Gazetede “They must plan their exits” başlığı ile yayımlanan analizde, "Yatırımcılar son yaşanan küresel krizden sonra devletlerin finansal piyasalardaki rollerine ilişkin görüşlerini baştan aşağı gözden geçirmeli" görüşü savunuldu.

Michael Mackenzie tarafından kaleme alınan analiz, hükümetlerin ve merkez bankalarının küresel kriz boyunca finans sektörünün çökmesini ve olası bir buhran dönemini önlemek için teşvik paketleri hazırladığını ve piyasadaki likiditeyi artırarak faiz oranlarını düşük seviyede tutan programlar uyguladığını belirtti.

Analizde, yatırımcıların yakın gelecekte merkez bankalarının finansal sistemin arkasında dayanak olarak durmasına bel bağlamadığı bir süreç ile karşı karşıya kalacağı uyarısı yapıldı.

Mackenzie bu durumun piyasa faizlerinde oynaklığı tetikleyeceğini ifade ederken, farklı varlık seçenekleri ile çevrelenmiş yatırımcıların hazırlıksız yakalanma riskini de ortaya çıkarabileceğinin altını çizdi.

Merkez bankalarının küresel finansal kriz boyunca gösterdiği cömertlik aynı zamanda hükümetlerin "Keynesyen tipi" agresif harcamalarıyla da desteklendi. Bu durum, bütçe açıklarını artırdığı gibi gevşek para politikaları konusundaki kaygıyı da güçlendirdi.

Kimi yatırımcılar, ekonominin hali hazırda zayıf seyretmesine rağmen bu politikaların sonuçta enflasyona neden olacağından korkuyor. Bu aynı zamanda doların ve sterlinin değer kaybetmesi ve altının onsunun bin dolar seviyesini kırarak rekor seviyelere ulaşmasının da en iyi açıklaması olarak görülüyor.

YATIRIMCILAR ŞİMDİYE KADAR KÂRLIYDI

Yatırımcılar şimdiye kadar riskli varlıklarda yaşanan büyük düzeltme hareketinden oldukça karlı çıktı. Aslında, hükümetlerin mevduat ve diğer güvenli yatırımların getirilerinin düşük seviyede kalmasına yardım etmesi ve merkez bankalarının tahvil satın alma süreci bir anlamda yatırımcıları daha riskli yatırımlara yönelten adımlardı.

Fakat hükümetlerin aldığı bu önlemler sona erdiğinde ne olacak? Hükümetler alınan teşvik önlemleri nedeniyle artan bütçe açıklarını kapatmak için harcamaları kısıp, vergileri artırdığı zaman yeni bir satış dalgası tehlikesi yakın görünüyor.

Küresel piyasalar sahip oldukları serbestliği, daha sıkı denetleme ve düzenlemelerin gelmesi ile bir daha bulamayabilir. Bu durum finansal anlamda yaratıcılığı da kısıtlayabilir. Son küresel krizde bankaların aşırı risk almasından kaynaklanan sorunlar nedeniyle bu sektöre daha fazla dikkat gösterilecek olunması, yatırımcıları devletin bu sektörün işleyişine daha fazla müdahale ettiği bir dönem ile karşı karşıya bırakabilir.

Başta Amerikan Merkez Bankası (Fed) ve İngiltere Merkez Bankası olmak üzere birçok merkez bankasının, yüklü tahvil alımları sonucunda bilânçolarının aşırı büyümesi dolayısıyla para basma aracının kullanılması olasılığı da önemini koruyan bir diğer konu.

Merkez bankaları faiz oranlarını düşük seviyede tutup, ekonomik toparlanmayı gerçekleştirmek için piyasalara tahvil karşılığı likidite pompalamıştı. Bu durum bankalara, oranı sıfır düzeyine yakın olan bu kaynağı yüksek getirili bonolara yatırarak, mortgage kaynaklı menkul kıymetlerin yarattığı zehirli varlıkların neden olduğu zararlarını telafi edebilme fırsatı sağladı.

Piyasadaki likidite bolluğu ile ilgili değerlendirmelerde bulunan yatırım danışmanlığı şirketi Wells Capital'ın portföy müdürü Jay Mueller, "Likidite [arkasında] gerçek anlamda bir ekonomik faaliyet olmadan sağlanıyor, bir yığın para park edecek yer arıyor" dedi.

ZAMANLAMA ÖNEMLİ

Analizde, bununla birlikte hükümetlerin aldığı bu önlemlerin faydalı olduğu belirtilirken, önlemlerin geri çekilmesinin özellikle bankaların sağladıkları kredi miktarını azaltmasıyla uzun süreli bir işsizliğe paralel biçimde devam edeceği görüşüne yer verildi.

Bunun da merkez bankalarının likiditeyi geri çekmesinin zamanlamasını yatırımcılar açısından hassas bir konu haline getireceği vurgusu yapılan analizde son olarak bu hamlenin erken yapılmasının ekonomileri yeniden resesyona sürükleyeceği uyarısı yapıldı./hürriyet