Hrant Dink davası konusunda bir süredir devam eden “Dinleme kayıtları silinecek” tartışmasına Telekomünikasyon İletişim Başkanlığı (TİB) son noktayı koydu. TİB yetkilileri sürmekte olan bir davaya konu olan kayıtların zamanaşımına uğrayana dek saklanacağını açıkladı.

Dört yıldır görülen Hrant Dink davasında cinayetin işlendiği bölgedeki telefon görüşmelerinin kayıtları uzun süredir tartışma konusu. Davanın görüldüğü İstanbul 14. Ağır Ceza Mahkemesi, temmuz ayında görülen duruşmada avukatların isteği üzerine Telekomünikasyon İletişim Başkanlığı’ndan (TİB) cinayetin işlendiği bölgedeki telefon görüşmelerinin kayıtlarını istemişti. TİB de bu isteğin iletişimin tespiti mevzuatına aykırı olduğunu ve kabul edilmesi halinde aynı bölgede o sırada bulunan binlerce ilgisiz kişinin bilgilerinin de mahkemeye gönderileceğini gerekçe göstererek bu karara itiraz etmişti.

Bu gelişmenin ardından “TİB’de tutulan kayıtlar 5 yıl sonra silinir” hükmünden yola çıkan Dink ailesinin avukatları ve cinayetin bütün faillerinin ortaya çıkmasını isteyenler kayıtların silineceği gün için geri saymaya başlamıştı. Bugün itibariyle 5 yılın dolmasına 60 gün kaldı. Bu gerçekten yola çıkarak TİB’in kapısını çaldık. 

Top mahkemede
TİB Başkanı Fethi Şimşek yurtdışında olduğu için görüşemedik. Ancak TİB’deki kaynaklar, sürmekte olan bir davaya konu olan kayıtların dava zamanaşımına uğrayana dek saklanacağı bilgisini verdiler.

TİB’e sorduğumuz başka bir soru da “Siz vermiyorsunuz diye mahkeme o kayıtları hiç alamayacak mı” oldu. Bu soruya da şu yanıtı aldık: “TİB’in mahkemenin isteğini reddetme gibi bir lüksü yok. Ancak TİB uzmanlarının mevzuata aykırı olduğunu düşündüğü bir mahkeme kararına itiraz etme hakkımız ve yetkimiz var. Mahkemeye yaptığımız itiraz kabul edilirse kayıtları vermeyiz. Ancak mahkeme itirazımızı reddederse kayıtları talep eden mahkemeye teslim ederiz. Yani top TİB’de değil mahkemededir.”

Öyle anlaşılıyor ki İstanbul Ağır Ceza mahkemesi, TİB’in itirazını reddederse, TİB bölgedeki telefon kayıtlarını bir CD’ye kaydedip mahkemeye gönderecek. Bu kayıtlarda yapılacak incelemede de katil Ogün Samast’ın yakınında hangi ‘abi’lerin olduğu anlaşılabilecek. Bu yüzden, Cumhuriyet tarihinin en karanlık sayfalarından birine ışık tutacak bu kayıtların mahkemeye verilmesiyle adaletin tecellisine büyük katkı sağlanacağını söylemek mümkün.

Yargıtay’dan TİB’i destekleyen karar
Bir bölgedeki telefon trafiğini içeren bilgiler, sadece ‘önleyici istihbarat’ amaçlı başvurularda jandarma ve polis istihbaratı ile MİT’e veriliyor. Adli dinleme mevzuatı ise bir bölgedeki telefon trafiğine ilişkin kayıtların mahkemelerle paylaşılmasına izin vermiyor. TİB de polisin cinayet davalarını çözmek için sıkça talep ettiği bu kayıtları isteyen mahkemelere, o sırada o bölgede bulunan binlerce ilgisiz insanın bilgileri de ifşa olacağı gerekçesiyle itiraz ediyor. Nitekim, Yargıtay da son kararında TİB’i haklı çıkardı. 

Yargıtay Ceza Genel Kurulu, önüne gelen bir hırsızlık soruşturmasında olayın aydınlatılması için bir bölgedeki baz istasyonundan yapılan tüm telefon görüşmelerinin tespitine karar veren yerel mahkeme kararlarını bozdu. Kurul, Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı’nın “İşlenen bir suçun failine ulaşabilmek amacıyla da olsa diğer kişilerin özel hayatları ve haberleşme özgürlükleri feda edilmemelidir” görüşünü yerinde buldu. Yargıtay Ceza Genel Kurulu’nun bu kararı, Dink davası için de emsal olabilir.

Böylece suikastın olduğu bölgedeki telefon kayıtları delil olarak kullanılırsa mahkeme kararı Yargıtay’dan dönebilir. Dink suikastının örgütlü bir suç olması, basit hırsızlık davasıyla ilgili soruşturmayla karşılaştırılmasının zorluğu hesaba katılsa da ret gerekçesinin ‘temel hak ve özgürlüklerin ihlali’ olması, durumun değişmeyeceği yorumlarına neden oluyor. radikal