Başbakan'ın en çarpıcı açıklaması Öcalan'ın cezasıyla ilgili oldu. Erdoğan, partisinin 57. Hükümet koalisyonunda görev alsaydı Öcalan'ın idamı yönünde tercih kullanacağını vurguladı.
 
Başbakan Tayyip Erdoğan, canlı yayında Kral TV Genel Yayın Yönetmeni Mehmet Akbay'ın sorularını yanıtlıyor. Akbay'ın Erdoğan'a ilk sorusu Suriye'de yaşanan olaylar oldu. Erdoğan ise gelen bilgilerin çelişkili olmasından duyduğu endişeyi dile getirdi:
 
"Suriye bizim için kaygı verici. Dün itirabiyle 1200 kadar Suriyeli vatandaş ülkemize sığınmış durumda. Suriye'den ülkemize sığınan tüm kardeşlerimize kapımızı açık tutacağız. Bu şekilde ölümün yoğunlaştığı ve oradaki kardeşlerimizin böyle bir sığınma imkanı aradığı dönemde kapıları kapamamız mümkün değil. Suriye'yle olan ilişkiler diğer ülkelerle olan ilişkilere benzemez. Gerek Hatay, gerek Gaziaantep, Mardin tarafında. Sığınma noktasındaki durumun Halep'e sıçraması olabilir. Bu konuda tedbirleri aldık. Tek hamdettiğim nokta yaz mevsimindeyiz. Anında çadırkentler kurarak misafir ediyoruz. Kızılay süratle devreye girdi, gerekli gıda, ilaç, su desteğini veriyor. Temenni ederim ki, bu endişe verici süreci süratle atlatırız. Üç gün önce Esad'la görüştüm. Kendileri bana çok daha farklı şeyler anlattı. Polislerin öldürülmesi konusunda farklı istihbari bilgiler geliyor. Endişeyle takip ediyoruz."
 
MHP KASET SKANDALI
İkinci soru ise MHP'yi sarsan kaset skandalıyla ilgili oldu. Başbakan Erdoğan ise konunun ayrıntılarını bilmediğini belirterek şöyle konuştu:
 
"Böyle bir şeyden haberim yok. Bu yayından sonra gerçeği nedir onu öğrenirim. Gerçek yönünü bilemediğim için yorum yapmayayım. TİB'i devreye koyduk, süreç yargıyla ilgili. Yargı takibini sürdürüyor. Bu tür olaylara şahit olmamayı temenni ederiz. Hangi siyasi parti olursa olsun. Bu tür pislik nerede varsa bunun ihbarından da kimsenin rahatsız olmaması gerekir. Siyaseti bunlardan arındırmamız lazım."
 
'TÜRKİYE'YE FRANSIZ'
Türkiye genelinde 160 yerel radyonun canlı yayında verdiği söyleşiye bu radyolardan gelen sorulara da yanıt veren Erdoğan, Avrupa Parlamentosu'nda yaşanan "Bu arkadaş Türkiye'ye de Fransız galiba" sözlerine açıklık getirdi:
 
"Gerek Davos, gerek AKPM'deki çıkışımız oradaki gelişmelerin neticesinde olan hakkın ifade edilmesi gerektiği konulardır. Karşımızdakiler doğruyu değil de, doğru olmayanı doğru gibi takdim ederlerse biz onların yanında yer alamayız. Onların karşısında bizim duruşumuz çok önemli. Davos'ta o ana kadar Peres'le ilişkilerim çok iyiydi. Fakat o günkü tavır, yılların İsrail'de Filistin'in genelinde onbinlerce Filistinlinin öldürülmesine yönelik beklenen çıkışı Türkiye yapamadı. Bizim orada o çıkışı yapmamız gerekiyordu. Ondan kısa süre önce yavrunun babasına sığınarak öldürülmesi benim gözlerimin önünden kaçmıyordu. O anı ailece evimizde izlediğmizde o anda pozisyonum çok farklıydı. Tüm vicdanımın sesini dinlemek suretiyle, mensubu olduğum değerlerin bana yüklediği yükün değerlerini yerine getirdim.
 
AKPM'de soruyu sorarken işin gerçeğini bilmiyor. Fransa'da belli grubun Ermeni diasporasıyla yaptığı ortak çalışma var. Fransa'da Ermeniler kadar Türk var. Ermenilerin oradaki örgütlü çalışmalarıyla oradaki siyasi irade sürekli onları savunur hale geliyor. Bizden önce siparişe göre yazı yazanlar manşet atanlar vardı. Şu dönemde bu var mı? Herkes rahatlıkla yazısını yazıyor, manşetini atıyor. Özgürlükler noktasında Türkiye çok değişti. Ülkenize Fransız kaldınız derken, Türkiye'deki bu gelişmeleri takip etmeyen bir batı var. Geçenlerde The Economist gibi, New York Times gibi kendi içlerinde çelişki yaşıyorlar. AK Parti'yi övseydi de aynı şekilde karşı çıkardım. Türkiye'deki ulusal gazeteler böyle yayın yapmıyor. Çok nadirdir bu, marjinaldir. Satır aralarında mesajı verir ayrı ama bu kadar açık söylenmez.
 
TEPKİ SORUSU
Yine bir radyodan gelen seçim meydanlarında tepkinin fazla olduğu eleştirisine ve bunu hastalığına bağlanmasına Başbakan şöyle yanıt verdi:
 
Haberin devamı ↓
reklam
 
"Tepkimi şeker hastalğına bağlamak edepsizliğin ta kendisi. Hakaret var mı, buna bakın. Bana hakaret edildi susacak mıyım? Ben dilsiz şeytan olmayacağım. Hak neyse cevabını vereceğim."
 
 
 
'BDP KÜRTLERİN TEMSİLCİSİ DEĞİL' 
Öcalan'ın Ak Parti'ye yönelik açıklamalarını ise şöyle değerlendirdi:
 
 
"PKK benim Kürt kardeşlerimin temsilcisi değil. Kürtlere savaş açmak ifadesi çok adi, alçak bir ifadedir. Kürtler benim kardeşimdir. BDP Kürtlerin temsilcisi değildir. Kimin temsilcisi belli değil. BDP oradan nemalanmak istiyorlar. BDP sadece istismar siyaseti yapıyor. Bir defa şu ana kadar Kürt kardeşlerimle ilgili cumhuriyet tarihinde verilmeyen hizmetleri biz verdik. Kürtleri diline alamayan siyasetçiler vardı. Kılıçdaroğlu da, Bahçeli de diyemiyordu. Bunu biz dillendirdik. Partiyi kurduk, programın içine koyduk. Kurduğumuz andan itibaren. Güneydoğu'da belli bir güce böyle ulaştık. Yaradılanı yaradandan ötürü sevdik. Türk'ü ne kadar seviyorsam, Kürt'ü de o kadar seviyorum. Bizde bir ayrım yok. Asla kalkıp da Tuğluk şöyle demiş bunların hiçbirisi bizi bağlamaz. Bağımsız olarak parlamentoya gelip grup oluşturanlar Kürt kardeşlerimin hangi sorununu çözdüler. Gidin sadece rezalet görürsünüz, belediyecilik göremezsiniz. Hiçbiri merkezi yönelim paramızı göndermedi diyemez. Belediye başkanlığı yaptım. Borç içinde devraldığım bir belediyeydi. Paramızın tamamına yakınını keserlerdi, cüzi bir para gelirdi. Aynı şeyi Güneydoğu'daki belediyeler niye yapamiyor? Diyarbakır'ın hali ortada. Hakkari'ye gidin halini görün, rezillik. Kanalizasyonlar ortada akıyor. En ufak bir bakım yok. Kürt kardeşime niye hizmet vermiyorsun? İşleri güçleri gençlerin eline molotof vermek, kepenk kapattırmak. Sadece bunu yapıyorlar.
 
Kimsenin AK Parti'ye oy verme mecburiyeti yok. Bu anlattıklarım farklı bir şeydir. Kürtlere savaş ilanı ifadesi çok çirkin bir yaklaşımdır. Kürtler onlardan çok benim kardeşimdir."
 
PKK'YA TAVİZ İDDİALARI
Başbakan Erdoğan, MHP-BDP ittifakı ve hükümetin PKK'ya taviz verdiği iddialarını da yanıtladı:
 
"MHP'ye gönül verenlere şunu söylerim, biz hukuk devletinde yaşıyoruz. Yürütme olarak çerçeve neyse ona göre hareket etmeye mecburuz. Kendileri bu ülkede 3.5 sene iktidarda bulundular. Bizim burada atılacak adımlarda gerilim politikasıyla değil... Olayı çözerken gerilim yaratmadan çözmek de, gerilim yaratarak da mümkün. Güvenlik teşkilatları birlik beraberlik içinde. Bir anda hemen olağanüstü olarak açılan pankartı görmeyebilirsin. Görüldüğü anda müdahale edilmesi gerekir. Bunu bazı istisnalar dışında yapmışlardır. Ayrıca yargının üzerine düşen görevler vardır. PKK'ya müsade olarak dillendirilmesi yanlıştır. MHP bize bir öneri getirmemiştir.
 
Bizzat eşbaşkan hanımla Elazığ il başkanı arasında geçen ses kayıtları tespit edildi. Bu tespitte CHP'nin kazanma şansı varsa onları, MHP'nin varsa MHP'yi destekleyelim diyorlar. Şu andaki tespitlerde görülüyor ki müşterek çalışmanın içine girmiş durumdalar. Açık açık 5-0 olmasın diyorlar." 
 
KOALİSYON SENARYOLARI
Mehmet Akbay'ın "Yeterli oyu alamadınız. Türkiye'yi nasıl koalisyon bekliyor" sorusunu şöyle yanıtladı: 
 
"Milletimin teveccühünü kamuoyu araştırmalarında isabetli olacağını, çok iyi olacğını görüyorum. Tek partiyle koalisyon hükümetleri arasında ciddi manada başarı farkı var. DSP-MHP-ANAP döneminde milli geliri 230 milyar dolarla teslim ettiler, 740 milyar dolara çıktık. Bu çok açık ortada. Neyin peşinde koşuyoruz? Şu anda 17'deyiz amacımız en azından ilk 10'un içinde yer almak."
 
'TELEKOM'U NEDEN SATTINIZ'
Bu arada Kral FM'in "Neden AK Parti'ye oy vermeyeceğim" diyenlerle sokak ropörtajları yayınlandı. kayıtları izleyen Erdoğan sözlerini şöyle sürdürdü:
 
"AK Parti çok profesyonel bir ekip kurmuş halka oynuyor sözüne verilecek bir cevap yok. Halkın taleplerini yerine getiriyoruz."
 
Burada araya giren Mehmet Akbay'ın, Kılıçdaroğlu'nun "Telekom'u niye sattınız" suçlamasını hatırlatması üzerine şöyle konuştu:
 
"Özelleştirme nedir? Devletin kendi kuruluşlarının çoğu zarardaydı. Bunların faturasını millet ödüyordu. Kendini yenileyemeyen bir teknoloji. Ekonominin içinde olan işadamı konumunda bir devlet değil, düzenleyen devlet. Biz şu anda bunu gerçekleştirdik. Zarar eden devletin fabrikaları niye olsun. Özel sektör aynısını yapıyor. Emekli kardeşimin parasını bu vergilerle veriyoruz. Bunu başımızın iki elimizin arasına alıp aklı selimle düşünmemiz lazım. Kazanan fabrika mı, zarar eden fabrika mı? Biz gelmeden önceki kurumların büyük çoğunda zarar devam ederken normal değerlerini de kaybediyorlardı. Sıfır ücretle Kardemir'i satarım diyen anlayış oldu ve ücretsiz verildi. Zarar ediyor, ver zarardan kurtul. TKİ zarar ediyor. Biz buna katlanıyoruz. TKİ ile ilgili özelleştirmesini istemeyenler var. Niye istemiyorlar? Özel sektör alırsa biz bu kadar parayı buradan alabilir miyiz? Biz buna rağmen ayakta tutmaya çalışıyoruz. Yılda 300-350 milyon gibi zarara katlanıyoruz. Bunun benzeri birçok kuruluş vardı. Bu yüklerden kurtulduk.
 
Türk Telekom'un özelleştirmeden önceki konumu neydi, şimdi ne? Yüzde 40 gibi bölümü devletindir. Daha önceki konumu itibariyle böyle bir imkan Telekom'da yoktu. Özelleştirmeyle Türk Telekom rekabet ortamını hazırlayan imkanı meydana getirdi. CHP'nin zihniyetinde devletçilik var. Bunlar artık geçmişte kaldı. CHP hala devletçiliği terk edemedi. Vergiyi veren Telekom mu, önceki Telekom mu deyince Türkiye daha da kardadır." 
 
TÜRK BAYRAĞI ELEŞTİRİSİ
"Ben Hakkari'de miting yaptım. CHP de, MHP de Sivas'ın doğusuna gitmiyorlar dedim. İlk defa şimdi Sivas'ın doğusuna geçtiler. Demek ki başardım bu işi. Ben dördüncü kez Hakkari'ye gitmişsem bunların sebebi var. Gittiğimde kepenkler kapatılıyor. KCK yayın yapıyor kepenkler kapatılmayacak MHP miting yapacak diye. Aynı şeyi niye Hakkari'de yapmadılar. Önceki gidişimde niye Diyarbakır'da yapmadılar. Belediye çöpleri almıyor. Siyasi rant her şeyi bir araya getirebiliyor. Bayrak konusundaki hassasiyetimiz hiçbir partide yok. Sen kalkar da BDP'lilerle kapı arkası anlaşmayı yapar onlara CHP bayrağını verirsen, Türk bayrağını BDP'li eline almaz. Hakkari mitinginde bir tane elinde Türk bayrağı olan vatandaş yoktu. Bu bayrak hepimizin değil mi? Meydanlarda Türk bayrağı olmasın mı? Kılıçdaroğlu bunu mu istiyor? Onun olmadığı miting mi olur? Onun üzerinden siyaset yapıyor diyeceğine yanlışımız var diyebilirdi. Kapı arkasında verdiği sözü yerine getiriyor. Belediyenin kapısında Türk bayrağı olsun mu olmasın mı diyen zihniyetle bunu yaparsanız böyle olur."
 
"ÖCALAN'IN CEZASI"
"Milletin asla tereddütü olmasın. Şimdiden aynı şeyi söz veriyorum. Son dönem milletvekili adayı oldum. Bu dönem son adaylığımdır. Ara vermemiz gerekiyor. İmrali'dakiyle ilgili ceza kesinleşti. Nedir bu ceza? Ağırlaştırılmış müebbet hapis. AK Parti bunun üzerinde asla oynamaz. Bizden İmralı'dan çıkarıp gelip E tipi cezaevlerinde kalmasını talep edenler oldu. CHP'liler de, MHP'liler de oldu. İmralı'da tutulmasının bir sebebi var. Her gün oralarda gösterilerle karşı karşıya kalırsınız. Bundan dolayı bu adımlar atılıyor. Kendisi uluslararası standartlar neyse orada cezasını çekmektedir. Farklı odalarda yanına beş mahkum kondu. Onlarla günde belli saatleri var, görüşme imkanları oluyor. Bu da cezalarda olması gereken bir uygulama diye sağladık. Böyle bir şey düşünülemez bu mertçe değil, namertçe bir iftiradır. Tayyip Erdoğan sağ oldukça, böyle bir şeye müsade etmez. Ancak bir şey var. İdam Türkiye'de kalkmadığında ABD geldi Öcalan'ı teslim etti. Teslim edildikten sonra merhum Ecevit, Bahçeli, Yılmaz iktidardaydı. İdamın ertelenmesine karar verildi. Altında onların imzası var. O zaman bunu sümenaltı yapmasaydınız, bu iş çoktan bitmiş olacaktı. O anda koalisyonda olsaydık uygulanması gereken cezayı uygulardık. Ya idam edilirdi, ya da istifa ederdik çekilirdik."- NTV