- Size bakınca şu hisse kapılıyorum: Bir dünya var biz orada yaşıyoruz, bir dünya var Hande Yener orada yaşıyor sanki.
- Ne güzel. Bütün starlar için öyle düşünmez misin zaten? Ben dünyamı yansıtmaya çalışıyorum. Herkes kendi dünyasını yaşamalı, yaşatmalı, başkalarının dünyasını seyredip seyredip sinirleri bozulmamalı.

- Gerçekten cesur musunuz, yoksa 'mış gibi' mi yapıyorsunuz?
- Bende cahil cesareti yoktur. Bilinçli olduğum şeylerde cesurumdur. Aslında cesur değil, rahatım. Rahatsız biri değilim. Hepimiz insanız, etten kemikten... Herhangi bir şeyi Rihanna ya da Madonna yapınca çok normal, biz çok daha hafifini yapınca anormal.

- Bu tepkileri neye bağlıyorsunuz?
- Alışık değiller.

- Biz neye alışığız sizce?
Tutucu davranmaya.

- Hiç, fazla ileri gittiğinizi düşündünüz mü? Şunu da giymeseydim, şu pozu da vermeseydim gibi...
- İnşallah daha da fazla ileri gideceğim.

- Siz hiç kimsenin lafını takmaz mısınız?
- Üzgünüm ama önyargılı insanlar için hiçbir şey yapamayacağım. Deliler'i onun için yazdım. 'İstediğin gibi olmamı bekleme' diye isyan ettim.

ÇOK ŞANSLI BİR KADINIM
- Hiç yıkılmaz, kırılmaz, ağlamaz bir edanız var, farkında mısınız?
- Aa! Öyle mi gözüküyorum? Bunlar hep önyargı ve ben buna çok üzülüyorum

- İnsandaki değişimi hep bir şey tetikler. Bu bir kitap, birinin bir lafı, bir film, bir sevgili olabilir. Sizi tetikleyen neydi?
- Vicdanımdı. Kırmızı'ları yaptığım zaman sahneye çıktığımda saat tutuyordum 'Ne zaman ineceğim?' diye. Sanat adına hiçbir şey yapamıyordum. Dans edemiyordum, sahnede erken yoruluyordum, müziğim beni kesmiyordu. Kaçtım. Hemen kendimi biraz daha geliştirdim, daha fazlasını istedim.

- Aynada nasıl bir kadın görüyorsunuz?
- Hırslı, daha yapacak çok şeyi olan, bazen 'Yorulmadın mı hâlâ?' dediğim ama sonuçta yaptığı şeyden mutlu, şanslı bir kadın görüyorum. Bu ülkede benim kadar şanslı bir kadın yok.

ROMEO NASIL BULUNUR VE NASIL KORUNUR?
- Romeo nasıl bulunur ve nasıl korunur?
Şimdi söylüyorum elinize bir kâğıt bir kalem alın... Önce bir ilişkide ne istemediğinizi bileceksiniz.

- Hemen soruyorum: Siz ne istemezsiniz?
- Uyuşuk erkek istemem. İlişkiyi monotonlaştıran adam sevmem. Arkadaş ortamım ve mesleğim sorun olmayacak. Kafası rahat ve komplekssiz olacak. Benimle yarışmayacak. Beni değiştirmeye çalışmayacak.

ADAMI DEĞİŞTİRMEYE ÇALIŞMAYACAKSIN
- Tamam! Romeo yolunda önce biz de neyi isteyip, istemediğimizi bileceğiz, sonra?
- Sonra her gün evrene söyleyeceksin. Ben 'Enerjik, genç, yakışıklı, komplekssiz, beni duygularımla anlayacak, aşk adamı, sosyalleşebilen birini istiyorum,' dedim.

- 'Bir buçuk Adana' kıvamında bir sipariş yani öyle mi?
- İnsanlar dua etmez mi, Allah'tan dilerken dileğini belirtmez mi? Aynen öyle adamı da belirteceksin ve bunu sürekli söyleyeceksin.

- Kadir'i ilk gördüğünüzde nasıl 'o' olduğunu anladınız?
- Tam tarifime uygundu. Zamanla baktım çok uyumluyuz. İş hayatı da tamamdı. Duygusal anlamda da gökte ararken yerde bulduk birbirimizi. Sipariş ettim, geldi.

- Romeo'yu bulduk, nasıl elde tutacağız?
- İlk günkü tanıdığın ve hoşlandığın adamı değiştirmeye çalışmayacaksın. Bebek gibi ilgini eksik etmeyeceksin. Monotonluğa izin vermeyeceksin. Biz birbirimizle çok cilveleşiriz, şakalaşırız, sürprizler yaparız. Devamlı tensel ve gözsel bir temasımız vardır.

DÜĞÜN NE ZAMAN İSTERSEK O ZAMAN
- Niçin bir türlü evlenemiyorsunuz? En son düğün planınızdan sonra Kadir Bey'in anneannesi ölmüştü ama kaç ay geçti.
- Kadir beni ilişkimizin üçüncü ayında bir sabah uyandırdı ve evlenme teklif etti. Biz evleneceksek güzel bir organizasyonla evlenmek istiyoruz. Şu an öyle bir zamanımız yok. Düğün olacak ama ne zaman istersek o zaman. Acelemiz yok, zaten evli gibiyiz.

- Bir erkekte neye dayanamazsınız? Yenmiş tırnaklar, bıyık-sakal, kötü giyim, kötü dans?
- Bunların hepsi berbat şeyler, bir insan bunları kendine neden yapar? Belki bunlar düzelebilir de ben kompleksli erkeğe alsa dayanamam.

Sabah