TÜSİAD, 2012 yılının ilk Yüksek İstişare Konseyi toplantısını Avrupa Birliği Bakanı ve Başmüzakereci Egemen Bağış ve AB'nin Ortak Dış ve Güvenlik Politikası eski Yüksek Temsilcisi Dr. Javier Solana'nın katılımıyla Four Seasons Otel'de gerçekleştirdi. Toplantıda konuşan TÜSİAD Başkanı Ümit Boyner, kürtaj konusuna değindi. "Yasaklar ve dayatmalar sürdürülebilir olmadığı gibi toplumun bölünmesine ve kutuplaşmasına yol açıyor" diyen Boyner, "Türkiye'deki hiçbir siyasi akıp çok parlak özgürlükler ve hakları ön plana alan sicile sahip değil. Turgut Özal, AİHM'e bireysel müracaat hakkının önünü açmıştır. Özal'ın projesi yeni döneme Türkiye'nin uyum sağlamasını yol açacak adımları atmaktı. Ömrü yetmedi. Ülke ekonomik ve siyasi olarak ağır sarsıntılar geçirdi" diye konuştu.

Boyner, şunları söyledi:

"Düşüncelerimizi her fırsatta kamuoyuyla paylaşmalıyız. Vergi veren tüm iş dünyası adına, çalışanlar adına protesto etmenin bedelini ağır ödeyen öğrencilerimiz, kıyafeti nedeniyle üniversiteye giremeyen öğrenciler adına bunları yapmak zorundayız. Eğitim konusu bizim birinci paydaşı olduğumuz konu."

"TECAVÜZÜN DOĞAL KARŞILANMASI TÜM KESİMLERİ RENCİDE ETTİ"

Gündemdeki kürtaj konusuna da değinen Ümit Boyner, "Kadının konumu, toplumsal hayatta layık görüldüğü yer, kadın söz konusu olduğunda kullanılan dil ve üslup en hafifinden ürkütücüdür. Gündemde tartışılan kürtaj konusu, neredeyse tecavüzün doğal karşılandığını belirten aşağılayıcı beyanlar tüm kesimleri rencide etti. Kadınların iyi eğitimli olmadığı ülkeler küresel rekabette nal toplayacaktır. Kadının ekonomik, sosyal ve siyasal alandaki yeri henüz arzu ettiğimiz noktada değil. Toplumu tek kanatla uçurmak mümkün değildir" dedi.

"Cumhuriyetin 100. yılını kutlayacağımız 2023 yılında hem ekonomimizin gücü hem de demokrasimizin verimliliği açısından örnek gösterilecek bir ülke olmak istiyoruz" diyen Boyner, 2023 vizyonunun yön ve ilham veren, enerjiyi yoğunlaştıran bir dinamizmi harekete geçirdiğini söyledi. Boyner, bu vizyonun gerçekleştirilmesi için çözülmesi gereken iki ana mesele olduğuna değinerek, şunları söyledi:

"Birisi Kürt meselesi. Tüm boyutlarıyla cumhuriyet döneminin en zorlu ve son 30 yıllık siciline baktığımızda toplumumuzun en ağır bedeli ödeten meselesi bu. Artık ortak aklı kullanmak, şiddet sarmalından çıkmak ve çağın gerçeklerine uygun bir söylemi benimseyerek konuyu siyaseten halletmek zorundayız. Hele Ortadoğu'nun bugünkü halinde etnik ve mezhep temelli çatışma ihtimallerinin güçlü olduğu bir dönemde Türkiye bu yarayı kapatmadan huzur bulamaz. Demokratikleşme yalnızca sivilleşmeden ibaret olmadığı, şeffaflaşma ve hesap verme bu sürecin ayrılmaz bir parçası olduğu için Türkiye kamuoyu Uludere faciasının ardından yaşananlar karşısında ciddi bir tepki gösterdi. Ortada vahim bir hata varsa, bu hatanın nedenlerini ve faillerini bilmek kamuoyunun hakkıdır. Bu olayı şeffaf bir şekilde sonuca bağlamak Türkiye açısından gerçekten bir demokratik devlet olma sınavı niteliği kazanmıştır. Bu nedenle sürdürülmekte olan soruşturmanın en üst düzey ihtimamla ve hızlandırılarak sonuca varmasını tüm duyarlı kamuoyuyla birlikte bekliyoruz."

Ana muhalefetin bir atılım yapması ve iktidar partisinin de buna olumlu yaklaşmasının umut verici olduğunu aktaran Boyner, "Bu yöndeki çabalara tüm gücümüzle destek vereceğimizi, iki büyük partimizin çalışmalarına istendiği takdirde katkıda bulunmak için elimizden geleni yapacağımızı belirtmek isterim. Diğer partileri de bu tablonun içinde görmeyi de çok arzu ederiz" dedi.

Boyner, bir diğer önemli meselenin de yeni anayasa çalışmaları olduğuna değinerek, "Anayasanın vatandaşları nasıl tanımlayacağı ve yeni anayasal düzeninin nasıl bir sistemi öngöreceği meselesi. Vatandaşlık tartışmalarına dini azınlıkların ve Alevi vatandaşlarımızın hakları bağlamında Türkiye'de din ve vicdan özgürlüğünün niteliği, laikliğin tanımı konularını da ekleyebiliriz. AB'nin çeşitli nedenlerle Türkiye üzerindeki yönlendirici etkisinin hayli sınırlı kaldığı, buna karşılık özellikle yargı alanında Türkiye'nin Avrupa standartlarının çok gerisine düştüğü bir zamanda kendi demokratikleşmemizi kendimiz yapmak zorundayız" diye konuştu.

"YARGININ KENDİSİNİ SİYASETİN YERİNE KOYMASINDAN RAHATSIZ OLUYORUZ"

Ümit Boyner, öncelikle denge kontrol mekanizmalarının nasıl kurulacağı, kuvvetler ayrılığı ilkesinin nasıl tam işletileceği, parlamentonun bağımsızlığının nasıl sağlanacağı gibi meseleler ile seçim sistemi ve partiler kanununun ne yönde değişmesi gerektiğinin belirlenmesi gerektiğini aktardı. Anayasa tartışmaları bağlamında temel hak ve hürriyetlerin güvenceye alınmasını arzu ettiklerini Boyner, yargıyı da eleştirdi. Yargı erkinin çok köklü bir reformdan geçmesi gerektiğini düşündüklerini dile getiren Ümit Boyner, "Bir taraftan yargının bağımsızlığına ve tarafsızlığına büyük önem veriyoruz, diğer yandan yargının bir jüristokrasiye, yani yargının kendisini siyasetin yerine koyması türü bir uygulamaya dönüşmesi eğilimlerinden de rahatsız oluyoruz. Bunun da ötesinde yargının evrensel değerler, Türkiye'nin taraf olduğu uluslar arası anlaşmalar ve AB sürecinde kabul ettiğimiz hukuki kavramlar ve kurlalar içerisinde işlemesini ve karar vermesini diliyoruz" dedi.

Geçtiğimiz aylarda Katar'a giden Başbakan Erdoğan'ın Türkiye'nin AB üyeliğine aday bir Avrupa ülkesi olduğunun altını çizdiğini hatırlatan Boyner, Erdoğan'ın bu saptamasına tümüyle ve gönülden katıldıklarını söyledi. Boyner, "Bu durumda bir Avrupa ülkesi gibi hareket etmek, AB'nin yapısal dönüşüm sancıları yaşadığı bir dönemde Avrupa'nın geleceğini düşünmek zorundayız. AB'de vücut bulmuş ilkelerin kendi ülkemizde de hayata geçirilmiş olmasını sağlamalıyız. Türkiye'nin gücünün sentez yaratmaktaki başarısı olduğunu, kendi değerlerine sahip çıkarken evrensel değerleri de hayata aktarabildiğini göstermeliyiz. Bunları yaptığımız takdirde hem 200 küsur yıllık haklı ve doğru yolun sonuna selametle varacağız, hem de o yolculuğa başladığımızda belki de hayal dahi etmediğimiz bir konuda gerek Avrupa,'ya, gerek Ortadoğu'ya, gerekse de dünyanın yeni düzenine katkıda bulunacağız. TÜSİAD olarak Türkiye'nin bunu yapabilme gücüne ve yaratıcılığına sahip olduğumuzdan da hiç kuşku duymuyoruz" ifadelerini kullandı.