Yargılamaların uzun sürmesi nedeniyle davaların bir türlü sonlandırılamaması zanlıları bazen yıllarca 'içeride' tutabiliyor. Cezaevlerinde bulunan 124 bini aşkın kişiden yaklaşık 54 bini 'tutuklu' statüsünde. Bunların devlete yıllık maliyeti ise neredeyse yarım milyar TL.
 
Türkiye'de yargının en büyük sorunlarından biri haline gelen 'uzun tutukluluk süreleri' devletin sırtında ağır bir yük oluşturuyor. Tutukluluk sürelerinin uzamasından sadece şüpheliler değil, devlet de milyonlarca lira zarara uğruyor.
 
Adalet Bakanlığı Ceza ve Tevkifevleri Genel Müdürlüğü'nün verilerine göre, cezaevlerinde 124 bin 74 tutuklu-hükümlü bulunuyor. Cezaevlerinde 34 bin 959'u tutuklu, 18 bin 837'si hükmen tutuklu (duruşmaları sona ermiş ancak hüküm kararı kesinleşmemiş kişiler) olmak üzere toplam 53 bin 796 tutuklu bulunuyor. Bir tutuklunun devlete olan maliyeti günlük yaklaşık olarak 24 TL'yi buluyor. Bu durumda tutukluların devlete günlük 1 milyon 291 bin 104 liralık maaliyeti oluyor.
 
Uzun tutukluluk süresinden kaynaklanan mağduriyetlere Yargıtay Başkanı Nazım Kaynak da 2011-2012 adli yılı açılış konuşmasında dikkat çekmiş ve 'geciken adalet'in personel yetersizliğinden kaynaklandığını belirtmişti. Bireyin özgürlüğünü kısıtlayan insan hakkı ihlalinin yanında devlete de ağır bir maliyet getiren bu durum, yıllık olarak yaklaşık yarım milyar lira masrafa neden oluyor.
 
CEZAEVLERİNDE KAPASİTE AŞILDI
 
Adalet Bakanlığı Ceza ve Tevkifevleri Genel Müdürlüğü istatistik verilerine göre, cezaevlerinde 124 bin 74 tutuklu-hükümlü bulunuyor. Cezaevlerinde 34 bin 959'u tutuklu, 18 bin 837'si hükmen tutuklu olmak üzere toplam 53 bin 796 tutuklu mevcut durumda. Bir tutuklunun devlete olan maliyeti yaklaşık olarak 24 TL'yi buluyor. Bu durumda tutukluların devlete günlük 1 milyon 291 bin 104 lira, yıllık ise 471 milyon 252 bin 960 liralık maliyeti oluyor.
 
Çocuk tutuklu ve hükümlülerin faturası ise daha kabarık oluyor. Bir çocuk tutuklu veya hükümlünün devlete maliyeti 32 lirayı buluyor. Adalet Bakanlığı'na bağlı toplam 507 ıslahevi ve cezaevi bulunuyor. 17 farklı statüdeki bu ıslahevi ve cezaevlerinde halen mevcut kapasitesinin üzerinde tutuklu ve hükümlü bulunuyor. 2010 yılı sonu itibariyle yaklaşık 10 binden fazla tutuklu ve hükümlü 'kapasite fazlası' olarak cezaevlerinde kalırken, bu rakamın bu yıl sonu itibariyle 14 bini aşacağı tahmin ediliyor.
 
YEMEK ÜCRETİ TAHSİL EDİLİYOR
 
Cezaevlerinde tutuklu bulunanlara günlük olarak harcanan 24 liranın yaklaşık 4 lirasının yemek ücreti olduğu belirtildi. Devlet, tutuklu ve hükümlülerden yer kirası, yatak, yastık, battaniye, çarşaf, su ve genel aydınlatma parası almıyor. Yemekler genelde cezaevlerinde pişiriliyor ya da ihale yoluyla yemek firmalarından karşılanıyor. Genel aydınlatma dışında koğuş ya da odalarda tüketilen elektrik kişi başına bölünerek yine tutuklu ve hükümlüden tahsil ediyor. Yemek ücreti 6 ayda bir tutuklu ve hükümlüye ya da vasisine tebliğ edilerek tahsil edilmeye çalışılıyor. Ödenmeyen alacaklar ise cumhuriyet başsavcılığı kanalıyla defterdarlık ve mal müdürlüğünce takip ediliyor.
 
DEVLET 'ALACAK' PEŞİNDE
 
Devlet alacağının peşini bırakmıyor. Hükümlü ve tutuklunun borçları kendisi ya da vasileri fakir olsa bile silinmiyor. Borçların tahsili için zaman zaman kamu kuruluşlarından gerekli mal varlıkları soruşturuluyor. Fakirlik ilmuhaberi alınsa bile 6 ayda bir soruşturma yapılması şartıyla şahsi dosyasında bekletiliyor.
 
Türkiye AiHM'de 'gecikme' mahkumu
 
Tutukluluk ve yargılama sürelerinin uzunluğu Türkiye'nin AB yolundaki en önemli handikaplarından biri durumunda. Bir tedbir kararı olması gereken tutuklama, Türkiye'de neredeyse 'infaz' haline getirilmiş bulunuyor. Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi'nin (AİHM) en fazla mahkum ettiği ülkeler sıralamasında ikinci sırada yer alan Türkiye'nin başını, yargılama ve tutukluluk sürelerinin uzunluğu ağrıtıyor. AİHM kararlarına bakıldığında, 'uzun yargılama' şikayetiyle Türkiye aleyhine açılan davaların ilk sırada yer aldığı görülüyor. Türkiye, bu konuda 83 kez mahkum edilmiş durumda. AİHM'nin mahkumiyet kararlarında ikinci sırada ise 'tutukluluk süresi' geliyor. Türkiye bu konuda da 80 davada haksız bulunarak 'insan hakkı ihlali'nden mahkum edilmiş. 2011'de hayata geçirilen 'yasal tutukluluk sürelerine ilişkin düzenleme' hem zanlıların hem de Türkiye'nin mağdur olmasını önleyecek nitelikte. Son yıllarda polisin yaptığı başarılı operasyonlar ve çetelerin üzerine kararlılıkla gidilmesi sonucu kapasitesini aşan cezaevlerinin, yargılamaların hızlandırılmasıyla birlikte az da olsa rahatlaması bekleniyor.
 
İş yükü ağır davalar bitmiyor
 
Yargıtay Başkanı Nazım Kaynak'ın 2011-2012 Adli Yılı açılış konuşmasında da dikkat çektiği tutuklu sayısının uzamasına fiziki ve personel eksikliği ile iş yoğunluğu sebep oluyor. 12 Eylül'de yapılan Anayasa değişikliği referandumu kararlarının hayata geçirilmesi için yapılan düzenlemelerde yüksek yargının iş yükünün azaltılması için bazı düzenlemeler yapıldı. Yargıtay ve Danıştay'daki daire sayıları artırılırken, üye sayıları da buna paralel olarak artırıldı. Tetkik hakimlerinin sayısı ile büro personelinin de sayısında da artışa gidildi.
 
PERSONEL YETERSİZLİĞİ VAR
 
Yargıtay Başkanı Nazım Kaynak, "Türkiye'de tutuklu sayısının başka ülkelerle kıyaslandığında hükümlü sayısına göre daha fazla olmasının nedeni tutuklama müessesinin hatalı uygulamasından çok, iş yoğunluğu ve benzeri sebeplerle davaların makul sürelerde bitmemesindendir" ifadelerini kullanmıştı. Kaynak'ın konuşmasında şu sözler dikkat çekmişti: "Yargının iş yükünü, fiziksel imkan ve personel yetersizliğine bağlı olarak gelişen yavaş işlemesi sorunu göz önünde tutulmadan salt tutuklama sürelerinden yola çıkarak uzun tutukluluk sorununa çözüm aramak sakıncalıdır. Süre sınırlaması sebebiyle gerçekleştirilen tahliyeler nedeniyle Yargıtay'a yöneltilen haksız eleştiriler hafızalardadır."
 
DEVLET YASAL SINIR GETiRDi
 
Türkiye, 2011 yılına 5271 Sayılı Ceza Muhakemesi Kanunu'nun (CMK) tutukluluk sürelerini düzenleyen 102. maddesinde yapılan değişikliğin hayata geçirilmesi sonucu yaşanan Hizbullah sanıklarının tahliye kriziyle girdi. Hükümetin uluslararası camiada başını ağrıtan yargılama sürelerinin uzunluğu ile ilgili yaptığı yasal düzenleme iki defa tehir edildikten sonra 2011 ile hayata geçirilmişti. Ağır Ceza Mahkemelerinin işlerine girmeyen suçlarda ceza süresini uzatmayla birlikte 1,5 yıl, ağır ceza mahkemelerinin alanına giren suçlarda ise yine uzatmayla birlikte en fazla 3 yıl olarak yapılan düzenleme tutukluluk sürelerini kısıtlanmasıyla yargılama faaliyetini hızlandırmayı amaçlanıyor.
 
yenişafak