Ali Uzunırmak, TBMM Genel Kurulu’nda, 6 Aralık 2011’de yaptığı konuşmada şöyle konuştu:
 
DIŞ POLİTİKA VİZYON MİSYON GEREKTİRİR
Dış politika bir vizyon, bir misyon ve buna dayalı strateji, taktik ve metotların içerdiği bir manzumdur. Eğer sizin strateji ve taktikleriniz vizyonunuzla örtüşmez, uyuşmaz ve kesişirse o zaman, bir ülke için uluslararası arenada çok zor inşa edilen bu kat sayıyı düşürdüğünüzde gelecekteki nesillere ve ülkenize en büyük kötülüğü yapmış olursunuz.
 
DIŞ POLİTİKADA FELAKET BEKLENTİSİ
Bilinmelidir ki dış politika strateji, taktik, vizyon, misyon gibi unsurları sadece dilek ve temennilerle, iyi niyetlerle temin edilemez, bunlar kaynağını mutlaka tarihî olaylardan ve bilimden almak zorundadır. Eğer tarihî olaylardan ve gelecekten, bilimden kaynağını almazsa, gerçeklikten kaynağını almazsa, bunlar bir hayal ürünü olarak kalır ve uygulanamaz olur. Aynı bugün Türkiye'nin dış politikada geldiği noktaya gelinir ve o zaman dış politika eğer içerideki senin menfaatlerini dizayn etmek için ülkeler arasındaki dostluklar veya düşmanlıklar iç politika dizaynında esas unsur olarak kullanılmaya başlarsa o ülkeyi felaketler bekler.
 
AKP’NİN, DIŞ POLİTİKASI ÇOK TEHLİKELİ
Bu açıdan AKP çok tehlikeli gitmektedir. Çünkü nasıl ki Osmanlının son dönemlerinde uygulanan çaresizlik politikaları içerisinde günübirlik geliştirilen akıldan, tarihî gerçeklikten yoksun dış politikalar bir umut kaynağı gibi aşılanmaya çalışılmış ve sonu hüsran olmuşsa, günübirlik dostluklar, günübirlik sözde düşmanlıklar veya göstermelik düşmanlıklar veya göstermelik dostluklar ülkeleri felaketlere sürüklemektedir.
 
Sizlerle, Osmanlının son zamanlarındaki yönetimdeki anlayışın tesir sahalarından olması açısından bir şeyi paylaşmak istiyorum: Sultan Abdülhamid tahttan inmiştir ve Selanik'te misafir edilmektedir. Fethi Okyar Bey emir subayıdır ve fırsat bulduğunda Sultan Abdülhamid'le ülke politikaları hakkında sohbet etme fırsatları olmaktadır. O zaman İttihat ve Terakki Balkanlardaki birtakım gelişmelerle ilgili olarak sözde Bulgar Kilisesi ile Yunan Kilisesinin düşmanlığını ortadan kaldırmış, anlaştırmış ve sözde dostluk başlamıştır. Fethi Okyar Bey bunu övünçle Sultan Abdülhamid'e bahseder, der ki: "Sultanım, artık Balkanlara barış geliyor." Ama işte o tecrübeli Sultan, "Eyvah, desene Balkanlar tehlikeye girdi. Çünkü ben bütün Osmanlı siyasetini Balkanlarda Yunan ve Bulgar kiliselerinin anlaşamaması üzerine kurmuştum. Eğer bu iki kilise anlaşırsa, bu iki kilise dostluğa başlarsa, esas sıkıntı o zaman başlar” diyor.
 
KENDİNİZİ ELEŞTİRDİĞİNİZİN FARKINDA DEĞİLSİNİZ
Biraz önce, yine bir arkadaşımız geçmiş hükûmetleri eleştiriyor, geçmiş politikaları eleştiriyor ama sizlere şunu söylemek istiyorum: Volkan Bey'in öz geçmişine baktığınızda, o arkadaşımızın eleştirdiği yıllarda Sayın Volkan Bey Cumhurbaşkanlığı Genel Sekreteri, Volkan Bey Dışişlerinde büyükelçi, Volkan Bey bir yerde büyükelçi, bir yerde konsolos, başkonsolos. Değerli arkadaşlar, sizin arkadaşlarınız.
 
Bu sıralara baktığınız zaman, sizin aranızdaki geçmiş hükûmetlerde görev yapan gerek üst düzey bürokrat gerekse bakanlık, milletvekilliği seviyesinde olan arkadaşlarımız muhalefet sıralarından çoğunlukta. Yani siz, böyle yaman çelişkilerle bu ülkede eğer politik gerçekliği resmetmek istiyorsanız, bu resim yanlış bir resim, siz kendinizi eleştiriyorsunuz.
 
YANLIŞ POLİTİKALAR YÜZÜNDEN HACILARIN YOLLARI KESİLİYOR
21 Kasım 2011 tarihinde Suriye'de Türk hacılarının yolları kesiliyor. Suriye'de Türk hacıları öldürülmeye kalkılıyor. Peki kim tarafından? Neden bu hâle geldik, nasıl bu hâle geldik? Önce bu soruyu siz sormalısınız. Bugüne kadar, o kutsal topraklardan gelen, görev için gelen İslam şuuru içerisindeki hacılara saldırılmadı, saldırılmıyordu. Eğer halkın yanındaysanız hangi halkın yanındasınız? Suriye'de konsolosluklar basılıyor, büyükelçilikler basılıyor, bunu herhâlde uzaylılar gelip basmıyor, o ülkenin halkından bir kesim basıyor. Dolayısıyla bu yanlış söylemlerden vazgeçmek gerekir.
 
TÜRKİYE’NİN VİZYONUNA YAKIŞMAYAN DAVRANIŞLAR
Ülkeler arasındaki dış politika devletten devlete olur. Belki halklar arası dostluklar olabilir, ama bir ülkenin devleti, diğer bir ülkenin içerisindeki o ülkenin hükûmetlerine, devletine, rejimine rağmen ülkesinin halkına dost edinmeye başladığında, başka bir kesim halkın, o iktidarın yanında olan halkın karşısına dikilmiş olur. Aynı bugün, Libyalıların bir kısmının Türkiye hastanelerinde tedavi ettirilip, bir kısmının ölüme mahkûm edilmesi Türkiye'nin vizyonuna yakışmayan bir davranıştır.
 
NİÇİN TOPKAPI SARAYINDA EYLEM YAPTI?
Değerli milletvekilleri, "Topkapı Sarayı'nın önünde bir meczup." dendi ama Hükûmeti uyarmak istiyorum. Neden Topkapı Sarayı? Neden Libyalı bir vatandaş ve Suriye plakalı?
 
Çünkü bu Hükûmetin sözde bir iddiası vardır. Nedir? Türkiye Cumhuriyeti devletinin tarihî bazı yeni politikalarının, millî çizgisi diyebileceğimiz "Yurtta sulh, cihanda sulh"a uymayan birtakım uygulamalarının neticesinde sözde Osmanlı vizyonunu hatırlatan birtakım dış politika çağrışımları ortaya çıkmıştır ve bu vatandaş gelip Osmanlı vizyonu Topkapı Sarayı aklı selimi içerisinde veya bağlantısı içerisinde düşündüğünüzde senin Osmanlı sultanlarının yönettiği Topkapı Sarayı'nın önünde silah çekmiştir. Bu, Türkiye'nin dış politikası açısından dikkate alınması gereken bir eylemdir.
 
AKP MACERACI POLİTİKASINA SOYUNDU
Sayın Başbakan Mısır'a gitti. Sayın Başbakan Mısır'da ne olarak karşılandı? İslam'ın kurtarıcısı olarak karşılandı. Peki, ben bir Türkiye Cumhuriyeti vatandaşı ve milletvekili olarak ne olarak karşılanmasını isterdim? Keşke Sayın Başbakan Suriye'de, Mısır'da, Libya'da Obama'nın teşekkürleriyle dün NATO'da "Ne işi var NATO'nun Libya'da?" derken, bugün Obama'nın NATO'yla beraber hareket ederek teşekkürlerine mazhar olmak yerine, İslam âleminde İslam'ın kurtarıcılığı yerine, demokrasinin, insan haklarının ve hukukun üstünlüğünün inşacısı bir Türk Başbakanı olarak karşılansaydı. Ama oralar gene uyutuluyor, oralarda demokrasi, insan hakları, hukukun üstünlüğünün inşacısı bir vizyon ve misyondan bahsedilmiyor, Türkiye buna soyunmamış, Türkiye, sözde İslam'ın kurtarıcılığına Sayın Başbakanın şahsında bir macera politikasına soyunmuş.
 
ÖYLE OLSA, SOVYETLER DAĞILMAZDI
Değerli milletvekilleri, eğer Amerika Birleşik Devletleri kendi sınırları içerisindeki halkına yaşattığı refahı kendi sınırları dışındaki halklara yaşatabilseydi, oralarda imajı öyle olsaydı bu kadar antipatik görünmezdi. Eğer dün Sovyetler Birliği kendi sınırları dışında halklara vaat ettiği refahı, özgürlüğü ve demokrasiyi kendi sınırları içerisindeki halkına yaşatabilseydi bugün Sovyetler Birliği dağılmazdı. Eğer Türkiye Cumhuriyeti devleti, sözde soyunduğu misyonla, yurt dışındaki vaatlerini, kendi içindeki ileri demokrasiyi yaşatabilse inanın ki Türk milleti daha mutlu olur. Sayın Başbakan bunları becermekten mahrumdur ve bunları becermekte imkân ve kabiliyetlerini kullanamamaktadır.