karadeniz'de. Ama şimdi onları isim olarak hatırlayamıyorum.

VELİ KÜÇÜK HER ŞEYİ ÖNCEDEN HAZIRLAMIŞ


- Veli Küçük o bölgede, Karadeniz'de bulunurken Ergenekon için mi çalışıyordu acaba?

Adam bir askeri birliğin bölge komutanı; ama bunun yanında kendisinin ayrı hedefleri de var. Mesela diyelim bir gün üniformayı çıkardı, ya da emekliye ayırdılar; adam Ergenekon gibi başka bir kanala da çalışmış. Bu oluşum için de örgütlenmeler sağlamış, örgütün çeşitli liderleriyle görüşmeler yapmış, bunun zeminini o zamandan atmış.

- Veli Küçük'ün irtibatlı olduğu daha yüksek mevkide insanlar var mıydı? Yani talimat aldığı kişiler var mıydı?

Ben, "şununlaydı" desem yalan olur. Fakat bu Veli Küçük değil, Ali Küçük olsun; herhangi bir bölge komutanı ne olabilir ki? Onun cesaret aldığı bir yerler vardır. Onu cesaretlendiren, onun faaliyetlerine göz yuman. Çalışmalardan üstlerin habersiz olması imkânsız.

İŞİN SİLSİLESİ KARARGÂH'A DAYANIR


- Ergenekon'un bir numarası, en üstündekiler konusunda sizin bir bilginiz var mı?

İşin numaralandırmasına girmiyorum ama hep söylediğim gibi; iş Karargah'a gidiyor.

- Yüzbaşı Zahit Engin, insanları niçin tutukluyor, hangi konularla ilgili sorguluyordu?

Zahit Engin de diğer JİTEM komutanları gibi aynı nedenlerle, yani; "Teröristtir, teröristlere destek veriyor, terörist yanlısıdır" diye, kendilerine göre böyle gerekçelerle hareket ediyorlardı. İşte: "Bağımsız mahkemeler tam yapamıyor, yakalayıp serbest bırakıyor" gibi gerekçelerle kendileri sorguluyordu.

- Yüzbaşı Engin tarafından sorgulandıktan sonra arazi, köprü altı ya da Dicle'ye atılan kişilere örnek verebilir misiniz?

Hakkı Kaya var, Ferdi Özgen'in babası Fikri Özgen mesela.

ALBAY TEMİZÖZ VE İNFAZ EKİBİ

- Abdulhakim Güven, Adem Yakın ve Hıdır Altok'un Cizre'de bir ekip oluşturup Cemal Temizöz'ün emrinde faaliyet yürüttüğünü, insanları kör kuyulara atarak her türlü terör faaliyetini icra ettiğini söylüyorsunuz. Bu insanlar niçin öldürülüyor? Atıldıkları kuyuları tarif edebilir misiniz? Malum, Temizöz şimdi de yargılanıyor…

Bu ekipten Abdulhakim Güven ve Adem Yakın ile Hıdır Altok; bunlar aynı zamanda Diyarbakır'da da kalıyorlardı. Komşuyduk, hemen her gün görüşebiliyordum. Ve özellikle de Abdulhakim Güven'i özellikle peşime görevlendirmiş gibilerdi. Beni her gün mesaiden sonra dışarıya davet ediyordu. Lokantaya falan gittiğimizde, o sohbetlerinin arasında anlatıyordu; mesela bir gün 7 kişiyi öldürüp bir kuyuya attıklarını söyledi. Hıdır Altok'ın kendileri tarafından Suriye sınırından geçirildiğini anlatmıştı. İşte o zaman Cemal Temizöz bölük komutanıydı. Oraya bir boruya mı, Suriye İstihbaratı binasına mı ne sabotaj yapmış.

- Cemal Temizöz mü yaptırmış bunu?

Cemal Temizöz'ün emrinde görevli. Bunlar, onun emrinde çalışıyorlardı. Cemal Temizöz bir ekip oluşturmuştu, uzman çavuşlar da vardı 3-4 tane. Hatta bir keresinde Nurettin Ata'nın Ankara JİTEM Gruplar Komutanlığı'ndayken emekliye ayrıldı. Onunla bir görüşmemizde, Cemal Temizöz'ün ekibinin Cizre- Silopi arasında TIR'cılık yapan kendi amcaoğlunu üzerindeki döviz için öldürdüklerini ve taş altı ettiklerini tespit ettiğini söyledi bana. E adam JİTEM Gruplar Komutanı ve bu bilgiyi biliyordu, "Bunu yanlarına koymayacağız" diye de hayıflanıyordu.

Ve yine bir seferinde İdil'de Tabur Komutanı Ali Yıldız da daha önce JİTEM Grup Komutanlığı yaptı. O da Abdulhakim Güven ve arkadaşlarının İdil-Cizre arasında köylü minibüslerini durdurup kadınların ziynet eşyalarını aldıklarını, yani gasp yaptıklarını söyledi. Hatta orda, "Bak ayağınızı denk alın, bölgemde sizlerin böyle şeyler yaptığınızı tespit edersem, affetmem." dediydi.

GAFFAR OKKAN, JİTEM VE ERGENEKON FAALİYETLERİNE ENGEL OLDUĞU İÇİN ŞEHİT EDİLDİ


- Diyarbakır Jandarma Bölge Komutanı Tuğgeneral Bahtiyar Aydın'ın 1993 yılında karakol kapısında tek kurşunla öldürülmesi olayında JİTEM'i işaret eden bazı haberler yer aldı. Emekli Astsubay Hüseyin Oğuz, JİTEM'de çalışan PKK itirafçıları tarafından öldürüldüğünü söylemişti. Bu konuda sizin bir bilginiz var mı?

Hüseyin Oğuz söylüyor da bunu, bu iş profesyonel işi, kanas suikast silahıyla adam vurmak... PKK'lı itirafçı da sonradan onun eğitimini görmüştür, keskin nişancı da olabilir ama bunu bir İtirafçıya yaptırabileceklerini sanmıyorum. Onların kendi içindeki daha dar bir grubu olabilir. Mesela Gaffar Okan suikastı.

- Gaffar Okkan suikastına da gelecektik, onlar kim olabilir?

Onun cinayetinde de itirafçı filan kullanılsaydı şimdiye açığa çıkardı. O zamanki JİTEM Komutanlığı onun faaliyetlerinden rahatsızdı.

- Rahatsızlık derken; Emniyet olarak onların faaliyetlerine engel mi oluyordu?

Şimdi, JİTEM başına buyruk olarak, kendisine polis süsü vererek şehrin ortasında adamı alıyor, iş de, fatura da emniyetin üzerinde kalıyor. Emniyet de bunu istemedi, Gaffar Okkan asayiş, cinayet şubesi gibi bütün birimlere emir vermişti, JİTEM'in bütün bu kanunsuzluklarını engellemeye başladılar. Pepe denilen Muhsin Gül isimli eski bir itirafçıyı alıp sorguladılar, emniyet birçok bilgi aldı onlar hakkında; Abdülkerim Kırca, Alaattin Kanat hakkında, JİTEM ile Yeşil'in bağlantısı hakkında birçok şey anlattı Pepe. Bu, onları rahatsız etti. O rahatsızlıklarını Zahit Engin dile getiriyordu, "Onları bilmem ne yapacağız" şeklinde küfürlü şekilde konuşuyordu, emniyetçilere çok sinirlendiğini belirtiyordu. Zaman zaman çarşı içinde polis memurlarıyla tartıştığı oluyordu.

MÜMKÜN OLSA HER ŞEYİ EN BAŞA ALIRDIM, BOYACI VE ANTRENÖR OLMAK İSTERDİM


- Geriye dönüş imkanınız olsaydı, hayatınızı hangi aşamadan itibaren değiştirmek isterdiniz?

(Gülümsüyor) Çocukluğumda başlamak isterdim, yani Nevzat Ustamın beni okula yazdırdığı dönemden başlamak isterdim.

- Niye ki; film oradan itibaren mi kopuyor?

Yok ondan değil de, ama normal bir insan, sivri işleri karışmadan, normal sınırlar içerisinde hakkını arayabilen bir insan olmak isterdim. Sivri uçlara kaçmazdım.

- Mesela nerde olurdunuz o zaman; Diyarbakır'da çocuk çocuklarıyla atölyesi olan birisi mi?

E tabii, atölyemin olması veyahut bir boyacı ustası olarak inşaatlarda çalışan (gülüyor) bir boyacı ustası, kalfası olarak çalışmayı isterdim. Veya bir atlet olarak… E tabii bir yaşa kadar yapılabilir de.

- Sonra da antrenörlük mü yani?

E tabii, yeni gençler yetiştirmek isterdim o alanda. (Hüzünleniyor)

BULUNAMAYAN CESETLERİ BAŞKALARI BULMUŞ VEYA HAYVANLAR YEMİŞ OLABİLİR

- İhbarlarınıza gelmek istiyordum. Bazı ihbarlarınızla cesetler bulundu, bazılarında ise bulunamadı. Neden acaba?

Atılan cesetleri belirtiyorum yer yer. Açıktan atılan cesetlerin görülmemesi imkansız bir şey. Çoktan onlar bulunmuştur, fakat kimliği meçhul olarak değerlendirilmiştir veya kimsesizler mezarlığına konulmuş. Fakat sonradan birileri elbisesinden filan teşhis edebilmiş. Bunlar böyle. Bir de Hazar Gölü'ne atılan bir Hasan Ergül var, Silopi'nin Körtük köyünden. O adamı zamanında balıkçılar bulmuş ama kimse bilmiyor onun Hasan Ergül olduğunu. Ben açıkladım, gittiler DNA testinden onun Hasan Ergül olduğunu çıkardılar. Bazılarının boş çıkması bundandır. Bir de yanlış yer kazılması. Şu var; hiç kimse bir metre, iki metre derine JİTEM filan gömmemiştir, o an üstün körü, başkaları görmeyecek şekilde acil yapılıp geçildi. Dağda hayvanlar da götürmüş olabilir. Çoğunu da çobanlar buluyor, onun için bulunamıyor.

KAYIP ÇANTANIN ESRARI


- Yurtdışına çıkmadan önce İstanbul'da bulunurken Uğur Balık isimli bir kişiye, kendi yazdığınız ve hazırladığınız bazı evrakları teslim ettiğinizi ancak bu evrakların ortadan kaldırıldığını söylüyorsunuz. Bu evraklarda neler var? Evraklar neden ortadan kaldırılmış olabilir?

Evraklarda benim uzun yıllardır aldığım notlar vardı, bilgi dolu bir ajanda. JİTEM'in faaliyetleri, hedefleri gibi her konuda... Bir günlük gibiydi.

- O çantanın akıbeti ne olmuş olabilir, bu şahıs ne yapmış olabilir?

Sonuç olarak bu kimseler bilgileri kamuoyuna sağlıklı bir şekilde yansıtmamı engellediler. Gerçekleri engellediler, o evraklar olsaydı daha faydalı olabilirdi, şu an ismini hatırlamadıklarım olabiliyor, oraya bakınca hatırlardım. Ama hepsini almış oldular.

GİZLİ TANIKLIĞA GEREK YOK, HER ŞEKİLDE İFADE VERİRİM

- Ergenekon savcılarıyla direkt olarak telefon ya da yüz yüze görüşmeniz oldu mu? Böyle bir görüşme olsa, şu ana kadar kamuoyuna yansıyan bilgilerden farklı olarak verebileceğiniz yeni bilgiler var mı? Ergenekon'da gizli tanık olma teklifi aldınız mı?

Hayır, ne bir telefonla görüşmem oldu, ne de gizli tanıklık durumu. Gizli tanıklığa ihtiyacım da yok. Bildiklerimi açıktan söylemeye hazır olduğumu zaten söylüyorum. Savcı değil kim isterse; ama tabii ki Ergenekon ve JİTEM haricindeki herkese… Ben onları gayri kanuni, gayri insani gruplar olarak tanımlıyorum.

- İtirafçı olduğunuz dönemde sizinle birlikte 500 civarında eski PKK'lının saf değiştirerek JİTEM elemanı olduğu söyleniyor. Bu kişilerden şu anda görüştüğünüz var mı?

Hayır, hiç görüştüğüm yok.

- Onlardan infaz edilenler oldu mu?

Pepe lakaplı Muhsin Gül infaz edildi, Zahit Engin ve timi tarafından. İşte bahsettiğim, Emniyete açıklamalarda bulunan odur. Emniyet sorgusunda JİTEM hakkındaki her şeyi anlatmıştı; Yeşil ile, Alaattin Kanat ile irtibatları, Abdülkerim Kırca'nın faaliyetlerini, nasıl onları organize ettiğini, hangi cinayetlerin işlendiğini, Zuhurlu olayı cinayetini, Zuhurlu'nun çocuklarının öldürülüşünü… İşte bunları anlattığı için onu öldürdüler. Bazen de duyardım; cezaevinden alıp operasyonlara götürürlerdi, geçici görevle diye; orada arkada sıkıyor, öldürüyorlar ve sonra: "Çatışmada öldü" diyorlar. O Lice, Kulp taraflarında...

YEŞİL, MOBİL GEZEN TİLKİ GİBİYDİ


- Yeşil kod adlı Mahmut Yıldırım'ın son durumu hakkında bir bilginiz var mı? Yaşıyor mu sizce?

Şahsi kanaatim, onun yaşadığına inanmıyorum. Bir yerden şimdiye ses verirdi, yaşasaydı eğer. Çünkü o gözükmeyi, hava atmayı, kendini güçlü göstermeyi seven birisi. O yüzden de kendisi hakkında söylenenlere şimdiye bir cevap verirdi, yaşasaydı eğer. Bir sinyal verirdi yani… Şimdi, Yeşil; mobil gezen, sabit yerde bulunmayan birisiydi ve nerde ne iş varsa giderdi, nasıl ki tilki kokusunu alır ki bir yerde av var, o da öyle. Batıya gidiyordu, doğuya gidiyordu, nereye giderse de oradaki birlikten destek almaya bakıyordu.

- Asıl kimin için yapıyordu bu işleri, neticede bu işleri tek başına, münferit olarak yapmıyordu?

Ya haliyle, tek başına yapmıyor. Bunu Ankara'dakilerden, bazı siyasilerden bir cesaret, bir yetki almış. "PKK ile mücadele edeceğim" demiş, ona kimlik, silah vermişler, gittiği yerlerde de ona yardımcı olanlar oluyor.

JİTEM-ERGENEKON, MUSA ANTER'İN KATİLİNİ ALMANYA'YA KAÇIRTTI, PKK'YA ÖLDÜRTTÜ

- Yeşil demişken, Musa Anter cinayetine de değinelim isterseniz. Yeşil'in adı Anter cinayetinde de geçmişti. Musa Anter cinayetinde adı geçen Hogir kod adlı Cemil Işık'ın PKK ve JİTEM yardımı ile yurtdışına çıkarıldığı Almanya'da iken de sessiz sedasız öldürüldüğü iddia ediliyor. Bütün bu olaylar hakkındaki bilginizi alabilir miyiz?

O olayın hâlâ karanlık noktaları var. Bazı kesimlerin özellikle de Orhan Miroğlu'nun bu olayları çözeceğine inanıyorum. Ama maalesef, herkesin kendine göre mazeretleri ve endişeleri olabiliyor. Bazı karanlık noktalar var; mesela kim Musa Anter'i Hogir kod adlı Cemil Işık ile görüşmeye ikna etti ve yönlendirdi? Bu karanlık bir yer. Yani Musa Anter gibi yaşlı, görmüş geçirmiş insanın bir Hogir'in lafı üzerine taksiye atlasın gitsin, fail-i meçhullerin yaşandığı bir dönemde, bir gece vakti. Böyle bir ortamda, bu şekilde görüşmeye gitsin; olacak şey değil.

Burada Yeşil de Ergenekon'un bir piyonu, ipler onların elinde. Sanmıyorum ki Yeşil sadece kendi imkânları ile Hogir'i Almanya'ya çıkardı. Ama Yeşil'in arkasındaki bürokratik ve siyasi güç, askeriyedeki, emniyetteki güçler Hogir'i Almanya'ya çıkarttı. Hogir ki, devlet tarafından aranan birisi, köy katliamlarından dolayı canavar gibi aranan birisi. İşte bu kişi yine devlet içindeki bir kanal tarafından yurtdışına çıkarılıyor. Orada da PKK bunu sessiz sedasız öldürüyor da PKK şimdiye kadar hiçbir açıklama yapmıyor; dikkat çekicidir bu. Normalinde, Musa Anter'in katledilmesine sebep olan bir kişi, öldürülmüşse, PKK normalde bunu propaganda aracı olarak kullanırdı. Derdi ki: "Biz Ape Musa'nın şahadetine sebep olan bu haini cezalandırdık". Yani bunun rantına bakardı ama yapmadı, sanki danışıklı dövüş gibi. Anter cinayetinde Hogir ile birlikte yer alanlar var ama onları açıklamıyorlar. Neticede JİTEM-Ergenekon, Hogir'i Almanya'ya çıkardı, PKK da onu orada sessiz sedasız imha etti. Susturmuş oldular onu yani, ileride konuşma imkânı vardı onun. Musa Anter cinayeti de böylece kapanmış oldu.Yeni Şafak