6. Yara Bakım Kongresi Genel Sekreteri Prof. Dr. Eksal Kargı, izsiz ameliyat veya estetik dikiş tekniği olmadığını belirtti, ameliyat veya yaralanmayla oluşan kesinin, mutlaka kalıcı bir iz bırakacağını söyledi.

Zonguldak Karaelmas Üniversitesi Tıp Fakültesi Öğretim Üyesi ve 6. Yara Bakım Kongresi Genel Sekreteri Prof. Dr. Eksal Kargı, izsiz ameliyat veya estetik dikiş tekniği olmadığını belirterek, estetik cerrahinin çoğu zaman izin azaltılmasını sağladığını söyledi.

Bir ameliyat yarası veya bir yaralanma ile oluşan kesinin, ne kadar dikkatli ve kuralına uygun şekilde onarılsa da, daima kalıcı bir iz bırakacağını dile getiren Kargı, “Plastik cerrahi uygulamaları ile bu izin kabul edilebilir, gizlenebilir veya daha az belirsiz olması sağlanabilir. İzsiz ameliyat veya estetik dikiş tekniği yoktur, lazerle de dikiş atılamaz. Estetik cerrahi girişimleri çoğu zaman izin azaltılması, dikkat çekmeyen göze batmayacak başka şekle sokulması veya mevcut izin gizlenebilir bir yere taşınmasını sağlar” dedi.

Medimagazin'de yer alan habere göre Prof. Dr. Kargı, deri üzerinde yara izi olarak görünen dokunun, normal deri dokusu olmadığını, bunun iyileşme dokusu olduğunu kaydetti. Deri üzerinde oluşan yaraların, yaralı bölgenin kendi orijinal dokusuyla, yani deri dokusu ile onarılmadığını ifade eden Kargı, yaralı bölgenin vücut tarafından oluşturulan iyileşme dokusu olarak adlandırılan özel bir onarım dokusu ile iyileştirildiğini kaydetti. Prof. Dr. Eksal Kargı, şunları dile getirdi:

GÜNEŞ IŞIĞI NEDEN ÖNEMLİ?

“Yara iyileşmesi sonucu oluşacak izin kalitesi kişiden kişiye ve vücut bölgelerine göre farklılık gösterir. Bu nedenle izin ne şekilde sonuçlanacağını önceden kestirmek de mümkün değildir. Başlangıçta gergin ve düzensiz şekilde olabilir, zamanla daha düzgün bir hal alabilir. Yine başlangıçta kızarık ve kabarık şekilde olan yara izleri 1 kaç yıl içinde daha yumuşak ve soluk renkli hale dönüşebilirler. Deri rengi koyu olan hastalarda, gençlerde ve ayrıca omuzlar, üst kollar ve göğüs dekolte hattında oluşan yara izleri daha belirgin olmaktadır. Yara izlerinin uygun pansuman materyalleri, topikal uygulanan veya yara izi içerisine enjekte edilen ilaçlar ile daha belirsiz hale getirilmesi mümkün olmaktadır. Bir izin iyileşme dönemi sonunda kabul edilebilir ve en iyi durumda olması için o bölgeye masaj uygulanabilir. Yara izi ve güneş ışığı ilişkisi önemli bir konudur. Yara iyileşmesinin erken dönemlerinde güneşlenme skarlı alanlara zararlı etki yapar. Bu nedenle güneşte yanmaktan ve bronzlaşmaktan kaçınmak erken dönemde gereklidir. Güneş koruyucu kremler kullanılmalıdır.

“YARA İZİNİ YOK ETMEK MÜMKÜN DEĞİL”

Prof. Dr. Kargı, yaralanmalarda ilk müdahaleyi plastik cerrah yaparsa yara izinin daha iyi olacağını, ancak acil bir durumda çoğu zaman bunun mümkün olmadığını söyledi. Bu gibi durumlarda müdahale sonrası dönemde pansuman ve yara iyileşmesi döneminde uygulanacak tedavi ve girişimler ile yara izini azaltmanın mümkün olduğunu ifade eden Kargı, “Skarların yok edilmesi mümkün değildir. Önerilen çeşitli jel ve bazı cihazların kullanımı skarın dış görünümünde belli ölçüde düzelme sağlayabilir, ancak hiçbir zaman yok edilemez. Bu amaçla estetik cerrahi ameliyatları, lazer, dermabrazyon, silikon pansuman, steroid enjeksiyonu gibi teknikler ile topikal uygulanabilen ilaçlar kullanılabilir” diye konuştu.

Prof. Dr. Eksal Kargı, yara izlerini ameliyat ve ameliyat dışı yöntemlerle tamamen yok eden bir tedavi olmadığını vurguladı. Amacın sadece daha kabul edilebilir bir görünüm sağlamak olması gerektiğini belirten Kargı, “Skar revizyonu plastik cerrahinin konusudur. Bu ameliyatın kararını vermeden önce ilk ameliyattan veya yaralanmadan sonra 6 - 12 ay süre ile beklenmesi önerilmektedir. İlk 3 aylık dönemde yara izi daha belirgin ve kızarık, 6. ay ve sonrası dönemde ise bu izler ve şişlikleri yavaş yavaş iner ve belirsiz hale gelebilmektedir. Ancak bu her durumda geçerli olmayabilir. Çünkü yara izleri her zaman gerileme göstermeyebilir. Yara izinin giderilmesi için yapılan ameliyatlar genellikle lokal anestezi altında yapılır ve hasta çoğunlukla aynı gün taburcu edilir. Skarın yeniden oluşmasını önlemek için, skar revizyonu sonrası 3-6 ay önleyici tedavi uygulanması önemlidir” dedi.

Kargı, hangi nedenle oluşursa oluşsun meydana gelmiş hiçbir skarın tamamen yok edilemediğini, plastik cerrahi ile skarların görüntüsünün masaj, krem ve ameliyatla daha kabul edilebilir, daha az belirgin hale getirilebileceğini ya da saçlı deri gibi doğal anatomik bölgelerde gizlenebileceğini söyledi.

“KELOİD, STEROİDLE TEDAVİ EDİLEBİLİYOR”

Skarların oluşumunda yaranın boyutları ve derinliğinin, yaranın olduğu anatomik bölgenin kanlanmasının, kişinin deri kalınlığı ve renginin, skarın yönü gibi pek çok faktörün etkisi olduğunu vurgulayan Prof. Dr. Kargı, şöyle devam etti.

“Keloid abartılı yara iyileşmesi olayı olarak tanımlanabilir. Skar genellikle kalın, düzensiz ve yara kenarlarının dışına taşmış şekilde olur ve kaşıntılıdır. Çevre dokulara göre kırmızımsı ya da daha koyu renkli olabilir. Keloid vücüdun her yerinde oluşabilir, ancak çoğunlukla gövde ön yüzü, omuzlar, sırt ve kulak memesinde gelişir. Daha çok koyu tenli insanlarda ortaya çıkar. Bir anormal yara iyileşmesi tipi olan keloid steroid türü ilaçların yara içine enjeksiyonu ile tedavi edilir. Bazı olgularda küçülmesine neden olabilir. Bu tedavi yanıt vermezse skar dokusu ameliyatla çıkartılır, yara tabaka tabaka dikilir. Hipertrofik skar ise keloide göre daha az abartılı bir yara iyileşmesi şeklidir. Keloidle karıştırılır. Hipertrofik skar, başlangıçtaki yara sınırlarının dışına taşmaması özelliği ile keloidden ayrılır. Keloid’den farklı bir diğer özelliği de kendiliğinden uzun bir süre sonunda normal yara görünümüne ve sınırlarına dönebilmesidir. Her hastada gerileme söz konusu olmayabilir, bu nedenle hipertrofik skarın, kabul edilebilir görünüme ulaşması için topikal ilaç tedavisi uygulanabilir. Skar oluşmadan uygulanacak önleyici tedavi, oluşmuş skarın tedavisinden daha kolay ve zahmetsizdir.”

(ntvmsnbc)