Perakende sektörünün önde gelen isimlerinden Unilever Türkiye Üst Yöneticisi (CEO) ve Unilever Asya, Afrika, Orta ve Doğu Avrupa Başkan Yardımcısı İzzet Karaca, Türk halkının bu krizde kaliteden vazgeçmediğini, yaşanan son global krizin özellikle alt tabakaya yansımasının 2001 kadar olmadığını ve satın almanın önemli miktarda devam edebildiğini kaydetti.

Karaca, AA muhabirine yaptığı açıklamada, krizde hızlı tüketim ürünlerinin yer aldığı sektörün pek etkilenmediğini belirterek, 2009 yılının kendileri için iyi geçtiğini, bu yıl da büyüme tempolarını devam ettirdiklerini söyledi.

Unilever'de kriz nedeniyle çok büyük değişiklik olmadığının altını çizen Karaca, ''Dibe vurmadık. Normal tempomuza devam ettik. Marka yatırımlarımızı artırdık. Türkiye'nin en büyük reklam vereniyiz. Arayı açtık, kesmedik'' diye konuştu.

Artık durağan planlar yapmadıklarını, çeyrek dönemi çok iyi planladıklarını ifade eden Karaca, bir yıllık planların içine spekülasyonların girdiğini, ekonominin inişli çıkışlı olmasından dolayı uzun vadeli planlar yapmadıklarını belirtti.

Bütün sektör olarak 2001 ve daha önceki krizlerden gerekli dersleri çıkardıklarına işaret eden Karaca, ''Kurların çok yükseldiği dönemlerde eskiden zam yaparak zararı kapatma diye birşey vardı. Onu biraz sineye çekiyorsunuz, hatta bir miktar promosyonlarını artırıyorsunuz. Bunlar maliyetli işler. Toplamda maliyetlerle tasarruflar birbirini dengeliyor'' dedi.

-''HER KESEYE YAKLAŞIMIYLA KRİZİ ATLATTIK''-

Yeni ürünlerde fiyat noktaları olmasına özen gösterdiklerini, ortada ve daha alt seviyelerde ürünler geliştirerek ''her keseye'' yaklaşımıyla krizi atlattıklarını dile getiren Karaca, ''Önceki krizlerde merdiven altı üretim, açık pazarlar çok büyümüştü. Tüketicilerimiz bu noktada ders aldı. O tür mallara 2009 yılında hiçbir şekilde ilgi gösterilmedi. Bizim de biraz uygun fiyat politikamızla büyümeyi devam ettirdik'' şeklinde konuştu.

Unilever Türkiye'nin dünyada ilk 10 içinde yer aldığına dikkati çeken Karaca, ''Çok gurur duyduğumuz şey, Türk halkı bu sefer kaliteden vazgeçmedi. Ayrıca bu seferki krizin özellikle alt tabakaya yansıması 2001 kadar olmadı. Satın alma önemli miktarda devam edebildi'' dedi.

-''HER SENE İKİ ŞİRKETİ UNILEVER DÜNYASINA AÇMAK İSTİYORUZ''-

Her yıl iki küçük şirketi destekleme kararı aldıklarını ifade eden Karaca, konuşmasını şöyle sürdürdü:

''Mesela Algida dolaplarını ithal ediyorduk. Şimdi biz burada bir sanayiciyi geliştirdik ve Unilever'in global tedariğine sunduk. Bu sene kimya sektörüne girdik. Akkim ile çalışıyoruz. Onlarla birlikte çok ana ham maddelerimizden birini başarıyla yerleştirdik. Bunlar çok uzun süreçler alabiliyor, ama günün sonunda istediğiniz yere gelebiliyorsunuz. Dolayısıyla dış ticaret açığının kapatılmasında hepimizin çorbada bir katkısı oluyor. Her sene aşağı yukarı 2 firmayı ölçeğimize alıp bunların geliştirilmesini sağlıyoruz. Mesela deodorantlar ile kimya sektörüne girdik. Daha önce gıdayı zaten büyük ölçüde bitirdik. Örneğin Magnum çikolatası son birkaç yıldır mükemmel kalitede Türkiye'de yapılabiliyor. Kimya yatırımlarında Akkim ile güzel bir başlangıç yaptık. Bunu petrol kökenli ham maddelerle yaymak istiyoruz. Her sene iki şirketi bu şekilde Unilever dünyasına açmak istiyoruz.''

-''BÜYÜK ÇAPLI YATIRIMLARA GİDEBİLİRİZ''-

Yıllık yatırım miktarlarının 100 milyon avro olduğuna işaret eden Karaca, tonajlarının iki basamak devam ettiğini söyledi.

Bu konuda 5 yıllık master planlar yaptıklarını ve bu planlar çerçevesinde daha büyük çaplı yatırımlara gidebileceklerinin altını çizen Karaca, şöyle devam etti:

''Üzerinde çalışıyoruz. Fabrikalarımızın daha büyütülmesi veya yeni fabrikaların kurulması gibi olabilir. Ya yeni fabrikalarımızı büyüteceğiz veya başka şehirlerde yeni yatırımlara gideceğiz. Bu, şu anda toplam fizibilite içinde ele alınıyor. Yer konusunda muhtelif opsiyonlar var. 4-5 şehre bakıyoruz. 'Gidelim Anadolu'nun göbeğine, burada ne olur' diye de düşünüyoruz. Bu çerçevede Anadolu'ya da bakıyoruz. Bizim zaten 3 fabrikamız Rize'de.''

-''İRANLILARIN DAMAK TADINA UYGUN ÇORBA ÜRETTİK''-

İzzet Karaca, kendilerine bağlanan İran'ın Türkiye'ye çok benzediğini, 20 yıl öncesi Türkiye'nin marketleşmesinin başladığını, pazar dinamiklerinde tüketici eğilimlerinin Türklere benzediğini söyledi.

Karaca, ''İran'da Türkiye'ye göre kozmetik daha büyük. Kişisel bakım, Türkiye'de çok daha küçük. Çok potansiyel pazarlar. Tüketim rakamları tonaj olarak çok daha fazla olabiliyor. Fiyatlar çok aşağıda'' dedi.

Türkiye'den İran'a ihracat yaptıklarını, Gebze fabrikasından temizlik malzemeleri gönderdiklerini anlatan Karaca, Çayırova'daki çorba fabrikasında İran halkının damak tadına uygun çorba ürettiklerini ve bunun ihracatını yaptıklarını kaydetti.

Bunları ambargolara ve politik durumlara çok büyük hassasiyet göstererek yaptıklarının altını çizen Karaca, ''Bazı kurallar var. Birleşmiş Milletler'in bazı kararları var. Ama o ortamda da çalışabiliyoruz. Bizim sektörümüz netice itibarıyla çorba, sabun gibi halkın günlük ihtiyaçları için yapılan şeyler. Dolayısıyla çok hassas olan sektörlerde değiliz. Bütün kurallara da uyuyoruz'' şeklinde konuştu.

-''MIKNATIS GİBİ ULUSLARARASI ŞİRKETLERİN İLGİSİNİ ÇEKİYOR''-

Krizin bir miktar uluslararası şirketlerin kendi stratejilerini gözden geçirmesine neden olduğuna dikkati çeken Karaca, artık uluslararası şirketlerin Avrupa ve Amerika'da eskisi kadar büyüyemediklerini, dolayısıyla gözlerini daha çok gelişmekte olan ülkelere doğru çevirdiklerini belirtti.

Makro seviyede 2010 yılı ele alındığında ilk 6 ayda en çok büyüyen ülkenin Çin ile beraber Türkiye olduğuna değinen Karaca, ''Bu, mıknatıs gibi birçok uluslararası şirketin ilgisini çekmeye başladı. Bizim içinde bulunduğumuz kategorilerde rakipler mevcut kategorilerde daha agresif oldular. Girmedikleri kategorilere de girmeye başladılar. Bu, rekabeti bir miktar artırdı ve fiyatları etkiledi. Çok daha rekabetçi fiyatlar var. Biz toplam portföyümüzü yönetip hedeflerimizi tutma yolunda ilerliyoruz'' değerlendirmesi yaptı.

A.A.