BDP’nin desteklediği bağımsızlar kontenjanından milletvekili seçilen Ahmet Türk, 'hukuk ve demokrasiyi' hedef aldı. Türk, kendi listelerinden seçilen ve halen tutuklu bulunan KCK sanığı 6 milletvekili arkadaşının serbest bırakılmaması halinde, TBMM'ye girmeyeceklerini söyledi. Önceki gün Siirt'teki seçim  kutlamasında konuşan Türk,  "Artık öldürme ve zindanlara atmakla bu sorun çözülmez. 
 
Abdullah Öcalan'ın tanıdığı bu fırsatı değerlendirmek gerekir. Ateşkes süresinin uzatılması bir fırsattır. Kürtler ellerini uzattı. Gelin bunu birlikte değerlendirin. Siyaseti izliyoruz. Cezaevinde seçilen altı arkadaşımız bırakılmalıdır. Eğer bu arkadaşlarımız bırakılmazsalar TBMM'ye gitmeyeceğiz ve Meclis'i tanımayacağız" ifadelerini kullandı.
 
Emek, Demokrasi ve Özgürlük Bloku çatısı altında seçimlere giren BDP, milletvekili seçilen ancak KCK davasında tutuklu yargılanan Hatip Dicle (Diyarbakır), Selma Irmak (Şırnak), Faysal Sarıyıldız (Şırnak), Kemal Aktaş (Van), Gülser Yıldırım (Mardin) ve İbrahim Ayhan'ın (Şanlıurfa) serbest bırakılmamaları durumunda Meclis’e gelmeme konusunda kararlı.
 
YILDIZ: ORTAK KARARIMIZ   
 
BDP eski Grup Başkanvekili, Batman Milletvekili Bengi Yıldız, bloğun Diyarbakır’da iki gün süren toplantıda aldığı, 'Meclis’e gelmeme kararını' şöyle anlattı: "Blokun ortak kararıdır. Arkadaşlarımızın parlamentoya gelmemesi için hiçbir hukuksal gerekçe yoktur. Serbest bırakılmamaları, değer atfettiğimiz yeni parlamentonun baştan hukuksal olmayan sınırlamalarla engellenmesi anlamına gelir ve yeni sıkıntılar oluşturur. Ankara’ya gideceksek beraber gideceğiz. Yoksa bu problemi çözemeyen bir siyasi irade, hükümet, bir yönetim biçimi adı ne olursa olsun diğer sorunları nasıl çözecek? Halkın milletvekili seçtiği insanlar Meclis’e gelemiyorsa yeni Anayasa ve Kürt sorunu nasıl çözülecek? Gereksiz, ortalığı gerginleştirecek kararlarla süreç tıkamamalı. Meclis’e gelmeme bütün blok adaylarının ortak kararıdır. Yapay bir sorundur. Arkadaşlarımız cezaevinden çıkarılıncaya kadar beklenecek. Çıkarılmaması parlamentoda bize ihtiyaç yok anlamına gelecektir. Halkımızın seçtiği isimlerin aramıza gelmemesi demek, iradenin sakatlanması anlamına gelir. Biz bu durumun antidemokratik olduğunu ortaya koymaya çalışıyoruz. Bu kararla duruma kamuoyunun dikkatini çekiyoruz."
 
Yıldız, “Sorunun çözüm yeri Meclis’tir' eleştirilerine de   “Biz de aynı şeyi söylüyoruz. Sorunların çözüm yeri Meclis’tir. Ama biz Meclis’e giremiyoruz" karşılığını verdi.
 
TUNCEL KAÇTI MI?
 
Yıldız, kaçma olasılığına önlem olarak tutuklu yargılamayı eleştirerek, “Benim hakkımda, Selahattin Demirtaş, Aysel Tuğluk, Ahmet Türk ve tüm arkadaşlar hakkında onlarca yargılama var. Biz kaçıyor muyuz? Benimle Hatip Dicle arasında ne fark var? Hatip Dicle bizden daha fazla kaçacak değil. Bu gerekçe yapay bir gerekçe. Tutukluğun devam edilmesi daha da saçma. Sebahat Tuncel tahliye edildiğinde kaçtı mı? Tuncel’in davası hala devam ediyor. Bu arkadaşların seçilmediğini farz etmek parlamento iradesine saygısızlıktır. Türkiye’yi yönetenler bunu aşamıyor" dedi.
 
15 YIL HAPİSLERİ İSTENİYOR
 
Diyarbakır KKC davasında Hatip Dicle, Selma Irmak, Kemal Aktaş; Şırnak KCK davasında Faysal Sarıyıldız; Mardin KCK davasında Gülser Yıldırım; Şanlıurfa KCK davasında ise İbrahim Ayhan tutuklu bulunuyor. Milletvekilleri hakkında TCK’nın 314/2. maddesi uyarınca örgüt üyesi ve yöneticisi olma suçundan 7,5 ile 15 yıl arasında değişen hapis cezaları isteniyor. İl seçim kurullarından mazbataları alınan tutuklu Diyarbakır Milletvekili Dicle, Şırnak Milletvekili Irmak, Sarıyıldız, Van Milletvekili Aktaş, Mardin milletvekili Yıldırım ve Şanlıurfa Milletvekili Ayhan’ın avukatları müvekkillerinin tahliyesi için Diyarbakır 6. Ağır Ceza Mahk emesi’ne başvuruda bulundu.
 
Kimse yargıya talimat veremez
 
TBMM Başkanı Mehmet Ali Şahin: Cezaevinde tutuklu olarak bulunup seçimlerde milletvekili olarak seçilen kişilerin tahliyelerine karar verecek olan organ yürütme değil yasama organıdır. Böyle bir şey söylenmiş ise Ahmet Türk, çok yanlış bir ifade kullanmıştır. Kimse yargıya talimat veremez.Türk yargısını tehdit edemez. Eğer işte siz tahliye kararı vermezseniz şunu yaparız gibi bir takım sözler uzun bir siyasi deneyime sahip olan Sayın Türk'e hiç yakışmaz. Meclis'i tanımamaları kendi takdirlerir. Önemli olan Meclis'i milletimizin tanıyor olmasıdır. Bu meclis, milletimizindir. Türkiye Cumhuriyeti vatandaşı herkes bu Meclis'i tanımak durumundadır. Seçim öncesi henüz daha milletvekilleri yemin etmemişken bu tür açıklamalarla büyük umutlarla başlayacak olan yeni dönemi kuşkulu hale getirmeye hiç kimsenin hakkı yok.
 
Tehditle sonuç alınmaz
 
Anayasa Komisyonu Başkanı Burhan Kuzu: Kararı mahkemeler verecek. Cezası kesinleşmiş olanların hapisten çıkmaları mümkün değildir. Ancak tutuklu olduğu halde milletvekili seçilenler hakkında kararı mahkemeler verecektir. Prensip olarak ben mahkemelerin milletvekili seçilen isimleri bırakacağını tahmin ediyorum. Bunun geçmişte yaşanmış bir örneği vardır. Ancak mahkeme tahliye kararı vermezse buna da saygı göstermek gerekir. Tutuklu olan isimler hakkında davalar başladığı için bu davalar devam eder. Ceza alırlarsa milletvekillikleri düşer.
 
Türk'ün açıklamalarını mahkemelere emir ve talimat vermek ve baskı altına almak olarak görürüm. Bunun yöntemi bu değildir. Meclis'e gelerek demokratik adımların atılmasına yardımcı olmalıdırlar. Tehdit ve baskıyla bir yere varılamaz.
 
Mahkemeye baskı kuruyorlar
 
AK Parti Grup Başkanvekili Mustafa Elitaş: Bu açıklamaları çok yanlış buluyorum. Mahkemeler üzerinde baskı kurmaya çalışıyorlar. Bağımsız yargı organları kararını verecektir. Kimse tehditler ile bir yere varamaz. Bağımsız yargının görevini yapmasına izin verilmelidir.
 
Planlı bir provokasyon
 
Boğaziçi Avukatlar Derneği Başkanı Bilal Çalışır: Sebahat Tuncel hadisesinde de aynı şey tartışıldı. Mevcut tutukluların Meclis'e giremeyeceğini BDP çok iyi biliyor. Mesele daha çok suiistimal edilmek için kullanılıyor. Provokasyon yapılmaya çalışılıyor. Aynı şey CHP için de geçerli. Kanun metni çok açık. Devlet güvenliği aleyhine işlenen suçlarda dokunulmazlık işlemez. Bu hükme rağmen bu kişilerin milletvekili yapılması ve sonrasında Ahmet Türk'ün bu açıklaması en baştan beri bu işin planlı yapıldığını gösteriyor. Hiçbir şekilde İyi niyetli değil.
 
Barışa zarar verir
 
Eski Cumhuriyet Savcısı Reşat Petek: Seçilmelerine rağmen söz konusu kişiler bırakılmıyorsa bu bağımsız yargı makamlarının yürürlükte olan kanunlara göre vermiş olduğu kararlar neticesinde olur. Bu kararların yerindeliği tartışılabilir ama tartışılması ve gerekiyorsa düzeltilmesi gereken yer parlamentodur. Dolayısıyla parlamentoya gelip yasal düzenlemeler konusunda tekliflerini, çalışmalarını orada sürdürmeleri lazım. Hukuku zorlamaya çalışmak hele hele 'arkadaşlarımızı almadan gitmeyiz' mantığı hukukla tarif edilecek bir açıklama değil. Bunun çözüm yolu parlamentodadır. Parlamentoda uzlaşma içerisinde gerekiyorsa bir anayasa değişikliği yapmalarından geçiyor. Bunu en iyi bilmesi gereken yine Ahmet Türk gibi daha önce vekillik yapmış olanlardır. Bu şekilde dayatmacı bir açıklama barışa ve demokrasiye zarar verir. Çatışma ve hukuk dışı yöntemlerle çözüm arama yoluna girmek demektir.
 
Siyasetin dilini silana çeviriyorlar
 
Serçavan Sitesi Yayın Editörü Şükrü Gülmüş:  Kürt hareketinde İmralı ve Kandil ve BDP gibi üç önemli 3 odak var. Bunlar güç odağı olmak için kendi içinde yarışıyor. İmralı kendi şartlarının düzeltilmesi için Kandil ve BDP'ye baskı uyguluyor. Kandil ve İmralı olmadan kendi başlarına duramıyorlar ve havanda su dövüyorlar. Öcalan'a rağmen sıfırdırlar. Kendi artılarını artırmak için zaman zaman tehditvari ve dönemi sabote eden duruma giriyorlar. Mecliste anlaşarak sivil anayasa için bir adım atmaları gerekiyor. Öcalan'ın hakim olduğu Kürt siyaseti farklı seslere izin vermiyor. 
 
Böylece resmen tehdit ediyorlar. Tehdit bir nevi silahtır. Silahlı güçleri dondurup siyaset dilini silaha çeviriyorlar. Ben bunu tasvip etmiyorum. Seçimlerde Kürtçe propaganda serbestti ama kullanamadılar. Çünkü Kürtleri temsil ettiğini söyleyenler Kürtçe bilmiyor. Bundan sonra da AK Parti'nin anayasa değiştirme gücüne karşı köstek olacaklar. Çünkü Öcalan'ın pozisyonuna göre kendilerini ayarlıyorlar. (bugün)