Geçen yıl bu zamanlar, spor manşetleri en çok onun adını yazıyordu. Galatasaraylıların büyük çoğunluğunun gitmesini istediği Başkan Adnan Polat’a o da ‘içeriden’ bayrak açmıştı. 

Polat’ın açık açık “Git” demesine rağmen istifa etmedi. Çünkü ona göre Polat başkanlık niteliklerini yitirmiş ve bu yüzden görev otomatikman ikinci başkan olarak ona geçmişti! 

Türk Telekom Arena’nın açılışındaki protestodan ötürü Polat’ın iktidardan özür dilemesi ve taraftara sürek avı başlatması ‘ayrılığın tam ortası’ydı. Adı Brütüs’e çıksa da tavrını değiştirmedi. Sonunda Polat küsüp giderken o başkanlık yarışına girdi. Ama kongre onun ‘Galatasaray aşkı’na gereken teveccühü göstermedi. En az oy alan aday olarak seçimi kaybetti. Eski Galatasaray İkinci Başkanı Mehmet Helvacı, son dönemlerde de şike cezalarının düşürülmesine verdiği tepkiyle dikkat çekiyor. 
İstanbul Üniversitesi Hukuk Fakültesi Ticaret Hukuku Anabilim Dalı Başkanı olarak hayatını sürdüren Helvacı ile bir bilardo masasının da bulunduğu ofisinde paslaşıyoruz. 

“Şiddet Yasası çıktığında siz de Galatasaray İkinci Başkanı’ydınız. Umarım yasadan haberiniz vardı!” diyerek ‘kinayeli bir pasla’ oyunu başlatıyorum. Helvacı bilakis bu işin ateşleyicilerindenmiş: “2005’te rahmetli Özhan Canaydın ile sohbetlerimizde şikeye ceza verilmesi gerektiğini konuşuyorduk. O dönemleri hatırlayın... Herkes şike ve teşvik primi beyanında bulunuyordu ama kimse bunun ortadan kaldırılması için bir mekanizmanın oluşturulması için de bir şey yapmıyordu. Bu konuşuluyorsa, vardır ya da yoktur, en azından bu konuşmaları ortadan kaldırmak gerekiyordu.” 

Evet, o dönemlerde Aziz Yıldırım, sık sık Galatasaray’ın 2006 şampiyonluğunu sorguluyordu. Şiddet Yasası, sene-i devriyesi tamamlanmadan değiştirildi, cezalar ağır diye. Helvacı ise bu sava ‘şiddet’le karşı: “Tam tersi spora daha ağır ceza verilmeli. Örneğin bir dolandırıcılık sadece üç-beş kişinin arasında kalıyor ama buradaki olay milyonlara yansıyor. Şike suçuna cezada dolandırıcılık ve rüşvet suçunun cezası temel alındı. Bunların cezası 5 yıl ile 10 yıl arasında. Şu söylenebilir, dolandırıcılığa benzetilerek bu kanun yapılmış ama işte şikenin cezası 5 değil de 4 yıl olsun.. Bunlar tartışılabilir ama şu tartışılamaz: ‘Bu çok ağır oldu ve 1 yıldan cezalandırılsın’.” Penaltı kabilinden bir soru: “Tabii Galatasaray şikeden yargılanmadığı için rahat konuşuyorsunuz, değil mi?” Gülerek, topu bir nevi göğsünde yumuşatıyor Helvacı: “Böyle yorumlanabilir ama ben bunları daha önce yaptım. X kulübün veya başkanın cezalandırılması üzerine konuşmuyorum. Galatasaraylılar da yargılanıyor olsaydı, yine söylerdim. Hiç tereddüdünüz olmasın.” 

Şike yapsaydık kupa vardı 
Bir de bir ‘tespit topu’ yapıyor: “Kanun değişikliğini isteyenler içeridekilerin suçluluğunu da bir anlamda öngörmüş oluyorlar. Yargılamadan sonra da kanun değiştirilebilirdi.” 

Yasa değişikliğine destek veren kulübünü de eleştirip kendi kalesine de yükleniyor: “Başlangıçtaki tavrı Galatasaraycamiası takdir ediyordu ama sonraki süreçte her ne olduysa, yönetimin tavrında bir dönüş oldu ve Kulüpler Birliği tasarısına imza koydu.” Temmuzdan beri şike soruşturmasına dair tevatürün haddi hesabı yok. Onlardan birini paslıyorum: “Soruşturmayı ilk başlatan Savcı Zekeriya Öz’ün Galatasaray’a dikkatli olun diye ‘sinyal’ verdiği dedikoduları yapıldı? O zaman yöneticiydiniz. Geldi mi böyle bir sinyal?” “Adliye camiası toplumda olmadığı kadar itham edilmiştir” diyerek bu topa giriyor Helvacı ve ekliyor: “Hiçbir savcı ve hâkimin hiçbir kulübe -yandaşı da olsa- böyle bir telkinde bulunması veya özel bir çıkar sağlayacak beyanda bulunması mümkün olamaz. 7 yıl yöneticilik yaparken hiçbir adliyede ve kurumda özel imkânla karşılaşmadım. Bakın SPK Başkanı Galatasaraylı ama onun bize kestiği cezanın miktarını beyan etmek istemiyorum. Ciddi miktarlardır.” Ve ikinci tevatür: “Galatasaray şampiyonluk yarışından koptuğu için şike soruşturmasından kurtuldu…” 

Helvacı, “Ya önceki sezon?” diyerek soruya soruyla mukavemet edip bir misalle karşı atak yapıyor: “Yasa nisanda çıktı. Evet doğru, şampiyonluk potasında değildik ama biz de kupada Kayserispor’a elendik. Kimseye bir şey ispatlamak istemiyorum fakat sonuçta böyle bir şey yapacaksak kupada elenmemek için yapardık.” Helvacı ile derbiden sonra paslaştık. Soruya bile lüzum yok: “Ağzım kulaklarımda çıktım stattan” diyor. “6-0’ın rövanşını kaçırdınız sanki…” deyince de “6-0 bana çok manalı gelmiyor. Fener’i mi yenelim yoksa şampiyon mu olalım? Şampiyonluğu tercih ederim çünkü Fener’i yenmenin hiçbir katkısı yok” diyor ama ikna olmakta güçlük çekiyorum! 
Final pasında “Şike davası malum… 7 Aralık’taki derbi oynandı ama gelecek sezon bir derbimiz olacak mı?” Yine gülüyor… Aslında cevabımı alıyorum ama devamına da bakalım: “Derbi aynı semtin takımları arasında oynanan maçtır. Dolayısıyla derbi olacaktır.” Helvacı’nın bu çalımına karşı çalım: “Galatasaray-Fenerbahçe derbisi olacak mı?” Biraz duraksadıktan sonra “Bu sorunun cevabını bilmiyoruz. Önümüzdeki günlerde göreceğiz” diyor… 


Aysal yanlış yolda 
Fatih Terim ile çalışmak çok harcamayı gerektirir. Onu seçtiğiniz andan itibaren tercihlerine saygı göstermek zorundasınız. Ünal Aysal, ekonomik olarak yanlış gidiyor. Evdeki gümüşleri satarak borç eritiyor. Hisseleri geri almak üzere sattığını söylüyor. Bu taahhüdü imza altına alsın o zaman. 

18 takım düşsün! 
Suçlu bulunduğu halde ekonomik nedenlerden ötürüFenerbahçe’nin kümede kalmasına karşı çıkardım. 18 kulüp TFF’ye dilekçe verip “Hepimizi Bank Asya’ya düşür” desin o zaman. Fedekârlığa kendi üzerinizden yapın, toplum üzerinden değil. 

İki GS’linin işi değil 
Fenerbahçe yöneticileri bu işi yönetememişlerdir. TFF’de başka, dışarıda başka bir şey söyleyip, suçluları başka yerde aramak yanlış. Menin Galatasaraylılar yüzünden meydana gelmediği de Aydınlar tarafından açıklandı. 

Pişman değilim 
Polat ile yaşananlardan ötürü pişman değilim. Aksini söylese de seçilmesinde katkım var. Kongrede 397 oy almış bir kişiyim. En kötü siluetimle bana bu oy verildi. Arena protestosundan sonra Polat’a “Galatasaray Başkanı gibi davranmadınız. Dolayısıyla görev bana geçti. Şu andan itibaren yetki bende” dedim. Evet, bir nevi ihtilal denebilir. O, Adnan Polat’ıGalatasaray başkanlığından daha büyük bir şey olarak görmeye başladı. Polat ile küs değilim ama kendisi ne düşünüyor bilmiyorum.