Uzunırmak konuşmasında;  "Bu yasayla MİT'in kafasına böyle bir ilmik geçiriliyor ki, bu güzide kuruluşumuzun boynuna böyle bir yafta geçiriliyor. Dünden bugüne ve yarına MİT'i töhmet altında bırakmaya hiç kimsenin hakkı yoktur. Cumhurbaşkanı’nı bu kanun’u veto etmeye davet ediyorum.

MİT, PROVOKATÖRLERİN CİRİT ATTIĞI BİR KURUM OLMASIN

MİT, Ajan provokatörlerin cirit attığı, birbirine şüpheyle bakılan, milleti tarafından şüpheyle bakılan bir örgüt olmamalıdır. Hamasi nutuklarla devlet yönetilmez.

DEVLETİ ACEMİ NALBANT EŞEĞİ Mİ ZANNETTİNİZ?

Devleti acemi nalbant eşeği mi zannettiniz köşkerlik öğreniyorsunuz orada çıraklık, kalfalık, ustalık diye. Böyle bir terim olabilir mi? Böyle terimler devlet literatürüne girebilir mi?

ÜFÜRÜKLE GELDİNİZ, ÜFÜRÜKLE GİDERSİNİZ

Hakaretlerle siyaset olmaz, hamasetle siyaset olmaz, akılla siyaset olur. Ben Başbakanın bir yanlışından dolayı özür dilemesini rica ettim, hakaret etmedim. Dolayısıyla sizlerin bu hezeyanları boşunadır, bir mantık inşa edemezsiniz. Üfürükle geldiniz üfürükle gidersiniz.

MHP Aydın Milletvekili ve TBMM İdare Amiri Ali Uzunırmak’ın, TBMM Genel Kurulu kürsüsünden, MİT kanun değişikliği görüşülürken yaptığı konuşma şöyle:

Değerli milletvekilleri, yönetmek öngörmektir. Eğer doğru öngöremiyorsanız yönetemezsiniz. Yönetmek, aynı zamanda, olması gerekenlerle olabilirleri en çok birbirine yaklaştırabilme sanatıdır. On yıldır iktidarda olan AKP'nin, bu süreç içerisindeki söylem ve eylemleriyle, birbirine tenakuza düşen, çelişen, mantık kurgularından her türlü davranışına varıncaya kadar, çok şeyden bahsetmek mümkündür.

Bugün bir teklifi görüyoruz ama teklif öyle bir teklif ki, her yönüyle tartışılabilecek bir teklif. Değerli arkadaşlar, önce, teklifi veren arkadaşımızın özgeçmişine baktım. Hukuk fakültesi mezunu ama devletle hiçbir iştigali olmamış. Oysaki bunları tabii ki bir milletvekili her zaman teklif verebilir. Ama MİT temsilcisine sormak istiyorum: Acaba sözleşmeli olarak MİT'te falan çalıştı mı, kurumun işleyişine, kurumun hukukuna, kurumun birtakım şeylerine vakıf mıdır, değil midir? Onu da merak ediyorum. Eğer hakikaten kurumun böyle bir yasaya ihtiyacı var idiyse kurumun mutlaka bunu bildirip ve bunun bir tasarı şeklinde gelip burada gerçekten Hükûmetin sahip çıktığı bir tasarı olması gerekirdi veya Sayın Teklif Sahibi Milletvekili Arkadaşımızın teklifi verdikten sonra kurum görüşü alınmak için… Devlet geleneğidir, kurumlara yazılır ve kurumların görüşü gelir.

Arkadaşlar, ayın 8'inde bu hadise başlıyor, ayın 10'unda arkadaşımız teklifi veriyor, Cumartesi, Pazar ve Pazartesi, salı günü Mecliste bunlar görüşülmeye başlanıyor. Bu, devletin kurumuyla ilgili bile acaba ne olduğu tereddüdü içerisindeki bir teklifi görüşüyoruz.

KORKTUĞUNUZ BİR ŞEY Mİ VAR?

Burada bilgi konuşmalı, akıl konuşmalı, duygu konuşarak siyaseti bir şov sanatına dönüştürmek akıl ve mantık inşasını engeller. Aklın ve mantığın inşa edilmediği bir yönetim, bir toplum gelişemez, çağdaşlaşamaz. Grupta tanıdığımız çok değerli insanlar var. Kamu Güvenliği Müsteşarlığı yapmış, Emniyet Genel Müdürlüğü yapmış, büyükelçilik yapmış ve bu kurumların geleneklerini, ihtiyaçlarını inanıyorum ki çok iyi tahlil edebilmiş ve yaşamış insanlar var. Acaba onlar neden böyle bir teklifi getirmedi? Onların korktuğu bir şey mi var? Onlar başka bir şeylerle mi itham ediliyorlar, edilmeye acaba muhatap olurlar diye mi korkuyorlar?

MİT KANUN DIŞI POLİTİKA İNŞASINDA KULLANILAMAZ

Değerli arkadaşlar, bu hadiseler ne zaman başladı, aslında burada yapılmak istenen nedir? "Açılım bir devlet politikasıdır." diye bir terane başladı. Devlet politikası ne zaman olur? Bir hadise ne zaman millî hâle gelir ve ne zaman devlet politikası olur? Devletin bütün anayasal kurumlarının ortak bir görüşü olursa o zaman o politikalar devlet politikası olur.

Peki, devletin kuruluşları, kurumları, anayasal kurumları bilhassa Anayasa'nın kendisine verdiği, yasaların kendisine verdiği bir yetkinin dışında bir görüşle devlet politikası inşa edebilirler mi?

Örneğin, Millî İstihbarat Teşkilatı, Anayasa'nın ve yasaların kendine verdiği görev, yetki ve sorumlulukların dışında, onlara aykırı bir şekilde bir politikanın inşasında kullanılabilir mi? Anayasa Mahkemesi böyle bir konumda, üniversiteler böyle bir konumda kullanılabilir mi? Kullanılamaz. İşte Hükûmetin düştüğü en büyük hata burada, Sayın Başbakanın düştüğü en büyük hata burada.

AÇILIMIN İÇERİĞİNİ, STRATEJİSİNİ BİLEN BERİ GELSİN

Açılım politikasıyla ilgili, siz değerli milletvekillerine soruyorum: Değerli arkadaşlar, açılımın içerik, strateji, taktik, metot, gaye, hedef olarak ne olduğunu hanginiz biliyorsunuz ve bu politika ne zaman sizlere anlatıldı, anlatıldı mı?

Bunu Bakanlar Kurulunda dahi bilen varsa gelsin burada bize anlatsın. Kapalı oturumlar bile yapıldı ama hiçbir şey söylenmedi.

AJAN PROVOKATÖRLER İŞ BAŞINA GELMİŞSE?

Dolayısıyla, istihbarat örgütleri haber toplar, ama istihbarat örgütleriyle demokrasilerde politika inşa edilemez. Eğer istihbarat örgütleriyle politika inşa ediliyorsa o rejimin adı "demokrasi" olmaz değerli arkadaşlar. Eğer istihbarat örgütleri haber toplamanın dışında ajan provokatör yetiştirmeye yönelmişse, ajan provokatörler bilhassa halkın oylarıyla gelmiş başbakanlar tarafından eğer örgütlerin açık veya gizli şekilde içine yerleştiriliyorsa, ajan provokatörler iş başına gelmişse o rejimin adı "demokrasi" olmaz.

MİT’İN BOYNUNA İLMİK GEÇİRİYORSUNUZ

İşte, bugün, Türkiye'de, çıkartılacak olan, teklif edilen bu yasayla MİT'in kafasına böyle bir ilmik geçiriliyor. Bu güzide kuruluşumuzun ve bu önemli olan kuruluşumuzun, adaletin, Hükûmetin, devletin, milletin yolunu aydınlatan, haber toplaması gereken bu kuruluşun boynuna böyle bir yafta geçirilerek dünden bugüne ve yarına MİT'i töhmet altında bırakmaya hiç kimsenin hakkı yoktur.

MİT, PROVOKATÖRLERİN CİRİT ATTIĞI BİR KURUM OLMASIN

Millî İstihbarat Teşkilatı, haber toplamaya devam etmelidir ve yol aydınlatmaya devam etmelidir. Ajan provokatörlerin cirit attığı, birbirine şüpheyle bakılan, milleti tarafından şüpheyle bakılan bir örgüt olmamalıdır.

Eğer demokrasiyi, demokrasideki denetimi doğru tanımlıyorsanız değerli milletvekilleri, demokrasiyi bir bilinç, bir kültür, bir kurum ve kurallar manzumesi olarak görüyorsanız, eğer bunlardan birisi çekildiğinde, herhangi bir kural veya kurum yok edildiğinde demokrasinin tümüyle domino tesiriyle yıkılacağına inanıyorsanız, demokrasiyi işinize geldiği gibi tanımlamadan eğer halk iradesini ancak ve ancak hukukun üstünlüğüyle teminat altına alabilecekseniz, halk iradesinin halk mahkemelerine dönüştürmüyorsanız, halk iradesini halk mahkemeleri olarak, parmak çoğunluğu olarak görmüyorsanız, demokrasiye bütün kurum ve kurallarıyla sahip çıkacaksanız o zaman çağdaşlaşabilirsiniz ve o zaman ülkede demokrasiyi doğru inşa edebilirsiniz. Aslında, burada bir mantık inşasını, bir aklı konuşmamız lazım; duygusal konuşmalarla, hamasi nutuklarla devlet yönetilmez.

DEVLETİ ACEMİ NALBANT EŞEĞİ Mİ ZANNETTİNİZ?

Değerli arkadaşlar, bir şeyi sizlerle paylaşmak istiyorum: "Yönetmek öngörmektir." dedim. "Çıraklık", "ustalık", "kalfalık" gibi birtakım deyimler ve birtakım tarifler yapılageldi. Değerli arkadaşlar, devlet yöneticiliği bir meslek değildir, mesleğin çıraklığı, kalfalığı, ustalığı olur. Üzülerek bir şeyi ifade etmek istiyorum: Devleti acemi nalbant eşeği mi zannettiniz köşkerlik öğreniyorsunuz orada çıraklık, kalfalık, ustalık diye. Böyle bir terim olabilir mi? Böyle terimler devlet literatürüne girebilir mi?

KASETLER VAR FAİLLERİ YOK, MİT NE İŞ YAPAR?

Siz, değerli arkadaşlar, düşünün ve karar verin, bu ülke nasıl yönetiliyor, mantığı bir yoklayın: Cumhurbaşkanı seçiyorsunuz görev süresi belli değil, arkasından tekâmül ettiriyorsunuz; on yıldır kararnameler imzalıyor Sayın Başbakan, Hükûmet, Cumhurbaşkanı; Genelkurmay Başkanı yargının karşısına çıkıyor, terör örgütünün başı oluyor; kendi vatandaşları bombalanıyor; Genelkurmay Başkanının odası dinleniyor, dinleyen belli değil; ana muhalefet partisinin genel başkanı kasetlere kurban ediliyor, failleri yok; bir siyasi partinin başkanlık divanı bütün üyeleriyle takip ediliyor ülkede, takip edenler ortada yok. Peki bu MİT ne yapar? Benim güvenliğimi kim sağlayacak bu ülkede? Acaba bütün bunlar…

BAŞBAKAN ÖZEL AJANLARIYLA ÖZEL AMELİYATLAR YAPIYOR!

Sayın Başbakan diyor ki yeri geldiğinde "Ülkemde ameliyat yaptırmam." E Sayın Başbakan o zaman bütün bu ameliyatları sen yapıyorsun. İşte, böyle özel görevlilerle, ajan provokatörlerle, başka başka birtakım şeylerle bunları sen yapıyorsun, şimdi iş ortaya çıkacağı zaman… Anayasa'ya bile aykırı düşen "demokratik özerklik", "öz savunma gücü", işte "ikinci bir resmî dil", bunun gibi Anayasa'ya ters düşen görüşmeler eski Başbakanlık Sayın Müsteşar Muavini olarak, Başbakanın özel temsilcisi olarak Anayasa'yı ilgaya yönelen birtakım görüşmelerle terör örgütüyle pazarlık yapılıyor ve ondan sonra da "Anayasa'ya ters düşen görevler verdim, acaba onları nasıl geri alabilirim?" diye kurtarma yasası yapıyoruz şimdi.

BAŞBAKAN, “HALKI YANILTTIM” DEYİP ÖZÜR DİLEMELİ

Değerli milletvekilleri, burada şimdi Sayın Başbakana ve Sayın Cumhurbaşkanına düşen bir görev var. Eğer siyaset dürüstçe yapılacak, demokrasi, halk iradesi açıklıkla yapılacaksa Sayın Başbakan dünden bugüne söylediği "şerefsiz" kelimesinden dolayı halktan ve muhalefetten özür dilemelidir ve demelidir ki "Ben halkı yanılttım.", muhalefete de demelidir ki "Sizlere yanlış bir itham bulundum özür diliyorum." ve Sayın Cumhurbaşkanına bir görev düşmektedir…

CUMHURBAŞKANI MİT YASASINI VETO ETMELİ

Eğer kişiye özgü yasayı veto ediyorsa, eğer süren davaları etkilemek için bir yasanın çıkamayacağını, bir kanunu veto ederek Türkiye Büyük Millet Meclisine gönderdiyse, işte bugünkü teklif, bugünkü görüşülen yasa tam Sayın Cumhurbaşkanının veto ederek gönderdiği yasanın tıpkısının aynısıdır, noktasına, virgülüne. Bunu da geri göndermelidir.

ÜFÜRÜKLE GELDİNİZ, ÜFÜRÜKLE GİDERSİNİZ

Eğer medenice özür dileyemiyorsak biz çağdaşlaşamayız. Eğer hatalarımızı düzeltemiyorsak biz çağdaşlaşamayız. O zaman birbirimizi anlayamayız. Hakaretlerle siyaset olmaz, hamasetle siyaset olmaz, akılla siyaset olur. Ben Sayın Başbakanın bir yanlışından dolayı özür dilemesini rica ettim, hakaret etmedim. Dolayısıyla sizlerin bu hezeyanları boşunadır, bir mantık inşa edemezsiniz. Üfürükle geldiniz üfürükle gidersiniz." dedi.