Norveç'te yaşanan bütün dünyayı şoke ederken medyanın olayı duyurma biçimi de tartışma konusu oldu. Habertürk yazarı Umur Talu, gazetelerin olayı manşetlerine taşırken kullandığı "11 Eylül" yakıştırmasını topa tuttu.
 
O manşetleri "Türk medyasının 11 Eylül’ü" olarak mahkum eden Talu, "Bağdat’ta bomba patladığında “Irak’ın 11 Eylül’ü” diye bir başlık gördünüz mü?  Afganistan’da NATO onlarca sivili vurduğunda “Kabil’in 11 Eylül’ü” diye duydunuz mu?" diye soruyor.
 
İşte Talu'nun medya yönelttiği "11 Eylül" ve “Oryantalist zihniyet" eleştirisi:
 
Sonunda bu da oldu. Neredeyse ortaklaşa, Kuzey ülkesine ad kondu: Norveç’in 11 Eylül’ü! Medyamızın, hızla, neredeyse hep bir ağızdan karbon kopya attığı “orijinal” başlık bu. Terör mü... 11 Eylül! Batılılar mı ölmüş... İslami terör! Bu kadar mı saatler durur... Bu kadar mı beyinler durur... Bu kadar mı, “Oryantalist” bir medya zihniyeti olur!
 
Peki siz hiç... Mesela... Bağdat’ta bomba patladığında “Irak’ın 11 Eylül’ü” diye bir başlık gördünüz mü?
 
Afganistan’da NATO onlarca sivili vurduğunda “Kabil’in 11 Eylül’ü” diye duydunuz mu?
 
Ya da Batı medeniyetinin uçakları Libya’yı bombaladığında, hiç 11 Eylül oldunuz mu?
 
Peki, Türkiye’nin en manipülasyoncu (emekli) genel yönetmeni marifetiyle, karanlık Danıştay saldırısına “Türkiye’nin 11 Eylül’ü” diye manşet atıldığını unuttunuz mu? Bu nasıl bir dildir? Nasıl bir ezberdir? Tamam, emeğe saygısızlık etmeyeyim ama, nasıl bir fast-food gazeteciliktir?
 
İŞTE BUGÜNKÜ GAZETE MANŞETLERİ
 
Kimsenin zekâsından şüphe etmem ama, hayatta bomba koyacak, katliam yapacak ve yapmış onca başka manyak ya da örgüt varken, nasıl bir zekâsızlıktır? Peki... Faşizmi nasıl bir unutuştur? Batı medeniyetine içkin, onun yavrusu olan; bizde de her an başını kıpırdatan ırkçı, şiddetle beslenen, şiddet kusan faşistlikleri nasıl bir ıskalayıştır? Sevgili meslektaş... Sadece laik bir Müslüman mahallesinde salyangoz satmıyorsunuz...
 
Aynı zamanda, ölümlerin, şiddetin, linçlerin, baskınların, terörün, pusuların, ırkçılıkların, cinsel faşoların cirit attığı bir memlekette at oynatıyorsunuz. Lütfen, azıcık nefes alın. At hele bir soluklansın. Bir inin hele o kibirli, çok bilmiş heybenin üstünden.
 
Muhtaç olduğunuz akıl ve vicdan sizin gazeteci genlerinizde mutlaka vardır. Vardır bir yerlerde mutlaka. Atıldığı o kuytulardan bir çıkarın. Kurtulun ve hep birlikte kurtulalım artık; dili yamuk, vicdanı yamuk, aklı yamuk, gözleri yumuk şu şablonlu, ezberli, önyargılı, hamhumşaralop gazetecilikten.
 
Norveç’ten almamız gereken basit bir ders varsa...
 
Hatırlamamız gereken, hiç unutmamamız gereken bir hisse varsa... O da belki şudur: Sadece terör öldürmez... Faşistler de öldürür! 11 Eylül’den çok önce de... 11 Eylül’den sonra da!