ASTİM Köprülü Kavşağı verilen söze göre 15 Haziran’da bitecekti… Bitmedi… Ne zaman biteceği de meçhul…

Sıcakta trafik çilesine devam…

Manzara karşısına Esnaf Odası suskun… Şoförler Odası suskun… Astim Sanayi yönetimi suskun… Umurlu Organize yönetimi ona hakeza…

Hepsi dut yemiş bülbülden farksız… Vatandaş ise “buna da şükür” diyor.

Rivayet edilir ki, Timur Akşehir’e gelir. Hoca da onu ziyaret etmek ister. Hediye ne götürsün?

İncirle ayva arasında kararsız kalır… Nihayetinde tercihi incirden yana olur.

Elinde incir sepeti varır, huzura çıkar… Memnun olmamış olacak ki, Timur el pençe duran Hoca’nın kafasına incirleri birer birer atmaya başlar.

O attıkça Hoca elleri havada “şükürler olsun,” diye dua eder.

Manzara karşısında Timur,”bu şükür niye?” Diye sorunca Hoca:

-İncir yerine ayva getirseydim halim nice olurdu, şükrüm onadır, der.

Millet de “beterin beteri vardır… Ya trafiği daha yoğun Yeni Dörtyol ya da Işıklı Kavşağına yapılsaydı bu kavşak halimiz nice olurdu”, diye eziyetin bu kadarına şükrediyor.

Diğer yandan seçim bildirgesinde 21 kavşaktan söz ediliyordu… Birisinden ağzı yanınca şimdi “inşallah arkası gelmez” diye ona da dua ediyor.

KIBRIS CADDESİNDE YAYINA YANSIMAYAN NEYDİ?

Bilindiği gibi Kıbrıs Caddesi Bulvardan sonra en yoğun iş yerine sahip merkezde bir yer.

Malum… Caddenin Kurtuluş Mahallesinde kalan bölümü ASKİ tarafından 22 Mayısta asfaltlama için trafiğe kapatıldı.

Çalışmalar sözde 17 Haziran’a kadar tamamlanacaktı… Gittik gördük ki, bir aydan önce biteceği yok… Belki daha fazla…

Bazı esnaf borçlarını ödeyemez, tozdan iş yerlerinin kapılarını açamaz olmuş.

Bunları gazeteniz Aydınpost’un facebook üzerinden yaptığı canlı yayınında izlemiş olmalısınız.

Orada yayında yer almayan iki tepki vardı ki, ilki bir esnafın “bu yol beni bitirmiş… Bir de ben bunlara oy vermişim… Ne konuşayım…Ellerim kırılaydı” sözleriydi.

Bu isyan vatandaşın zararının sadece ekonomik kayıpla sınırlı kalmadığını psikolojik durumunu da çökerttiğinin bir göstergesiydi.

İkincisi de aynı caddenin, Güzelhisar tarafındaki esnafın, beceriksizlik karşısında ” bizim yolumuza dokunma” pankartı açmaya hazırlanmasaydı.

PEKİ, VATANDAŞIN ÇEKTİĞİ BU ÇİLEYE DİĞER PARTİLİLER NE DİYOR?

Hem ASTİM hem de Kıbrıs Caddesi esnafına sorduk… Oda başkanlarından ya da siyasilerden haliniz nicedir, diye soran, gelen giden var mı diye…

Ne milletvekillerinden ne oda başkanlarından ne de il, ilçe yönetimlerinden ne keyif soran ne de uğrayan olmuş.

Hadi MHP’yi anladık başı telaşlı… Ya AK Parti?

Ya İl Başkanı Avukat Ömer Özmen?

Özlem Hanım çıktı…

“Hakkında 900 dava açtık… Hepsine yakınını kazandık… Valilik bunun karşılığında bir milyon TL, mahkeme masrafı ödemek zorunda kaldı”, diye giden Vali’yi halka şikâyet etti.

Ardından da “bu para milletin parası” dedi ve vatandaşı mahkemelere koşmaya çağırdı.

Karşılığında Ömer Özmen diyemez miydi, “açılan dava öyle iddia edildiği gibi 900 falan değil çoğu eften püften şeylerle ilgili 565 davadan ibaret…

Bunun da 495’ni BŞB kaybetmiş… Bu durumda bir milyon TL’yi ödeyen valilik değil BŞB”… Diye.

ASTİM kavşağında bir basın açıklaması yapmak… Kıbrıs Caddesindeki esnafı ziyaretle dertlerine ortak olmak çok zor bir iş mi?

Yarın o esnaftan nasıl oy isteyecek?

Vatandaş “biz o çileyi çekerken, siftah yapmadan dükkân kapatırken nerdeydiniz”, derse karşılığında ne diyecek?

Mehmet Erdem ise önceleri bir iki kuru sıkı atardı… Son kongreden sonra hepten sesi çıkmaz oldu… Kendince hesap görüyor.

İl Başkanı Ömer Özmen’den hınç almak için Efeler Başkanı Aytaç Aslan’ı yanına alarak iftar sofrası gezmekle, diplomatik ziyaret yapmakla meşgul.

Mustafa Savaş ise partisinin il danışma kurulunda “Özlem Çerçioğlu’nu açık oturuma davet ediyorum” diye bir çıkış yaptı.

Herkes de biliyor ki, kuru sıkı…

Sayın Savaş ciddi olsaydı bir ekonomist olarak Aydın BŞB’nin bütçesini, bütçe performansını, borçlarını ya da yatırımlarını kamuoyunun gündemine getirirdi.

Halkın vekili olarak vatandaştan toplanan paraların ne kadarının reklam ve tanıtıma, ne kadarının halkın refahına harcandığını açıklardı.

Mustafa Savaş’ın bunları dile getirmemesi tersten bakıldığında Özlem Hanım’a destek olarak algılanmaz mı?

O zaman neyin düellosuna çağırıyorsun, diye adama sormazlar mı?

Bu durumda siz olsanız vah çekmez miydiniz Aydın ve Aydınlı ölmüş de ağlayanı yok, diye…