Reuters'ta yer alan analizde gelişmekte olan ülkeler arasında sadece Türkiye'nin bir yandan zorunlu karşılıkları artırırken, politika faizini de indirdiği belirtildi. Analize göre, Türkiye'nin de dahil olduğu gelişen ülkeler alışılmadık tedbirler alarak bir tür kumar oynuyorlar.

Aralarında Türkiye'nin de olduğu gelişmekte olan ülkeler, gelişmiş ekonomilerdeki gevşek para politikasının olumsuz etkilerine karşı kredi ve para arzı büyümelerini yavaşlatmak için alışılmadık tedbirler alarak bir tür kumar oynuyorlar. Batı'nın para politikasını sıkılaştırmaya başlamasını beklerken uygulamaya koydukları bu önlemler, şimdilik sonuç veriyor gibi.

Gelişmiş ülke merkez bankalarının politika faizini neredeyse sıfıra indirmesi, yüksek faiz peşinde koşan sermaye ve dolayısıyla enflasyonun gelişmekte olan ülkelere yönelmesine yol açıyor. Bu ülkelerin para birimleri değer kazanırken ve ihracat güçleri de zayıflıyor.

Türkiye gibi bazı gelişmekte olan ülkeler, yakaladıkları kırılgan büyümeyi zedelemeyi ve paralarının değerlenmesini göze alamadıkları için, en etkin para politikası aracı olan faiz oranlarını artırmaktan çekiniyorlar.

Kredi ve likiditenin çok hızlı arttığı bu ülkelerin pek çoğu, bunun yerine önlem olarak bankaların zorunlu karşılıklarını artırmayı tercih etti. "Nicel sıkılaşma" olarak da adlandırılan bu önlemler, ABD, euro bölgesi ve Japonya'daki "nicel gevşeme" politikalarının tersine denk geliyor.

Zorunlu karşılıklar, bankaları kaynaklarını kredi olarak tüketicilere kullandırmak yerine merkez bankasında tutmak zorunda bıraktırıyor. Politika aracı olarak zorunlu karşılıkları kullanan ülkeler arasında Türkiye'nin yanı sıra Çin, Rusya, Hindistan, Brezilya, Peru, Endonezya, Polonya, Tayvan, İsrail ve Malezya yer alıyor.

Türkiye'de Aralık ve Ocak aylarında yaptığı toplam 75 baz puanlık indirimlerle politika faizi olan bir hafta vadeli repo ihale faizini yüzde 6.25'e çeken Merkez Bankası, dünkü Mart ayı toplantısında zorunlu karşılıkları tekrar artırarak farklı vadelerde 200 ile 500 baz puan arasında yükseltti.

TCMB yeni bir politika bileşimi ortaya koyduğu "çıkış stratejisinin" ardından Mayıs ayında teknik faiz ayarlamasına giderek bir hafta vadeli repo ihale faiz oranını politika faizi olarak ve yüzde 7 seviyesinde belirlemişti.

Öte yandan TCMB Aralık ayından itibaren zorunlu karşılık oranlarını vadelere göre farklılaştırarak artırmaya başladı. Son olarak bir ay vadeli mevduat için ayrılacak zorunlu karşılıklar dün itibariyle 500 baz puan yükselerek yüzde 15 oldu. Bir yıldan uzun vadeli mevduatta ise yüzde 5'te sabit kaldı.

ÜLKELERİN ASIL AMACI...

HSBC Global Asset Management küresel strateji birimi başkanı Phil Poole, nicel sıkılaşmanın işe yarayıp yaramadığı sorusuna "Eğer Çin'deki enflasyon ve PMI verilerine bakarsanız, bir yavaşlamadan bahsedebilirsiniz. Alınan önlemlerin bir noktaya kadar işe yaradığı görülüyor... Fakat (bu ülkelerin) asıl amacı zaman kazanmak. Gelişmiş ülkelerdeki gevşek para politikasının sonsuza kadar devam etmeyeceğini umuyorlar" şeklinde yanıt verdi.

Çin'de para arzı ve ekonomideki faaliyetler yavaşlayarak 2009 öncesi seviyelere döndü. Brezilya'da ise yüksek enflasyona rağmen kredi büyümesi yavaşladı. Döviz türevlerine bağlı hesapların munzam karşılıklarını artıran İsrail'in para birimi şekel de değer kaybetti.

Zorunlu karşılıklardaki artışa, politika faizinin eşlik etmesi halinde en etkin sonucun alınacağını ifade eden Poole'a göre bu tür politikalar için belirleyici testin Türkiye olduğunu ifade etti.

Gelişmekte olan ülkeler arasında sadece Türkiye bir yandan zorunlu karşılıkları artırırken, politika faizini de indirdi. Merkez Bankası bu politikasıyla istediklerini kısmen başardı. Liranın dolar karşısında yükselişi hafifledi.

KULLANILMASI ZOR ARAÇLAR

Bütün olumlu örneklere rağmen bu tür adımların etkisi sınırlı kalabiliyor. Tüketicilere kredi vermede ısrar eden bankalar, zorunlu karşılıklardaki artışın getirdiği sınırlamaları yeni borçlanma yaparak ve ellerindeki menkul kıymetleri iç piyasada satarak aşabiliyorlar. Bankaların atacağı bu iki adım da sonuç olarak zaten piyasadaki kısa vadeli faizleri yükseltebiliyor.

Buna karşılık politika faizinin artırılması borçlanma maliyetlerini artırıp, tasarrufları destekleyerek, para arzı üzerinde doğrudan etki yaratıyor. Credit Suisse gelişmekte olan piyasalar araştırma birimi başkanı Kasper Bartholdy, "Zorunlu karşılıklar işe yaradıklarında, kısa vadeli faizleri yükseltir. Yani, zorunlu karşılıkları çok yükseltirseniz, en başta kaçındığınız ortamı yaratıyorsunuz" diyor.

UBS'te görevli ekonomistler, yayımladıkları araştırma notunda zorunlu karşılıkları artıran ülkeler arasında sadece Çin'in bu yolla para arzını ciddi ölçüde azaltabildiğine dikkat çekiyorlar. Peru, Brezilya, Endonezya ve Türkiye'nin zorunlu karşılıklardaki artışı ise sadece baş döndürücü hızda artan para arzını, gelişmekte olan piyasalar ortalamasına indirebildi.

UBS, bu ülkelerin zorunlu karşılıkları artırmasına rağmen, bankalar arası kısa vadeli fonlama maliyetlerinin aynı kaldığına dikkat çekiyor. Çin'de ise piyasadaki likidite fazlasının geri çekilmesiyle birlikte kısa vadeli faizler artış gösterdi.

Zorunlu karşılıklardaki artış, para arzını sterilize etme maliyetinin devletten bankalara aktarılmasıyla, bankacılık sektörüne de yük getiriyor. Bunun en net örneği banka hisselerinin, diğer ülkelerdekinden çok daha fazla düşüş kaydettiği İstanbul borsasında görülüyor.

Yatırımcıların en kötümser olduğu örnek ise, sıcak paraya engel olmak için zaten yüksek olan zorunlu karşılıkları artırırken aynı zamanda politika faizini düşüren Türkiye. TCMB'nin dünkü zorunlu karşılık kararıyla piyasadan 19.1 milyar lira daha likidite çekildi.

KREDİ BÜYÜMESİNİN YÜZDE 25'TE KALMASI ZOR

Yatırımcılar, Türkiye'de faiz indirimlerinin enflasyonun bulunduğu seviyelerde tutunmasına imkan verdiğini ve kredi büyümesinin yüzde 20-25 ile sınırlı kalması hedefini yakalamanın zor olduğunu düşünüyorlar.

UBS stratejisti Manik Narain "Brezilya ve Çin, merkez bankalarının kredibilitesi biraz yüksek olduğu için bu tür adımlar atabiliyor. Türkiye'deki risk, merkez bankasının bunu uzun süredir devam ettirmesi ve faizleri yükseltmemesinde. Para politikasını sadece zorunlu karşılıklara ayandırırsanız, piyasalar para politikasındaki sıkılaşmanın yeterince kararlı olmadığından endişe duyabilir" diyor.

Her şeye rağmen gelişmekte olan ülkelerin zorunlu karşılıkları artırma eğilimi giderek güç kaybedebilir. Morgan Stanley baş ekonomisti Manoj Pradhan "(Nicel sıkılaşma) pek çok gelişmekte olan ülkenin gelişmiş ülkelerden likidite ithal etmesi karşısında alınması gereken bir önlemdi... (Batı ülkeleri) nicel gevşemeye devam etmezse gelişen ülkeler likidite girişinin yarattığı baskıdan biraz kurtulacak" dedi.

Pradhan'ın G3 ülkelerinde uyumlu para politikasının süreceği uyarısına rağmen, piyasaları şu anda meşgul eden konu İngiltere ve Avrupa Merkez Bankası'ndan hangisinin daha önce faiz artıracağı. ABD faizleri artırmak için 2012'ye kadar bekleyecek. Ancak ABD'nin 600 milyar dolarlık nicel gevşemeyi bu yıl ortasında sonlandırması, ülkeler üzerindeki sermaye girişi yükünü hafifletecek.