Belediyeler devletin sağladığı katkılar, ilave gelirlerle su şebekesi, kanalizasyon, park ve bahçe gibi kentlerin alt yapı sorunlarını önemli ölçüde hallettiler.

Büyükşehirler ilçe ya da belde belediye başkanlarının popülist politikalarından kaynaklanan kentlerin bu tür altyapı eksikliklerinin giderilmesinde hayli verimli oldu.

Artık içinde bulunduğumuz zaman diliminde elekronik haberleşmenin yaygınlaşması, ulaşım imkânlarının artması kentleri coğrafi mekânlar olmaktan çıkardı ulusal ve uluslar arası ilişkiler ağının birer merkezi haline getirdi.

Bu yeni paradigma gereği bir şehrin cazibe merkezi olabilmesi güçlü bir yerel yönetime bağlı olduğu için bütün demokratik ülkeler gibi Türkiye de artan iç ve dış göç, çevresel sorunlar, bölgesel kalkınma gibi şartların da etkisiyle yeni gelişmeye uygun pozisyon almaya zorlandı.

Bu gün yürürlükte olan, ilin bütününü kapsayan son büyükşehir yasasının(6360) çıkarılma nedenini böyle okumak,  BŞB’lerin geçen üç yıllık icraatlarına bu açıdan bakmak gerekir.

Yeni şekliyle artık bütçesiyle mali, meclisi ve diğer organlarıyla idari özerkliğe sahip otonom devlet hükmündeki büyükşehirler:

BİR: Çarpık yapılaşmadan tarım arazilerinin korumakla,

İKİ: Yeni şehirler kurmakla,

ÜÇ: Bölgeler arası dengeli kalkınmayı sağlamakla,

DÖRT: Halk sağlığını ve doğal yaşamı tehdit eden çevresel sorunlarla mücadele etmekle,

BEŞ: Yapacağı baraj ve göletlerle vatandaşın ihtiyacı içme ve kullanma suyunu  temin etmekle,

ALTI: Bir yandan meslek edindirme kursları aracılığı ile kentli işsize iş sağlamak diğer yandan da kurulacak şirketlerle taşrada tarım ve hayvancılığa vereceği destekle iç göçü önlemekle,

YEDİ: Kenti tarihi, kültürel, folklorik değerleriyle öne çıkarmak gerek yurt içinde gerekse yurt dışında tanıtmak, emsalleri ile rekabetini sağlamakla görevlidir.

Bunun üstesinden gelmek herkesle barışık olmakla, her türlü diyaloga açık olmakla, şeffaf bir yönetim sergilemekle, çalışanları ve ilçe belediye başkanlarını birer paydaş kabul etmekle her şeyden önemlisi her biri işinin uzmanı bir çalışma grubu ile mümkündür.

Olmazsa olmazı da başkanın orkestrayı yönetecek vizyonda, bilgi birikimiyle, paylaşımcı yapıda ufku geniş birisi olması gerekir.

Onu dar görüşlü, içine kapanık, seçim kazanmaya odaklı, fırsatçı, kavga üzerinden prim yapan, kazanmak için her yolu mubah sayan kasaba politikacısından ayıransa işte bu entelektüel kimliğidir.

Bir kenti gerek ticaret, gerek üretim, gerekse kültürel alanda kalkındıracak olan artık merkezi hükümetlerden ziyade bütçeden bu işler için büyük paylar alan, yurt içi ve dışı fonlardan imkân sağlayabilen büyükşehirler ve bu trafiği idare ile görevli başkanlardır.

Örnekleri de Eskişehir’de Yılmaz Büyükerşen’dir… Manisa’da Cengiz Ergün’dür… Konya’da Tahir Akyürek’tir… Erzurum’da Mehmet Sekmen’dir… Gaziantep’te Fatma Şahin’dir.

Artık belediyelerin hizmet için devletten alacağı katkılar otomatiğe bağlandığı için Manisa ve Eskişehir örneğinde görüleceği üzere iktidar partisinden olma şartı da yoktur.

BŞB Başkanı Özlem Çerçioğlu’nun son üç yıllık icraatını yeni paradigma doğrultusunda emsalleri ile kıyasladığımızda doğru bir değerlendirme yapmış oluruz.

Özlem Çerçioğlu’nun seçim beyannamesini hatırlayalım mı?

- Buharkent Didim arası ulaşımı 28 dakika kısaltacak muhtelif yerlere yapılacak 21 adet daldı battı…

-Bu güne kadar yapılamamış ya da yarım kalmış altyapı projelerinin yapılması ya da bitirilmesi…

-Didim’in su ihtiyacını karşılayacak Beşparmak Barajı’nın yapılması…

-Nazilli’ye Dandalaz Barajı’ndan su temini…

-Söke ve Kuşadası’na su temin edecek 90 milyon keşif bedelli Sarıçay Barajı’nın inşası…

-Jeotermalle ısıtılacak seralar yapılması…

-İlçelere kültür sarayları, spor kompleksleri inşası vs…

Ve bunları uyum içinde gerçekleştirmek için partisinin ilçe belediye başkan adaylarını belirlemede söz sahibi olması gerektiğini savundu ve önseçim yaptırmayarak Didim’de Mümin Kamacı’nın, Kuşadası’nda Esat Altıngün’ün, Nazilli’de Cavit Yenipazarlı’nın, Efeler’de Ahmet Gümüş’ün aday olmasının önüne geçti.

Sayın Çerçioğlu’nun kendi ifadesine göre para sıkıntısı da yoktu. Yani helva yapmak için un da hazırdı şeker de…

Ancak iyi bir personel politikası izlenerek bunları yapacak, işin ehli, tecrübeli, liyakat sahibi bir ekip iş başına getirilemeyince…

Paydaş ilçe başkanlarıyla CHP’li olanlar da dahil üç yıldır koordinasyonu sağlayacak bir toplantı yapılmadığı gibi ek olarak onlara karşı “ben varken size ne gerek” var havasına girilince…

Diğer paydaşlar devletle olsun özel sektör ya da sivil toplum örgütleri ile olsun ilişkilerde kasaba politikacısı portresi çizilince…

Konya, Eskişehir, Erzurum gibi illerle yarışmayı bıraktık.. Halkın sağlığı açısından acil çözüm gerektiren jeotermal atıklar, arıtma tesislerinin çalışmaması sonucu Menderes’e akan lağım suları, trafik ve otopark sorunu gibi konularda Aydın2014’ün de gerisine düştü.

21 daldı battıdan ancak bir tanesi yapılabildi… Onda da bir batıldı ancak 10 ayda çıkılabildi.

Sarıçay Barajı yapılamayınca devlete yıkılmaya çalışıldı muvaffak olunamayınca başarısızlık sanki devleti onlar yönetiyormuş gibi münafıklara, muhbirlere ihale edilmeye çalışıldı.

Üç yılın sonunda gelinen nokta bu… Çünkü at terli…