Üniversite Konseyleri Derneği, Ergenekon operasyonundaki son tutuklamalarla ilgili "Faşizmin freni yoktur" başlıklı bir açıklama yayımladı.

ÜKD açıklamasında yaşananların adının faşizm olduğu olduğu vurgulanırken "Dava eski seyrine dönsün, darbeciler yargılansın" demenin kötü niyet göstergesi olduğu öne sürüldü.

"Yaşananların hiçbiri tesadüf değil. AKP ülkeyi dönüştürüyor, kendi rejimini inşa ediyor ve direnenleri, ayağına dolananları, bir torbaya koyup atmaya yelteniyor. Memleketin tarihi ve doğal zenginliklerini yağmalamasına engel çıkarınca “bundan sonra yargı da yok çömlek de yok” diyerek hukuka yüklediği anlamı; insanları usulsüzce, hukuksuzca gözaltına aldırarak, tutuklatarak da yüklediği işlevi ortaya koyuyor. Bunun adı da “yargının tasarrufu” oluyor. Bu kadarı ne takıyyeyle ne yalancılıkla açıklanabilir. Bu frenin patladığının göstergesidir. AKP artık yaptıklarını meşrulaştırmaya, söylediklerini temellendirmeye çalışmıyor. Sadece yapıyor. Çatlak ses istemiyor. Muhaliflere tahammül edemiyor. Öyle ki, muhalefetini bile kendisi şekillendiriyor. Tüm bunları açıklamak için kavram aramaya, icat etmeye gerek yoktur. Bunun adı faşizmdir.

Birkaç gün önce gözaltına alınan insanlar, artık tutuklular. Ya “Ergenekon terör örgütü” üyesi olmakla ya yataklık etmekle ya da bunlara benzer nedenlerle suçlanıyorlar, suçlanacaklar. Aslında herhangi bir şeyle suçlanmalarına gerek bile yok, bu artık yalnızca teknik bir ayrıntı. Muhalife suç bulunur, bulunmazsa icat edilir. Toplarsınız artık işinize yaramayacak kontrgerilla eskilerini, atarsınız muhalefet edeni yanlarına, sonra da beklersiniz ki kimseden ses çıkmasın. Güç elinizdeyse, devam edersiniz asayiş berkemal olana kadar. Hatta arada eğlenceniz olur, “solculuk”la “sollama”yı birbirine benzeştirirsiniz.

Ahmet Şık, Coşkun Musluk, Yalçın Küçük ve diğer gözaltına alınan, tutuklanan, hapiste olan pek çok insan, AKP'yi eleştirmenin “cezasını” çekmektedir. Muhalefet etmenin “cezasını” çekmektedir. Onlar içeride, Hizbullahçılar dışarıdadır. Bundan böyle, gazeteciliğin ancak iktidarı yüceltmek adına beyinlerin bulandırılması gibi bir işlevi olabilir. Akademisyenler, ancak ve ancak iktidarın gereksindiği konularda araştırma yapabilir, ancak iktidarın tescil ettiği bilgiye “doğru” diyebilirler. Artık bu ülkede emeğiyle yaşamak, hayatını kazanmak, inandığını yazmak, dile getirmek günahtır, haramdır. AKP kendi devletini kurmuş, cemaat kendi müritlerini “sosyal-siyasal-ekonomik güvencesi” altına almıştır. Kitleler bu yeni düzene, çürümeye, asalaklaşmaya, gericileşmeye ikna edilmeye çalışılmaktadır. İkna olmayanlar korkutma, sindirme çabalarına maruz kalmaktadır. Üzerinde demokrasi kisvesi, kafasında gericiliğin takkesi, eli de piyasanın “gizli eli” olan, kendi gölgesinden korkusunu aklı, vicdanı bastırarak yatıştırmaya çalışan bu düzenin adı, faşizmdir. Demokrasi kisvesi de yakında sultan kaftanına dönüşecek gibidir.

Bu kadarına kim dayanabilir? Kim bütün olan biteni sineye çekebilir? Elbette ki bu ülkede direnen, kabullenmeyen, boyun eğmeyen milyonlar vardır. Bu insanlara ses olmak, söz olmak, ülkenin onurlu aydınlarına düşmektedir. Bir gün sıranın herkese gelebileceğini AKP tekrar göstermiştir. “Dava eski seyrine dönsün, darbeciler yargılansın” demek bundan böyle kötü niyet göstergesidir. Ülkede ifade özgürlüğünün halini yalnızca tutuklu gazeteciler, akademisyenler üzerinden kavramak artık yetmeyecektir. Vicdan sahibi insanın görevi AKP'ye “dur!” demekse, vicdan sahibi aydının görevi “dur!” diyenlere öncülük etmektir. Aksi halde ne olacağını artık söylemeye lüzum kalmamıştır. Bugüne kadar verilmeyen mücadelenin cezasını, ne yazık ki, AKP kesmektedir. Herkes görevinin bilincinde olmalıdır.

Üniversite Konseyleri Derneği"

sol.org.tr