Türk Ocakları Aydın Şube Başkanı Eyüp Doyuran, Fransa Parlamentosunda kabul edilen “Ermeni teklifiyle” ilgili olarak yaptığı yazılı açıklamada “Fransa yasa teklifini onaylamakla siyasal ve kültürel bağnazlığının, bir ülkeyi ne hâllere düşürebildiğinin tipik bir örneğini sergilemiş oldu” dedi.
Yasa’nın 37 milletvekilinin oylarıyla geçmiş olmasının Fransız halkına yüklediği tarihî sorumluluğu ortadan kaldırmayacağını ifade eden Eyüp Doyuran, “Fransız toplumunda giderek yükselen inanç ve medeniyet bağnazlığını, ırkçı eğilimleri oya dönüştürmek isteyen siyasi merkezler, solcusuyla ve sağcısıyla aynı noktada buluşmuş bulunuyorlar” dedi.
Türk Ocakları Aydın Şubesi Başkanı Eyüp Doyuran açıklamasında şunları söyledi; “200 yıldan beri Avrupa ve Dünya tarihinde başrol oyuncusu olmaya heveslenen Fransa, her iki Dünya Savaşı’nda gerçek gücünün ne olduğunu çok acı bir şekilde yaşadı. Gariptir ki ancak müttefik ordularının himmetiyle düşman çizmelerinden kurtulabildiğini düşünmeden hâlâ emperyal iddialarla ortaya çıkabiliyor. Türkiye’yi, Akdeniz havzasında lider ülke olma hesaplarının başlıca engeli gördüğünden, başta Avrupa Birliği ilişkileri olmak üzere, hemen her konuda bize karşı düşmanca bir tavır sergiliyor. Fransa bunu dış politikasının temel çizgisi hâline getiriyor. Ancak bu yasayı çıkarmakla Türkiye’yle sadece dış ilişkilerinde değil, iç siyasetinde de aynı doğrultuda hareket edeceğini belgelemiş oluyor. Bu yasanın Fransız Meclisi’nden geçmiş olması, Türkiye’nin karşı karşıya bulunduğu kronik ve kapsamlı düşmanlığı bir kere daha görmesi, gerekli cevabı vermesi açısından vesile yapılmalıdır. Üç siyasi partinin TBMM’de sergilediği ortak tavır, Türkiye’nin izleyeceği devlet politikasının, millî tavrın temelini oluşturmalıdır. Türkiye’nin dostluğunu tercih etmeyenlere, bir Afrika ülkesine yaptıkları muameleyi yapabileceklerini sananlara, büyük oldukları vehmiyle akıl tutulması yaşayanlara, anlayacakları lisandan cevaplar verilmelidir. Ciddi bir etkisi bulunmayan kınamalar, demeçler, diplomatik çerçeveyle sınırlı tutumlar değil, ekonomik ve siyasal alanlarda canlarını gerçekten acıtacak kararlar alınmalı; muhatabımız aklın ve mantığın gereği olan bir tavır değişikliğine yönelmediği sürece bunlara süreklilik kazandırılmalıdır”