Bakan Yıldırım: Uzun tutukluluk süreleri vicdanımızı kanatıyor
 
Ulaştırma Bakanı Binali Yıldırım, gazetecilere yönelik açılan davalardan ve uzun
tutukluluk sürelerinden rahatsızlık duyduğunu ifade ederek, “İster gazeteci olsun, ister sade
vatandaş olsun uzun tutukluluk sürelerinin bir hükme, bir infaza dönüşmemesi lazım. Bu
durumdan hepimizin vicdanı kanıyor. Ama bizim de durumumuzu anlayın. Konuştuğumuz
zaman yargıya müdahale olduğu söyleniyor, konuşmazsak sessiz kaldık diye eleştiriliyoruz”
dedi.
 
Türkiye Gazeteciler Federasyonu (TGF) 35. Başkanlar Konseyi Toplantısı İzmir
Gazeteciler Cemiyeti’nin ev sahipliğinde İzmir’de yapıldı. Tarihi Havagazı Fabrikası’nda
gerçekleştirilen toplantıya Ulaştırma Bakanı Binali Yıldırım, İzmir Valisi Cahit Kıraç, İzmir
Büyükşehir Belediye Başkanı Aziz Kocaoğlu, CHP İzmir Milletvekili Mustafa Moroğlu, Anadolu
Ajansı Genel Müdür Yardımcısı Tahsin Aktı, Anadolu Ajansı eski Genel Müdürü Hilmi Bengi,
TGF’ye bağlı 70’e yakın cemiyet başkanı ve İGC yönetim kurulu katıldı.
 
YILDIRIM: VİCDANIMIZ KANIYOR
 
Türkiye Gazeteciler Federasyonu Başkanı Atilla Sertel'in gazetecilerin tutukluğuyla ilgili
konuyu gündeme getirmesine de değinen Yıldırım, gazetecilere yönelik açılan davalardan ve
uzun tutukluluk sürelerinden rahatsızlık duyduğunu da vurgulayarak şunları söyledi:
 
“İster gazeteci olsun, ister sade vatandaş olsun uzun tutukluluk sürelerinin bir
hükme, bir infaza dönüşmemesi lazım. Bu durumdan hepimizin vicdanı kanıyor. Ama bizim
de durumumuzu anlayın.
 
Konuştuğumuz zaman yargıya müdahale olduğu söyleniyor, konuşmazsak sessiz kaldık diye eleştiriliyoruz. Yargı bizden ne istediğini söylesin, daha çok savcı mı lazım, hakim mi lazım söylesinler. Şu kadar bina ver. Bunları yap, biz halledelim desinler. Bunu biz yapmak mecburiyetindeyiz. Görevimiz bu. Ama kardeşim hala dosyayı bitirmedin dediğin zaman o içeriye giriyor, orda da yargıya müdahale gibi algılanıyor. Kamu adına iş yapan herkesin mutlaka ve mutlaka doğan sonuçlardan sorumluluğu olması lazım.
 
Biz birlikte Türkiye'yiz. Sözün özü bu. Gazeteci de lazım, siyasetçi de lazım, mahkeme de
lazım. Hep beraber olacağız.”
 
Ulaştırma Bakanı Binali Yıldırım, burada yaptığı konuşmada haber almanın herkesin
ihtiyacı olduğunu, dağdaki çobanın da şehirde profesörün de yeni bir öğrenmeye ihtiyaç
duyduğunu kaydetti.
 
Medyanın dördüncü kuvvet olduğunu ifade eden Bakan Yıldırım, şunları söyledi:
 
MEDYA AHBAP-ÇAVUŞ İLİŞKİSİNE GİRMEMELİ
 
“Medya, basın, iletişim insanlığın vazgeçilmez ihtiyacıdır. Herkesin haber alma ihtiyacı
var. İster dağdaki çoban olsun, ister şehirdeki profesör olsun, herkes yeni bir şey öğrenmek
istiyor. Basın yasama, yürütme ve yargıdan sonra dördüncü kuvvet olarak kabul ediliyor.
 
Çünkü kamu adına vatandaşa hizmet verenlerin, vatandaş adına denetleneceği bir yapının
da olması lazım.
 
Bunu da medyamız çok güzel yerine getiriyor. İletişimin yaygınlaşması
ve gelişmesi ile birlikte bizlerin işleri daha da zorlaştı. Şimdi cebinde cep telefonu olan
herkes gazeteci, herkes muhabir, herkes televizyoncu. Onun için hadi aşağı mahallede
söyledim, yukarı mahallede unutayım diye bir lüksü kalmadı siyasetçinin. İletişimdeki tekelin
kalkmasıyla habere ulaşmak daha da kolaylaştı. Ancak haberleşmenin sağlıklı ve objektif
 
şekilde yürümesi için medyanın ne siyasetle, ne de ticaretle ahbap çavuş ilişkisine girmemesi
lazım. Eğer bu ilişkiye girildiyse gazetecinin sesi kısılır, siyasetçinin sesi kısılır. O zaman bu
işler toplumun haber alma özgürlüğünden ziyade birbirini ağırlamaya dönüşür. Medyayı
bir şantaj aracı olarak görmediğimiz zaman herşey yolunda gider. Ama basını insanları
ufalayayım diye bir amaçla kullanmaya kalktığınızda işte o zaman yanlışın içine düşmüş
oluruz. Hepimizin birbirine ihtiyacı var.”
 
TGF’YE ÖVGÜ
 
Türkiye Gazeteciler Federasyonu’nun 77 cemiyetle yurt içinde ve yurt dışında
örgütlenmesinden övgüyle bahseden Ulaştırma Bakanı Binali Yıldırım, “İşte Türkiye
Gazeteciler Federasyonu’nun amblemine bakıyorum. Türkiye haritasında neredeyse her
ilde örgütlenme olduğun görüyoruz. Aslında birlik-beraberliğimiz işte burada. Ay yıldızlı
bayrağımız birliğimizi temsil ediyor. Bütün Anadolu’nun Kuva-i Milliye ruhuna sahip olduğunu
gösteriyor. Doğusuyla, batısıyla, alevisiyle sünnisiyle, lazıyla kürdüyle biz birlikte Türkiye’yiz.
Bu federasyon ve illerdeki cemiyetler de bunun küçük bir yansıması” diye konuştu.
 
YEREL BASIN GÜÇLENMELİ
 
Türkiye Gazeteciler Federasyonu Genel Başkanı ve İzmir Gazeteciler Cemiyeti Başkanı
Atilla Sertel ise yerel basının güçlenmesinin demokrasinin güçlenmesi anlamına geldiğini
vurgulayarak, ülkede yerel basını küçümseyenlerin, ''İstanbul bu işin merkezidir'' diyenlerin
olabileceğini, ancak yerel basının hiçbir kimseyle ticari pazarlığı, birlikteliğinin olamayacağını
ifade etti. Yerel basının kendi manşetlerini kendi atacak kadar özgür iradeye sahip olduğunu
dile getiren Sertel, ''Demokrasinin gelişmesi yerel basının güçlenmesinden geçmektedir''
dedi.
 
Türkiye'de 1205'ü günlük olmak üzere toplam 2500 civarında gazete, bine yakın
radyo, 270 civarında da televizyonun bulunduğu bilgisini veren Sertel gazetecilerin sorunları
hakkında da şunları söyledi:
 
SERTEL: YIPRANMA HAKKIMIZI İSTİYORUZ
 
''Türkiye'de basının sorunları oldukça çok. Biz sayın Bülent Arınç'a değişik zamanlarda
gerekli sorunlarımızı iletiyoruz. Çözüm noktasında da ondan gerçekten samimi bir duruş
ve samimi yardımlarını da alıyoruz. Bunlardan bir tanesi gazetecilerin yurtdışına görevi
gereği çıkarken gri pasaportla çıkabilmesidir. Bu önemli kazanımdır. Ama kaybettiklerimiz
de var. Yıpranma hakkımızı kaybettik. Gazeteciler yıpranmıyor gibi görünüyor. Gazeteciler
yıpranmaktadır.
 
Gazetecilerin yasal sorunlarının mutlaka çözülmesi lazımdır. 10 bine yakın basın
davası Türkiye'de sürmektedir. Bu acıdır ve yine çok acı olan gazeteciler tutukludur. Biz
gazetecilere ayrıcalık sağlansın, gazeteciler yargılanmasın, gazetecilere ayrı statü sağlansın
demiyoruz, demeyiz. Hukuka karşı boynumuz kıldan incedir.
 
Ama uzun süren tutukluluklar hem aileyi, hem okuru hem gazeteciyi, hem onu okuyan binlerce okurun da cezalandırıldığı anlamına gelir. Hele bunların içinde milletvekili seçilmiş Mustafa Balbay'ın olduğu, Mehmet Haberal gibi bir televizyon kuruluşu sahibinin olması mecliste eksiklik olarak görülmektedir.
 
Sayın meclis başkanımız Cemil Çiçek bizi kabul etti. Kendisine de aynı görüşü aktardık
aktarmayı da sürdüreceğiz. Bizi haklı buldu. Mesleki dayanışma içinde hareket ediyoruz.
Siyasi düşüncelerimiz bir yana hangi siyasi düşünceden olursa olsun düşüncesinden ve
yazdıklarından ötürü ifade özgürlüğünden ötürü kim cezaevinde ise biz hemen onun
yanındayız. Yüz kızartıcı, başı öne eğdirici ve kötü suçlardan yargılananların ise tamamen
karşısındayız.'
 
'Toplantıda İzmir Valisi Cahit Kıraç ve İzmir Büyükşehir Belediye Başkanı Aziz Kocaoğlu
da söz alarak cemiyet başkanlarına hoşgeldiniz mesajlarını iletti.
 
Türkiye Gazeteciler Federasyonu Yönetim Kurulu desteklerinden dolayı İzmir Valisi Cahit Kıraç ve İzmir Büyükşehir Belediye Başkanı Aziz Kocaoğlu’na teşekkür plaketi verdi.
 
TGF 35. Başkanlar Konseyi Toplantısı açılış konuşmalarının ardından basına kapalı olarak devam etti.
 
Toplantının sonuç bildirgesi daha sonra yayınlanacak.