AK Parti'nin Müslüman ülkelere açılımı Batı'da Türkiye'nin yüzünü Doğu'ya döndüğü yorumlarına neden oldu. Başbakan Erdoğan Türkiye'nin hem Batı'ya hem Doğu'ya dönük olduğunu söylüyor. Gazeteci-Yazar Hüsnü Mahalli ve Dışişleri eski Bakanı İlter Türkmen, Doğu ile Batı'yı en iyi tanıyan iki uzman olarak dış politikamızı yorumladı.

Suriye ile yakınlaşma, 'Komşularla sıfır sorun politikası' derken, Türkiye Doğu'ya doğru art arda hamleler yapıyor. Başbakan Erdoğan'ın Pakistan ve ardından İran'a yaptığı ziyaret ve orada atılan adımlar yeni bir tartışmanın başlamasına vesile oldu: Acaba Türk dış politikası eksen mi değiştiriyor? Batı'dan Doğu'ya mı kayıyor?

Batı medyası bu soruyu geniş bir şekilde sayfalarına taşıyıp 'Türkiye Müslüman dostlarına yakınlaşıyor' diye manşetler atarken biz dış politika yolculuğumuzun seyrini eski Dışişleri Bakanımız ve emekli Büyükelçi İlter Türkmen ile konuştuk.

POLİTİKAMIZ ASLINDA DEĞİŞMEDİ

l Türkiye'nin Dışişleri Bakanı Ahmet Davutoğlu ile birlikte politika eksenini değiştirdiğini iddia edenler var. Bu tartışma özellikle son İran gezisinde hız kazandı. Sizce nereye doğru gidiyoruz?

Türkiye'nin bugünkü dış politikasında NATO ve AB üyeliği ile bağdaşmayan nokta hemen hemen yok. Bir iki ufak şey var. Mesela Suriye ile vize muafiyeti anlaşması yaptık ya. AB'ye girersek o olmayacak. Vize koymaya mecbur kalağız. Ama bunlar teferruat. Türkiye'nin İran ve Suriye gibi ülkelerle iyi ilişki kurmasından doğal bir şey yok. Mesela Fransa'nın geleneksel olarak Suriye ile iyi ilişkileri var. İran'la da iyi ilişkileri olan Batılılar var ama bizim özel tarafımız İran ve Suriye ile komşu olmamız. O nedenle ilişkimizin yakın olmasının izahı var. Batılı ülkeler İran'ın Pars bölgesinden gaz almıyor örneğin.

l Kurulan ilişki doğalsa neden Türkiye'nin eksen değiştirdiği iddia ediliyor?

Çünkü politikalar esasında doğru ama üslup hakkında aynı şeyi söylemek zor.

l Yani bir politika değişikliği söz konusu değil mi?

Hayır, değişmedi. Şu anda dünyanın odak merkezi Ortadoğu. Bizim burada eskisine oranla faaliyetlerimiz çok daha fazla olduğu için o intiba doğuyor.

l Politika değilse bile üslup değişti dediniz.

Evet, Başbakan'ın söylemlerinin yarattığı tereddüt var.

l Neden tereddüt yaratıyor? Üslup neydi ne oldu sizce?
Üslup biraz sert. Diplomatik olduğunu iddia etmek zor. Örneğin 'nükleer silah sahibi devletler kendilerine baksın' demişti Erdoğan. Mesela orada silah meselesinin özünü bilmezden geliyor.

l Nedir özü?

Nükleer silahların önlenmesi anlaşması var. (Non-proliferation treaty). Bu anlaşma genel olarak nükleer silahsızlanma hedefini belirtiyorsa da özellikle beş Güvenlik Konseyi üyesinin nükleer silah sahibi olmamasını taahhüt ediyor. Bu ülkeler yükümlülük altına giriyorlar yani. Biz de imzaladık bu anlaşmayı. İran da. Halbuki İsrail imzalamamış. Hindistan imzalamamış. Orada anlaşmayı ihlal yolunda adım atan İran. Uluslararası Atom Enerjisi ajanslarının raporları var. Başbakan sanki bunu mazur görüyor.

l Bu epey problem yaratabilir sanırım. Çünkü BM Güvenlik Konseyi'ndeyiz.

İran'a karşı yeni yaptırım kararı çıkarsa oylamaya biz de katılacağız.
Konsey'e henüz gelmiyor. Ancak gelirse bizim nasıl oy vereceğimiz büyük merak konusu. Çekimser bir oy bile çok yadırganacak. Ama o aşamada değiliz. Bakalım, İran'a karşı bir açılım yapıldı. Anlaşma umudu belirdi.

SIFIR SORUN POLİTİKASI OLMAZ

l Bu adımların bir üst başlığı var: Komşularla sıfır sorun politikası. Böyle bir şey mümkün müdür?
O biraz zor. Aslında İran'la menfaatlerimizin uyumlu olduğu noktalar kadar olmadığı noktalar da var. Mesela Türkiye bölgede istikrar istiyor, İran ise istikrarsızlık. Irak, Ortadoğu'yu karıştırmak istiyor. Hizbullah'a yardım ediyor. Sonra rekabet var. Özellikle Irak konusunda İran ile rekabet kaçınılmaz. Kürt bölgesinde İran ajanları at koşturuyor. Şiiler üzerinde nüfuz kurmak istiyor. Suriye de istikrar yaratma politikası gütmüyor. Bunları nasıl örteceksiniz? Bizim iyi ilişki kurmayı istemek hakkımız ama bunları da görmek lazım.

l Bir de İsrail ile gerilen ilişkiler var. İsrail komşu olmadığı için herhalde onun için 'O sorun' politikası geçerli değil?

Evet, sıfır sorun sadece bir laf zaten. Aşk güzeldir gibi ama politik bir anlamı yok. İnsanlar arasında bile sorun varken devletler arası ilişkiler sorunsuz olur mu hiç? Üstelik biz AB'nin ortasında da değiliz. Komşularımız Belçika, Lüksemburg olsa hadi neyse...

l Ortadoğu ile yakınlaşmamızda 'ortak din' faktörünün rolü var mı?
Hayır ben bunu kabul etmek istemiyorum. Bir kere Suriye son derece laik bir ülke örneğin. Ama tabii Başbakan'ın güçlü bir İslam hassasiyeti olduğunu biliyoruz.

l Batı medyası öyle demiyor. Onlara göre Türkiye 'Müslüman kardeşlerine yakınlaşıyor'.

O bir genelleme. Biz NATO ile işbirliği yapıyoruz. Afganistan'da askerimiz var vs. AB süreci sendelese de ilerliyor.

l İlerliyor mu hakikaten?

İlerletmek zor çünkü bir kere Kıbrıs yüzünden 8 başlık bloke edilmiş durumda. Fransa da 5'ini daha bloke etti. Türkiye'yi istemeyen liderler var... Uzun bir süreç olacak, belli. Ama AB hedefimizi korumamız lazım. Bize yön veriyor. Müzakere süreci sayesinde önemli reformlar yaptık.

l AB süreci devam etse de yavaşladı, Türkiye İsrail ile sorun yaşıyor. Bunlar eksenin Doğu'ya kaydığı şüphelerini doğuruyor. Sizce İsrail'le yaşananlar iki ülke ilişkilerine kalıcı zarar verir mi?

Türkiye'nin Ortadoğu'daki en başarılı tarafı hem Araplarla hem de İsraillilerle yakınlaşma politikasını bir arada yürütmesiydi. O bakımdan İsrail ile böyle bir kavga prensip olarak doğru değil. Evet Gazze'de orantısız güç vardı ama bunu herkes kabul ediyor? Üstelik mesela Darfur'a neden ses çıkarılmıyor? İnsanın aklına 'onlar Müslüman olmadığı için mi?' sorusu geliyor. İsrail Gazze'de çok ileri gitse de her şeyin bir ölçüsü var.

Ölçü kaçtı mı?

Tabii söylemde ölçü kaçtı. Ama İsrail bu konuda gerçekçi. Türkiye ile köprüleri atmak isteyeceğini sanmıyorum.

Yarın: Ermeni protokolleri nasıl sorun çıkartabilir? Rusya ile ilişkiler nasıl? Türkiye hem ABD hem Rusya ile yakın olabilir mi?/ akşam