Korku filmlerini aratmayan cinayet ayrıntıları, kitle iletişim araçları vasıtasıyla sabah-akşam fark etmeksizin sıkça tekrarlanıyor ve toplumun şiddet olaylarına bakışı değişiyor. Bu tür haberler sağlıklı bireylerin şiddeti normal kabul etmesine yol açarken cinayet işlemeye yatkın olan kişilere ise ilham veriyor. Haberdar etmekle cinayet işleyen kişileri medyatik hale getirerek popülerleştirmek arasında ciddi farklar olduğunu söyleyen uzmanlar, şiddete medya aracılığıyla meşruiyet kazandırıldığına vurgu yapıyor. Kız arkadaşını öldürdüğü için aylardır Türkiye'nin birinci gündem maddesi olan C.G.'nin internette fanlarının oluştuğuna dikkat çeken uzmanlar, bu tür haberler yayınlanırken çok dikkatli davranılması gerektiğini söylüyor.



SADECE YAPABİLDİĞİNİ GÖSTERMEK İÇİN CİNAYET İŞLEYENLER VAR

17 yaşındaki M.F.'nin annesi Asiye F.'yi öldürmeden önce internet sitesinde 'yakında herkes beni tanıyacak' demesi, şiddet olaylarının medyada nasıl yer bulduğunun en önemli kanıtını oluşturuyor. Şiddetin estetize edilerek adeta kutsallaştırıldığını söyleyen psikiyatrist Prof. Dr. Kemal Sayar, cinayeti işleyen kişilerin kahramanlaştırıldığını belirtiyor. Sadece yapabildiğini görmek için cinayet işleyen gençlerin olduğunu anlatan Sayar, ergenlik çağındaki birçok gencin kahramanlaştırılan bu kişilerle kendini özdeşleştirebileceği uyarısında bulunuyor. Prof. Dr. Kemal Sayar, sözlerini şöyle sürdürüyor: "Şiddet haberleri ayrıntılarıyla değil, insanlarda oluşturduğu yıkımlarla gündeme gelmeli. Olumsuz örneklerin yaşadığı acılar toplum tarafından doğru algılanmalı. Ancak maalesef medya bu cinayet haberlerini sanki çizgi film verir gibi kullanıyor. Çizgi filmlerdeki insanlar defalarca yere düşse de, vurulsa da zarar görmez. Bu olayın muhataplarının da sanki zarar görmediği ya da acı çekmediği gibi bir intiba uyandırılıyor."


Psikiyatrist Prof. Dr. Mehmet Zihni Sungur, cinsel saldırı, yaralanma ve cinayet haberlerinde kullanılan dilden daha çok görüntünün önem taşıdığını söylüyor. Bir görüntünün sayfalarca yazıdan daha çok insanı etkilediğini vurgulayan Sungur, "Hiç bu konuları düşünmemiş biri eğer takıntılıysa görüntüler sayesinde kafasındaki korkularını kolaylıkla cisimlendirmiş oluyor." diye konuşuyor. Haberlerde cinayet ve tecavüze ait ayrıntıların olumsuz etkilerine değinen Sungur sözlerini şöyle sürdürüyor: "İnsanların kendilerini korumak için bu tür haberleri de bilmeye hakkı var. Ama mağdurları ajite eden ya da bu işi yapanları zaman zaman kahraman gibi gösteren, şiddeti önceleyen haberlerle bilmek zorunda değiliz. Mesela 'Annesini 10 parçaya ayırdı' ayrıntısını vermek yerine öldürdüğünü söylemek çok daha doğru bir yaklaşım olur. Çünkü bu bilgiyi bilmek bize ekstra korku ve endişenin dışında bir şey kazandırmaz."


Duyguların bulaşıcı olduğunu söyleyen psikiyatrist Bülent Budak, olumsuz örneklerin mümkün olduğunca az gösterilmesi gerektiğini belirtiyor. Özellikle görsel öğelerin çok daha güçlü uyaranlar olduğu için insanları daha fazla etkilediğini ifade eden Budak, bu tür yayınların en çok çocuk ve gençleri etkilediğini dile getiriyor. Olumsuz örneklerin insanlardaki güven duygusunu zayıflattığına dikkat çeken Budak, "Bu olaylar yetişkinlere aile bireylerini kaybetme korkusu veriyor. Depresyon, panik atak ve gece korkuları oluşturuyor." ifadelerini kullanıyor.



Cinayet haberlerinin medyada yer alış biçiminden meslek kuruluşları da rahatsız. Münevver Karabulut cinayetinde medyanın büyük hatalar yaptığını düşünen Çağdaş Gazeteciler Derneği Başkanı Ahmet Abakay, şiddetin meşrulaştırılmaması gerektiğinin altını çiziyor. Cinayetin arkası yarın tadında dizileştirilerek bir gün içinde defalarca yayınlandığını söyleyen Abakay, bu yolla toplumun şiddet bilgisinin artırıldığını vurguluyor. Abakay, "Televizyon ve gazetelerin başında olan insanlar reyting veya tiraj getirdiği için bu tür haberleri gözlerini kırpmadan yayınlıyor." diye konuşuyor.


Türkiye Gazeteciler Cemiyeti Başkanı Orhan Erinç ise gazetecinin her türlü şiddeti haklı gösteren, özendiren ve kışkırtan yayından etik olarak uzak durması gerektiğini aktarıyor. Erinç, özellikle televizyon kanallarında verilen haberlerin çocukların göremeyeceği geç saatlerde verilmesinin önemine dikkat çekiyor.


İşlenilen cinayet ve tecavüzü bütün ayrıntılarıyla özendirici bir üslupla veren basının büyük hata yaptığını söyleyen medya eleştirmeni Ragıp Duran da bu tavrın değiştirilmesi gerektiğini vurguluyor.

Televizyonda çocukların da izleyebileceği saatlerde yer alan haber bültenlerinde cinayet haberlerinin çok sık ve ayrıntılarıyla yer alması küçük çocukların dünyasında da şiddeti normalleştiriyor. Haberlerde sık sık tekrar edilen cinayet zanlısının ismi, kötü fiil işlemiş, sevilmeyecek bir karakter olması gerekirken bir kahraman gibi çocukların zihnine kazınıyor. Öyle ki bugün ilkokul çocukları sınıflarında kız öğrencileri kovalayarak 'cemgaripoğluculuk' oynamaya başladı. İlkokul ikinci sınıf öğrencisi 8 yaşındaki İ., ne kadar dehşetli bir halde olduğunun farkına bile varmadan sınıf arkadaşlarıyla oynadıklarını söylediği bu cinayet oyununu şöyle anlatıyor: "Elime bıçağımı alıyorum (elindeki kalem), kızın arkasından koşuyorum, 'cemgaripoğlu' diye bağırıyorum. O da korkup kaçıyor. Kızın önüne bi zıplıyorum, bıçağımı saplıyorum." Küçük İ.'nin oyun sandığı bu davranış ve sözleri, bütün ailenin bir araya geldiği akşam saatlerinde yayınlanan haber bültenlerinden aylardır bu topluma aktarılan cinayet hikâyesinin bir sonucu sadece./yeni şafak