Avrupa'da koruyucu aile hizmetlerinde görevli Türk uzmanlar, koruyucu ailelere verilen Türk çocukların kültürel asimilasyona maruz kaldıklarına dikkat çekti.
Yurtdışı Türkler ve Akraba Topluluklar Başkanlığı tarafından düzenlenen Gençlik Daireleri ve Türk Aileleri Çalıştayı kapsamında Ankara'ya gelen uzmanlar, Avrupa'da yaşayan yoksul ailelerin çocuklarının koruyucu ailelere verilmesinin ardından ortaya çıkan sorunları AA'ya değerlendirdi.

Almanya'da yaşayan Sosyal Pedagog ve Gençlik Dairesi Eğitim Müdürü Ömer Tunçdeniz, çocukların Hristiyan ailelerin geleneklerinden etkilendiklerine işaret etti. Tunçdeniz, istismarın yalnızca Türk çocuklar için geçerli olmadığını da söyledi.

"İstismar, Alman aileler için de geçerli. Ben 3 Türk ailesinde çalıştım, hiçbir zaman bir Türk ailesinden Türk çocuğu alınmadı. Sadece 4 tane çocuk yurda yerleştirildi, o da aile talebinde dolayı. 24 saat boyunca mutlaka eğitici kişiler oluyor. Amaç, yardımlardan sonra çocukların ailelerine geri dönmesi. Kasıtlı bir istismar olmasa da çocuklar ister istemez etkileniyorlar."

AVUSTURYA'DA MÜSLÜMAN KORUYUCU AİLE YOK
Avusturya'da yaşayan Avukat Ümit Vural, Avusturya'da karar verme hakkının eyalet mahkemelerine verildiğini hatırlatarak, mahkemeler tarafından gençlik dairelerinde çalışan insanlara çok geniş yetkiler verildiğini anlattı:

"Amaç çocuğu sağlıklı ve refah içinde korumak. Geniş yetkiler sonucunda gençlik dairesinin 'ev temiz değil veya çocuğa bakamıyorsun' deyip, çocuğu geri aldığını duymak mümkün. Kanıta bile gerek yok, şüphelenmek yetiyor. 'Var mıdır yok mudur' araştırmaya girilmeden 'çocuk zarar görebilir' düşüncesiyle alınabiliyor. Mahkeme süreci de çok uzun ve bu süreçte aileler çocuklarından koparılıyor."

Viyana'da bulunan 900 koruyucu ailenin tümünün Hristiyan olduğunu kaydeden Vural, yasal anlamda Müslüman ailelerin de koruyucu aile olabilmesi için hiçbir engel bulunmadığını bildirdi. Vural, Müslüman bir koruyucu aile olmadığı için Türk çocuklarının Hristiyan ailelere verilmesinin zorunlu olduğunu söyledi.

HOLLANDA'DA 1 YIL GÖZETİM
Hollanda'da yaşayan Gençlik ve Çocuk Koruma Memuru Deniz Çatıkkaş, ülkede hakim kararıyla yardıma muhtaç çocukların gözetim altına alındığını kaydederek, çocukların bir yıl gözetim altında tutulduğunu söyledi. Daha sonra hakime rapor verildiğini belirten Çatıkkaş, "Çocuğun evden alınması gerekiyorsa alıyoruz ve neden alındığını yazıyoruz. Gerektiği zaman aileye destek de veriyoruz" dedi.

Çatıkkaş, çocukların asimile edildiğine katılmadığını da açıkladı:

"Mesela, bizim kentimizde bin 200 tane çocuk ailelere veriliyor. Bunların büyük kısmı Müslüman çocuklarıdır. Bunun yanı sıra bin civarında koruyucu aile var. Fakat bunlardan yüzde 2,5'i Müslüman. Yani 20-25 tane Müslüman koruyucu aile var. Koruyucu aileleri 24 saat takip etme imkanınız yok. Bu imkan yurtlarda daha fazla. Çocuk, koruyucu aileye verilirse ailenin yaşam tarzı çocuğa yansıyor. Mesela Hristiyan aileler hafta sonu kiliseye gidiyor, çocuğu bırakacak yerleri olmadığından çocuğu da yanlarında götürüyorlar. Çocuk masada alkol de domuz eti de görebilir. Arzum, ne kadar çok Müslüman aile koruyucu olursa, kültür de o kadar değişir."

Belçika Türk Kadınları Derneği Başkanı Dilek Gökgöz ise yardıma muhtaç Türk çocuklarıyla en çok sorunu annelerinin yaşadığını bildirerek, "Aileler çocuklarıyla ilişkileri ve eğitim konusunda çok bilinçsiz. Dilden kaynaklanan sorunlar var. Yabancı aileler, ülkenin sistemini bilmedikleri için çocukların eğitimiyle okullarıyla ilgilenemiyorlar. Çocuklarla iletişim kuramıyorlar. Çocuklar da, ülkenin dilini bildikleri için çok büyük iletişim kopuklukları oluyor" diye konuştu.

Asimilasyon sorununun engellenmesi için ailelerin bilinçlenmesi gerektiğini belirten Gökgöz, koruyucu ailelerin hep yabancılardan oluştuğunu Türk ailelerin koruyucu aile olmak istemediklerini söyledi.