Valiler ilin en üst yöneticisi, devletin ve hükümetin o ildeki temsilcileridir… Yani ildeki yürütmenin başıdır… Belediyeler de dâhil kurumların ahenkli çalışmasını sağlayan orkestra şefidir.

Belediyeler de doğumundan ölümüne kadar insanların yerel ihtiyaçlarını karşılamakla yükümlü kurumlardır.

Büyükşehir olgusuyla birlikte gelinen noktada belediye ile valilik hizmetin etkinleştirilmesi ve yaygınlaştırılmasında etle tırnak gibi olmuşlardır.

Ne var ki, Aydın’daki senkronize çalışmanın merkez belediye ayağı düne kadar aksıyordu.

Nedeni Özem Çerçioğlu’nun tarz-ı siyaseti… Yoğurt yeme şekli… Pragmatik düşünce tarzı… Düştüğü yerden bir avuç toprakla kalkma hırsı…

 Milli Eğitim Bakanı İsmet Yılmaz’ın ziyaretinde olduğu gibi eline geçen her fırsatı şapkadan tavşan çıkarma kurnazlığı olarak değerlendirmesi… Siyasetçiden çok politikacı kimliği ile öne çıkması…

Hâlbuki siyasetin de yazılı olmayan bazı kuralları vardır…

Bunların başında da Başbakan’ın, bakan’ın nezaket gereği, iyi niyetle yaptığı ziyaretlerde Vali’yi, Bakanı veya partilisini kamuoyunda sıkıntıya sokmama adına siyaset yapılmaması gelir.

Özlem Çerçioğlu, Milli Eğitim Bakanı İsmet Yılmaz’ın BŞB’yi ziyaretinde Kent Meydanı hakkında söylediklerinden ürettiği siyasetle bu kuralı çiğnedi.

Bu da gösterdi ki, politika söz konusu olduğunda Başkan sınır tanımaz…

Onun bu tarz-ı siyasetini daha iyi anla(t)mak için biraz geriye gitmek lazım…

O 2009’da ilk başkan seçildiğinde kucağında Aydın merkezde kaldırımları işgal eden büfelerin kaldırılması ile ilgili mahkeme kararını bulmuştu.

Devrin Aydın Valisi Hüseyin Avni Coş ve emniyetin gerekli desteği vermesi ile karar uygulandı ve kaldırımlar temizlendi.

Fakat olay kamuoyuna servis edilirken ne mahkeme kararından, ne Vali desteğinden, ne de emniyet katkısından söz edildi…

Tek kahraman Özlem Çerçioğlu olarak gösterildi ve müthiş bir PR çalışması ile buradan bir “Topuklu Efe” figürü çıkartıldı.

Yani Hacivat çalıştı, nam Karagöz’ün oldu.

Tabi devlet üzerinden yapılan bu “şark kurnazlığı”  Vali Coş’la Özlem Çerçioğlu’nun arasını açtı ve mesafeli ilişki ikili arasında sonuna kadar da öyle devam etti.

Sayın Coş’un yerine gelen Vali Kerem Al bir devlet adamı duruşuyla işin önünü ardını düşünmeden, iyi niyetle, senkronize bir yönetim tarzı sergilemeye çalıştı.

Fakat iyi niyeti politika aleti olarak kullanılınca kendini beklenmedik bir anda Merkez Valiliğinde buldu.

Vali Erol Ayyıldız’ın gelişi (Ağustos 2013) tam da 2014 yerel seçimler öncesine denk geldi ve Başkan’la olan ilişkilerini özel idare mallarının paylaşımı belirledi.

Başkan “şark kurnazlığındaki” maharetini burada da gösterdi ve mağduru oynadı. Böylece hem yerel hem de ulusal basında adını iktidar karşısında halk için direnen “cesur başkana” çıkardı.

Seçim oldu… Yorgan sahibini buldu… Kavga biter dendi ama bitmedi… Sanırsınız mahkeme kadıya mülk… Sadece tarafı değişti…

Bu arada ara dayağı yiyen, yetişmiş o nedenle de BŞB için bulunmaz nimet niteliğindeki, özel idare personeli oldu.

”Madem malını vermiyorsanız personeli de almam” mantığı ile o nitelikli insanlar darmadağın edildi.

Özlem Çerçioğlu, BŞB’ye Başkan seçilmesinin ardından muadili olarak onu görmüş olacak ki, büyük bir kurnazlıkla oyunu siyasetçiye göre savunmasız Vali üzerine kurdu.

Hem böylece AK Parti seçmeni üzerindeki kredisini de korumuş oldu.

Ona bu zemini hazırlayan da Vali’yi il başkanı gibi gören ve o nedenle de her işi üzerine yıkan AK Parti kurmayları oldu.

Ancak Vali Erol Ayyıldız bu oyuna gelmedi.

Senkronize çalışmanın belediye ayağının aksamasının özeti bu…

Şimdi Vali Ömer Faruk Koçak’ın atanmasıyla ve 15 Temmuz sonrası değişen paradigma doğrultusunda oyun yeniden kuruldu.

Şimdi ilişkilerde bir bahar havası var.

Ancak Başkan’ın şapkadan tavşan çıkarma huyuna alışık olanların kafası biraz karışık…

O nedenle yorumlar da muhtelif…

-OHAL var… Bu şartlarda Başkan’ın başka seçeneği mi var, diyeni mi ararsınız…

-Mahkeme kararı bozarsa mal paylaşımında bu sefer treni kaçırmak istemiyor diyeni mi ararsınız…

-Başkan’ın dosyalarla başı dertte de ondan munis görünüyor, diyeni mi ararsınız…

Ağzı olan konuşuyor misali her kafadan ayrı ses çıkıyor.

Ama kim neyi, neye yorarsa yorsun ancak ben bir temennimi dile getirmek istiyorum ve:

Özlem Çerçioğlu bunca yaşanandan ders almış olamaz mı?

Devletle kavganın kimsenin hayrına olmadığını gördüğü ve o nedenle tüfeğini duvara astığı düşünülemez mi?

Diyorum… 

 

 

 

Aydınpost ANDROID'de!    Aydınpost APPSTORE'da!