Uzun uyuyanlar, çalışmak için daha çok zamana ihtiyacı olanlar, çoğunlukla uyku sürelerini kısaltmak arzusunda; ancak, uyku süresini belli bir oranın ötesinde kısaltmak mümkün değil. Yapılan deneyler gösteriyor ki az uykuyla yetinmek sağlığımızı bozuyor. Uykuyu yeterince uyumamak başta hafıza ve öğrenme kapasitemizi kötü etkiliyor, vücudumuzu hastalıklara daha açık hale getiriyor.
Uykunun, yemek yemek, su içmek ve nefes almak gibi vücudumuz için vazgeçilmez bir zorunluluk olduğunu vurgulayan Türk Uyku Tıbbı Derneği (TUTD) Başkanı Prof.Dr. Murat Aksu'nun verdiği bilgiye göre uyku süreleri genetik faktörlerin etkisiyle kişiden kişiye değişmekle birlikte bu süre 4 - 11 saat arasında farklılık gösteriyor. Genetik geçişin varlığını gösteren en iyi kanıt ise tek yumurta ikizlerinin uyku sürelerinin birbirler­inin tamamen aynı olması.
Kalıcı belleğin oluşması için uyku şart
Doğuştan itibaren belirlenmiş olan bu süreyi belli limitler dışında değiştirmenin mümkün olmadığını belirten Aksu, şunları söylüyor:
"Uyku, hayatımızda feragat edilmemesi gereken bir dönemdir. Sağlıklı olmanın ön koşullarından biri sağlıklı uyumaktır. Bu nedenle bebeklikten itibaren uyku hiçbir yaşta boşa geçirilen bir dönem olarak görülmemelidir. Uyku süresini kısaltmak zorunda kaldığımızda uyku yoksunluğu sonucu görülen istenmeyen belirtilerle karşılaşmaktayız. Yetersiz uykunun kısa vadedeki en belirgin sonucu, hafızamızın ve öğrenme kapasitemizin kötü etkilenmesi, öğrenme güçlüğü çekilmesi ve hastalıklara daha açık hale gelinmesidir. Üniversite öğrencileri ile yapılan bir çalışmada, kısa bir zaman diliminde uyku süresinin kısaltılması mümkün olmamış, deneklerde ertesi gün yorgunluk, halsizlik, konsantrasyon güçlüğü ve hafıza bozuklukları gibi şikayetler saptanmış. Deneye katılanlar, uygunsuz zamanlarda uyku ihtiyaçlarına yenilip, uyuya kalmışlardır. Kısacası uykudan feragat edip daha iyi öğrenemezsiniz. Kalıcı belleğin oluşması için uyku şart."
Uyku, yemek yemek, su içmek, nefes almak gibi organizma için vazgeçilmez bir zorunluluk. Aç ve susuz yaşamak nasıl mümkün değilse, uyumadan da yaşamak mümkün değil.
Kişilerin uzun süre uykusuz bırakıldığı deneylerin genellikle 3 - 4 gün sürebildiğine , istem dışı olarak kısa süreli olarak uyuya kaldıklarını söyleyen Prof. Dr. Murat Aksu, sözlerini şöyle sürdürdü:
"Uykusuz geçen süre uzadığında uyku ataklarının daha sık ve uzun süreli olduğu görülmektedir. Uyku yoksunluğu deneylerinde, 3 gün sonunda gerginlik, sinirlilik, zamanı bilememe, hayal görme, kekeleme, konuşulanları anlayamama gibi belirtiler ortaya çıkmaktadır. Daha sonra ellerde titreme, vücutta yanma ve ağrılar, görme bozuklukları olmaktadır. Bugüne kadar insanlarda yapılabilmiş, en uzun süreli uykusuzluk deneyi 11 gün ile Amerikalı bir üniversite öğrencisinde gerçekleştirilmiştir. Denek olan öğrenci, gerçekle ilişkisinin bozulduğu görüldükten sonra, psikoza benzer bir klinik tabloya girerken uykusuzluk deneyi sonlandırılmıştır. Ölüm bile olabilir. Zira benzeri hayvan deneyleri ise türlere göre değişik süreler sonunda ölümle sonuçlanmıştır."
8 saat uyuyoruz
Türkiye'de yapılan araştırmalarda, toplumun büyük çoğunluğunun yaklaşık yüzde 75'inin 7-8 saat süreyle uyuma alışkanlığına sahip olduğunun ortaya çıktığını anlatan Prof. Dr.Murat Aksu, şu bilgileri veriyor:
"Napoleon, Churchil gibi pek çok ünlünün kısa uyku süreleriyle bilinmektedir. Ama kısa bir süre uyuduğu halde ertesi gün fonksiyonlarında değişiklik olmayanların sayısı çok fazla değildir. Türkiye'de, toplumun sadece yüzde 10'unun, 6 saatin altında bir uyku ile hayatını sürdürdüğünü bilinmektedir. Kısa uyuyanlardan bahsederken hafta içi 6 saat uyuyup , hafta sonunda uyku sürelerini 8 - 10 saate uzatarak uykularını telafi edenleri değerlendirme dışında bırakmak gerekir. 8 saatten daha uzun süre uyuyanlara, kısa süre uyuyanlara oranla toplumda biraz daha sık rastlanmakta, bunların oranı yüzde 15'e kadar yükselmektedir. "