Kaplan ‘Laiklik dogması ve sopası' başlıklı yazısında ‘bu yazıyı linç edileceğimi bilerek yazıyorum' ifadesini kullandı. Kaplan'ın yazısının önemli kısımları şöyle:

‘LAİKLİK BU TOPLUMA TEPEDEN DAYATILDI'

"Laiklik, dışardan ve tepeden dayatıldı bu topluma. Laiklik, zihnimize giydirilmiş bir deli gömleğiydi. Hayatımıza vurulmuş bir pranga. Bu topraklarda, laik bir toplum icat etmek ve İslâm, toplumun hayatından uzaklaştırılmak istendi. Laikliğin gerekçesi, şuydu: ‘Bu toplum geri kaldı. İslâm, bizi geri bıraktırdı. Dolayısıyla Türkiye çağdaşlaşmalıydı. Çağdaşlaşmanın tek yolu, laikleşmekti.' (!) Bu gerekçe, bizim zihnimizle de, tarihî gerçeklerle de alay eden sığ ve ürpertici bir gerekçeydi. Oysa bir toplum, kendini inkâr ederek yeni bir atılım gerçekleştiremezdi. Kendini inkârın kaçınılmaz neticesi, intihar olabilirdi ancak. Nitekim öyle de oldu, ne yazık ki."

‘LAİKLİK BİR DOGMA'

"Laikliğin dogma hâline getirilmesi, zekâmızla alay edilmesi anlamına geliyor. Düşünsenize, laiklik, ‘değiştirilmesi bile teklif edilemez' bir madde olarak yer alıyor bu ülkenin anayasasında. Sadece bu ülkenin anayasasında şu koskoca dünyada! İyi de, neden peki?
Laikliğin anavatanı, dünyanın en laik ülkelerinde bile laikliğin tartışılmaz olması, dogma katına yükseltilmesi, laikliği tartışanların aforoz edilmesi gibi absürdlükler düşünülemez bile.
Ama burası Türkiye!
Celladına âşık tasmalı çekirgeler, gulyabanîler ülkesi!
(…)
Yeter ama!
Şunu aslâ unutmayacaksınız: Bu toplum, tam altı asır, 72 millete, dine, ırka mensup toplumu bir arada yaşama tecrübesi üretebilmiş tek toplumdur. Bunu da laiklik üzerinden değil,
İslâm üzerinden başarabilmiştir.
Laiklik bizi bozar! Bozuyor da nitekim…Vesselâm."